Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Amacımızı olağanüstü hali mümkün olduğu kadar kısa tutmaktır. İnşallah 3 aya kadar dahi gerek kalmadan, 1-1,5 ay içerisinde işimizi bitirir ve Türkiye tamamıyla normale dönmüş olur" dedi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Çankaya Köşkünde gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya gelerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kurtulmuş, darbenin püskürtüldüğünü ancak bundan sonra, "korkulu rüya görmektense uyanık olmak evladır" anlayışıyla hareket edileceğini belirtti.

Bütün medya kuruluşlarına bu süreçteki tutumlarından dolayı teşekkür eden Kurtulmuş, "Vicdani, insani bakımdan, vatanseverlik açısından Türk medyası büyük bir sınavı başarıyla vermiştir. Hiç tereddüt etmeden hatta hükümete karşı olan, hükümetle arasında problem olan yayın kuruluşlarımız dahi demokrasiye, halkın iradesine sahip çıkmıştır. Milletimize şükran borçluyuz. Eğer milletin cesareti ve feraseti olmasaydı, bugün belki hayatta olmayacaktık. Öyle anlaşılıyor ki başta Sayın Cumhurbaşkanımızı fiilen ortadan kaldırmaya teşebbüs eden bir girişimle karşı karşıyaydık." diye konuştu.
"Üç beş tane çapulcu maalesef Silahlı Kuvvetlerin imajını yerle bir etmeye çalıştı"

Kurtulmuş, Türkiye'nin birçok darbe ve olağanüstü dönemle karşılaştığına işaret ederek, "Bu darbelerin hepsi çok kötüydü ama Türkiye tarihi böyle bir kötülüğü görmedi. Bu adamların amacı darbeyle yönetimi değiştirmek değil. Türkiye'de çok büyük bir kaos çıkartarak, Sayın Cumhurbaşkanımızı ortadan kaldırarak, ondan sonra buldukları siyasetçileri ortadan kaldırarak ülkede büyük bir kaos çıkmasını ve Türkiye'nin bölünüp parçalanarak Suriye gibi her köyünün, her kentinin başka silahlı gücün elinde olduğu bir ülke haline gelmesini ve nihayetinde de Türkiye'nin birtakım güçler tarafından işgal edilmesini sağlayacak bir zihin altyapısıyla hareket ettikleri açıkça görülüyor. Dolayısıyla bu kadar büyük bir ihaneti Türkiye tarihi görmemiştir." ifadelerini kullandı.

En büyük teşekkürü milletin hak ettiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Bu milletten Allah razı olsun, millet ne kadar büyük bir destan yazdıysa bu darbeciler, bu hainler de o kadar işgalci bir ordunun mensubu gibi davrandılar. Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki vatansever subaylarımızı, ana hiyerarşik yapısını tenzih ederek söylüyorum. Üç beş tane çapulcu maalesef Silahlı Kuvvetlerin imajını yerle bir etmeye çalıştı. İnsanlar ilk andan itibaren sokağa çıkarak bu girişimin karşısında durdu." dedi.
"Bu millet eli değil, ayağı öpülecek bir millettir"

Kurtulmuş, darbe girişimine karşı durulurken pek çok insan hikayesi ortaya çıktığını dile getirerek, "Bu millet eli değil, ayağı öpülecek bir millettir ve vakti zamanında rahmetli Adnan Menderes'e yapamadığı için içinde uhde kalan bir hususu... Diğer darbelerde sahip çıkamadığı siyasete, demokrasiye sahip çıkmanın huzuru içerisinde hareket etti, çok teşekkür ediyoruz." değerlendirmesinde buldu.

"Şimdi yaraları sarma zamanı." diyen Kurtulmuş, çok büyük bir tahribat olduğunu ve darbe girişiminin izlerinin hızla, bunlar millete asla yansıtılmadan silinerek yola devam edilmesi gerektiğini söyledi.
"1- 1,5 ay içerisinde işimizi bitirip bu süreci, atmamız gereken adımları atarak tamamlarız"

OHAL ilanına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, şunlar kaydetti:

"Amacımızı olağanüstü hali mümkün olduğu kadar kısa tutmaktır. İnşallah 3 aya kadar dahi gerek kalmadan, 1- 1,5 ay içerisinde işimizi bitirip bu süreci, atmamız gereken adımları atarak tamamlarız ve Türkiye tamamıyla normale dönmüş olur.

