Saygıdeğer Yeni Çağrı Gazetesi okurlarım bugün sizler ile olmadan önce endişe duyduğumuz, olduktan sonra ise hiç bir şey anlamadığımız (!) çağ

Saygıdeğer Yeni Çağrı Gazetesi okurlarım bugün sizler ile olmadan önce endişe duyduğumuz, olduktan sonra ise hiç bir şey anlamadığımız (!) çağımızın hastalığı Alzheimer’ın semptomları ile karışabile beyin, diğer adıyla zihin yorgunluğundan söz etmek istiyorum. Bu konuya eğilmemin nedeni ise, son yıllarda nörologların ‘Alzheimer oluyorum” paniğiyle başvuran hasta sayısından büyük bir artış yaşandığını söylemeleri ve bu şikayetlerin altında çoğu kez beyin yorgunluğunu teşhisi koyduklarını ifade etmeleridir.
Şu bir gerçektir ki, yaşamınız esnasında gün boyu bir türlü konsantre olamıyor, kafanızı kolayca toplayamıyor, doğru kararlar veremiyor, bildiklerinizden emin olamıyor, sık sık unutuyorsanız korkmayın (!) siz muhtemelen beyin yorgunusunuz. Bu yorgunluk, aşırı iş yükü, teknolojik olumsuzluklar, şehir hayatı, gün içerisindeki yaşanan olumsuzluklar, geçim sıkıntısı, aşırı stres gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Beyin yorgunluğu kişinin verimliliğini %40 oranında azaltmakta, yaratıcılığını düşürmekte, sorunlara pratik çözümler bulmasını ve sağlıklı kararlar almasını büyük oranda engellemektedir. Ayrıca, kaygıları artırmakta hatta kişinin depresyona girmesine bile neden olabilmektedir. Yapılan araştırmalar ve uzmanların ifadelerine göre beyin yorgunluğu kadınlarda, erkeklere oranla daha fazla görülmektedir.
Bilinen odur ki, beyin yorgunluğu, yaşa bağlı bellek bozukluğundan ve alzheimer’dan farklı olarak sadece yaşlılık problemi olmayıp her yaşta görülebilmesi mümkün bir durumdur. Tedavi ile semptomları ortadan kaldırılabilen bir rahatsızlık olup, ancak beyin yorgunluğuna neden olan faktörler giderilince büyük oranda iyileşme gerçekleşmektedir. Bu konunun uzmanları yaptıkları araştırmalar sonucunda, çeşitli terapi ya da tekniklerle veya beyin egzersizleri ile hücreler arası yeni snapsisler yani bağlantı yolları oluşabildiğini ifade etmektedirler. Ayrıca beyin hücreleri yaş ilerledikçe ölmemekte, sadece hacimleri küçülmekte ve fonksiyonları, sinyal gönderme özellikleri azalmakta olduğunu öne sürmektedirler. 70’li yaşlara gelindiğinde beyin kan dolaşımı yaklaşık yüzde 25 civarında eksilmekte, bu azalma ise, nöronların küçülmesinden kaynaklanmaktadır. Şayet sürdürülen çalışmalar sonucunda nöronların yani sinir hücrelerinin hacimlerindeki azalmayı yani atrofiyi durdurabilecek yeni tedaviler geliştirebilirse, beyin yorgunluğunu ve yaşlanması, haliyle demansın ortadan kaldırılması veya aşağı çekilmesi hayal olmayacaktır.
Beyin yorgunluğunda en çok karşılaştığımız şikâyetler arasında, unutkanlık, odaklanamama, konsantrasyon eksikliği, algılama eksikliği, öğrenme ve ezberleme zorlukları, beyinde ağırlık hissi, dikkatsizlik, tahammülsüzlük ve çabuk sinirlenme gibi belirtilerdir. Yeni şeyler öğrenmede problem vardır. Beynin kayıt merkezi alzheimerdaki gibi bozulmamış ancak yeni bellek kaydında gecikme ve zorlanma söz konusudur. Bu kişiler, okuduğu şeyleri anlamak için tekrar tekrar okumak zorunda kalmakta, kitabın bir sayfası okunurken, bir önceki sayfaya sık sık bakma ihtiyacı hissetmektedirler. Ezber yapmak zorunda olanlar kişiler için daha da farklı bir sıkıntı söz konusu olup, bu nedenledir ki, her zamankinden daha çok zaman harcamak zorunda kalmaktadırlar. Peki, beynimizi neden ve nasıl bu hallere getiriyoruz sorusuna ise, öncelikle stres faktörünü söylemek gerekmektedir. Şöyle ki, katı disiplin uygulanan iş yerlerinde yoğun stres altında çalışılmakta bu da çalışanlar üzerinde baskı oluşturarak performansı olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca, kişilerin sağlıksız şartlarda ve ortamlarda çalışması da beyin yorgunluğuna neden olmaktadır. Bununla birlikte, aşırı sıcaklık beyin fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Yapılan araştırmalar sonucu insan beyninin soğukta daha iyi performans gösterdiği ortaya konulmuştur. Bilgisayar ve elektronik cihazlardan yayılan elektromanyetik dalgalar beyin yorgunluğuna neden olmaktadır. Keza, TV-Radyo dalgaları, cep telefonu sinyalleri, baz istasyonları, yüksek gerilim hatları beyin yorgunluğunun en önemli nedenleri olarak gösterilmektedir. Diğer önemli faktör ise, alkol ve uyuşturucu gibi maddeler bellek problemlerinin yaşanmasına, öğrenme ve algılamada fonksiyon kaybına neden olmaktadır. Son olarak söylememiz gereken faktör ise, istirahat, uykusuzluk, B12 ve demir eksikliği de beyin yorgunluğuna neden olabilmektedir.
Beyin yorgunluğunu ortadan kaldırabilmek veya en aza indirebilmek sıralamış olduğum etken faktörlerin büyük ölçüde ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Bu arada tüketeceğimiz besinler arasında ceviz, badem, fındık, kayısı, kuru çekirdekli üzüm, böğürtlen, yaban mersini, sardalye, somon, kepekli pirinç, üzüm suyu, zeytinyağı ve sıcak kakao beyin yorgunluğuna iyi gelen besinler arasında gösterilmektedir. Ayrıca kahve ve çay da beyin yorgunluğuna iyi gelmekte, ancak tüketirken aşırıya kaçılmaması gerekmektedir.
Sağlıklı, mutlu günler diliyor saygılar sunuyorum.