Türkiye, geçen yıl 20 Temmuz'dan bu yana 2 terör örgütü, PKK'nın ve DAEŞ'in son derece yoğun saldırısı altındadır. Şimdi bunlardan daha büyük bir tehlike arz eden ve onlardan farklı olarak kamu kurum ve kuruluşlarının içine, her yere sirayet etmiş olan bir ve artık bazı saflar diyordu 'bunlar nasıl terör örgütü ilan ediyorsunuz silahları mı var?' Evet milletten gasp ettikleri uçakları, helikopterleri, tankları, ağır silahları olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Şimdi böyle bir örgütle de eş zamanlı mücadele etmek mecburiyetindeyiz. Dolayısıyla burada çok hızlı karar almak, çok seri hareket etmek durumundayız. Devletin işleyişini ve etkinliğini artırmak mecburiyetindeyiz. Onun için bir OHAL uygulamasına ihtiyaç olduğu ortaya çıktı ve bu karar alındı."
"Bu millete karşı değil, devlet için yapılmış bir OHAL'dir"

Bugüne kadar birçok kez OHAL ilan edildiğine değinen Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Hemen hemen bu OHAL'lerin tamamı millete karşı ilan edilmiş OHAL'lerdi. Bu millete karşı değil, devlet için yapılmış bir OHAL'dir. Yani devletin içerisinde örgütlenmiş bir çeteye karşı yapılmış olan OHAL'dir. Milletimiz şundan emin olsun, asla ve asla günlük hayatını etkileyecek hiçbir uygulama olmayacaktır. Bunun garantisini ve sözünü veriyoruz. Temel hak ve özgürlüklerden vatandaşımız bakımından hiçbir geri adım atılmayacaktır. Demokratik kazanımlarımızdan en ufak şekilde taviz verilmeyecek, geri adım atılmayacak. Aynı şekilde serbest piyasa kurallarının işlemesi, ekonomik kurum ve kuruluşların kendi kuralları çerçevesinde hareket etmesi bakımından en ufak bir taviz, kısıtlama olmayacak. Bu anlamda vatandaşlarımız günlük hayatlarına devam edecek."

Anayasa'nın 120. maddesinde 4 nedenle OHAL ilan edilmesinin mümkün olduğuna işaret eden Kurtulmuş, bunlardan birini, birinci maddenin ikinci bendinde olan hususu gerekçe olarak kullandıklarını söyledi. Darbeye teşebbüsün bu kapsamda yer aldığını vurgulayan Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz sadece bu maddeden dolayı ilan ediyoruz OHAL'i. Ekonomi kararlarında, diğer toplumsal kararlarda hiçbir şekilde OHAL uygulama gerekçemiz olmayacak. Bundan sonraki süreçte nasıl şimdiye kadar nasıl topyekun durduk, siyaset, iktidar, muhalefet, parlamento, parlamento dışı, medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşları çok büyük oranda bir bütün olarak durduysak, bundan sonraki süreçte de ana amacımız bütün bu toplumsal birliğin, bütünlüğün sağlanmasıdır. OHAL uygulaması da özellikle bu hassasiyet göz önünde bulundurularak uygulanacaktır. Hiçbir başka partiden arkadaşımızın, vatandaşımızın rahatsız olmaması, toplumdaki farklı hayat tarzları, siyasi kanaatler, düşüncelere sahip hiçbir vatandaşımızın rahatsız olmayacağı bir uygulamayı ortaya koymaya çalışacağız. İnşallah 40-45 gün içerisinde bu uygulamasının sona erdirilmesine hep beraber şahit olmayı ümit ediyoruz."
"Bunu sivil darbe olarak adlandırmak Türkiye'ye hakarettir"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Fransa örneğinin hatırlatılmasının ardından, "Fransa gibi AİHM sözleşmesindeki hükme göre askıya alacağız. Bunu da deklere edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Bir gazetecinin, pek çok kurumda görevden almalarının yaşandığını dile getirmesinin ardından, "Hemen darbe girişiminin ardından bunun gerçekleşiyor olması aslında elinizde büyük bir listenin olduğunu gösteriyor. Madem elinizde liste vardı, niye bunlar daha önce gerçekleşmedi. Çünkü şu anda yaşanan sivil bir darbeymiş gibi de algılanıyor." ifadesi üzerine Kurtulmuş, bunu, sivil darbe olarak nitelendirmenin Türkiye'ye hakaret olacağını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Bunu sivil darbe olarak adlandırmak Türkiye'ye hakarettir, milletin zihniyle milletin aklıyla dalga geçmektir. Bunun tamamıyla bu örgütün değirmenine su taşımak olduğunu açıkça ifade etmek isterim. Eğer 15 Temmuz akşamı milletin dirayeti, feraseti, cesareti olmasaydı bugün ne böyle bir toplantı yapıyor olacaktık ne de Türkiye'de herhangi bir şekilde sivil kelimesi kullanılabilir olacaktı. Dolayısıyla bu örgütün tamamıyla kara propagandasının bir parçasıdır. Gerçek dışıdır, akılla, mantıkla, izanla, insafla, vicdanla bağdaşmaz. Allah aşkına, ölümden kıl payı kurtulmuş bir cumhurbaşkanı var. O sabaha karşı 05.30'a kadar buradaydım. Tüm bakan arkadaşlarımız görevinin başındaydı. Yoldan geçerken aracı kurşunlanmış bir başbakan, derdest edilmiş, içeriye alınmış genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları var. Kimin nerede olduğundan en az 2-3 saat emin olunamayan ve sabaha kadar tankların tur attığı bir ortam vardı. Orada insanlar olmasa belki Çankaya Köşkü'ne gireceklerdi. Neredeyse çatışa teğet geçen uçaklar ve 241 tane insan... Bunlar mıydı sivil darbe? Bunu diyenlerin gerçekten en ufak iyi niyeti olduğuna inanmıyorum, böyle bir şey olmaz. Türkiye açık bir şekilde, katliama varır derecede, millet düşmanlığıyla hareket eden bir çetenin tasallutundan kurtuldu. Bundan sonra parantezi inşallah 3 aya varmadan kapatacağız."
"Düşen uçak yok"

Kalkan her uçağın ve helikopterin kayıtlarının bulunduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Ne zaman, nereden kalktığı ve hangi personel tarafından kullanıldığı bilgisi şu anda hava kuvvetlerinin elinde mevcuttur. Bununla ilgili olarak herkes hakkında gözaltılar ve soruşturmalar başlatılmıştır. Eğer ilave gözaltılar gerekiyorsa, savcılar buna karar verir." diye konuştu.

Düşen uçakların olmadığını ve TBMM'yi bombalayan uçaklarla ilgili spesifik bir bilgi bulunmadığını belirten Kurtulmuş, "Her uçağın nereden kalktığını ve kimin kullandığı belli. Diyarbakır'dan kalkan var, Akıncı Üssü'nden kalkan var. Tankların da her birinin nereden kalktığı bilgisi mevcut." şeklinde görüş belirtti.

Kurtulmuş, "FETÖ terör örgütü ile mücadelede nasıl etkin olunacağına dair somut neler var?" şeklindeki soruya karşılık, şu ifadelere yer verdi:

"Bunun bir kısmı soruşturmaların hızlandırılması ama esas önemli kısmı devletin içerisinde yuvalanmış olan bu yapının bütünüyle deşifre edilmesi ve devletin içerisinden kazınması bunu konuştuk. Bununla ilgili bize çok önemli bir imkan sağlamış olacak. Burada artık hayali bir şeyle ilgili konuşmuyoruz, ortada net ve ağır bir tablo var. Bu tabloyla ilgili olarak da kim neresinde, ne şekilde durdu, bunların hepsi belli. Önce merkez halkasının, onlarla bağlantılı olanların deşifre edilmesi yardım ve yataklık edenlerin tamamının ortaya çıkarılması konusunda olağanüstü hal elimize çok daha hızlı, çok daha kuvvetli hareket edebileceğimiz bir imkan veriyor."
"Yaşla kuruyu ayırt etmek durumundayız"

FETÖ'ye mensup olan hiç kimsenin masumiyetinden söz edilemeyeceğini ifade eden Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ama gerçekten bu işte, biz bunu yaparken de yaşla kuruyu ayırt etmek durumundayız. Adaletin gereği budur. Suçlu olana merhamet etmeden ama suçsuz olanı da boşuna yakmadan bu süreçte titizlikle her konu, okullar konusu, devlet memuriyetinden açığa alınacaklar konusu. Yani bu örgütle bir türlü intisabı, irtibatı olanlar bunun hesabını verecekler. Çok kısa süre içerisinde bu kararlar açıklanacak. Bu alınacak, atılacak adımlarla ilgili hiçbir sade vatandaşımız, bu işte masum olan hiç kimsenin zarar görmeyeceğini açıkça söyleyebilirim. Yani kusura bakmayın ama bir türlü örgüte müzahir olmuş, örgütün emirlerini yerine getirmiş, örgütün değirmenine su taşımış, şu ya da bu şekilde... Okullar meselesi, aslında dedim 'kapağını kaldırıyoruz.' Geçmişe doğru baktığınız zaman, hepsi için söylüyorum, okullar, üniversiteler, daha evvel ortaya konuldu, ÖSYM skandalları. Öyle olmuş ki bu insanların önemli bir kısmı, maalesef çok üzüntüyle, içim yanarak söylüyorum, zaten devlet memuriyetine hak ederek değil soru çalarak girmişler. Şimdi bakıyorsunuz, aynı evde kalan adamların hepsi 99 puan almış. Biriniz 100 alın, biriniz 98 alın kardeşim. Bütün bunların hepsi ortaya konulacak."

Darbe girişiminin ardından Türkiye'nin terörle mücadelede bir zafiyet yaşamasının söz konusu olup olmayacağı sorusu üzerine Kurtulmuş, "TSK, bu örgütün saldırısına rağmen ne Türkiye'nin dış savunmasında ne PKK ve diğer örgütlerle mücadelesinde en ufak bir zafiyete uğrayacaktır, bunu rahatlıkla söylerim." dedi.

Söz konusu süreçteki istihbarat boşluğuna ilişkin yöneltilen soruları da yanıtlayan Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Bütün bu kaygılarınızın hepsini anlıyorum. Bu sorularınızın her biri ciddi boşluklardır. Bunların bir kısmı bireysel ya da kurumsal zafiyetlerden kaynaklanmış olabilir. Bir kısmı ise yapısal zafiyetlerin sonucudur. Bu yapısal eksiklikleri cesaretle ortadan kaldıracak ve Türk milletinin yapısını tamamıyla sivil iradenin kontrolü altına alacak değişikliklerin olması zaruridir. Bu anlamda bu söylediğiniz istihbarat zafiyeti çok vahim bir durum. Detaylar ortaya çıktıkça daha da durumun vahim olduğu anlaşılıyor." diye konuştu.

Kurtulmuş, bununla ilgili her türlü çalışmanın yapılacağını vurgulayarak, "Bu durumu çözmek başka bir şey ama bundan sonrası için, Allah muhafaza, bu örgüt ya da başka bu tür yapılanmalardan Türkiye'yi kurtarmak için devletin yapısını nasıl dizayn edelim ki en ufak bir şekilde kimse ayağa kalkıp darbe yapacağım diye düşünmesin. Ya da böyle bir düşüncesi olanı da düşündüğü andan, eyleme geçtiği andan itibaren yakalayıp ortaya çıkarabilelim. Böyle bir yapılanmaya ihtiyaç var. Bu, milletin sivil tarafının kuvvetlenmesinden geçiyor. Bu anlamda da istihbarat örgütlerinin yeniden gözden geçirilmesi, belki istihbarat örgütlerinin yapısı, bunların hepsi konuşulabilir. Bunları kişisel olarak ifade ediyorum. Asker-sivil ilişkileri, buradaki mekanizmaların yeniden gözden geçirilmesi, ilgili askeri birimlerin sivil otoritenin kontrolünde, emri altında olması gibi bir sürü alanda yeniden ne varsa ortaya koyacağız. Bunları konuşacağız. Türkiye'nin geleceği için hangisi en doğruysa o adımı atacağız." değerlendirmesinde bulundu.

Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iadesine yönelik bir soru üzerine de Kurtulmuş, burada üzerlerine düşeni yapmaya devam ettiklerini söyledi.
"İade talebi ile ilgili yeni 4 dosya gönderildi"

Kurtulmuş, daha önce iade talebi ile ilgili dosyalar olduğuna dikkat çekerek, şöyle konuştu:

"Şimdi iade talebi ile ilgili yeni 4 dosya gönderildi. Bununla ilgili de ayrı bir dosya hazırlanıyor. Ümit ediyorum ki, 10-15 gün içerisinde bu darbe soruşturmaları kapsamında elde edilen delillerle, özel olarak Fetullah Gülen ile ilgili yeni bir dosya gönderilecek. Yani 4 dosyaya ek olarak 1 dosya daha gönderilecek. Burada bizi rahatsız eden temel mesele şudur, Sayın Obama ile Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşmesi sırasında bu konu tekrar gündeme geldi. Sayın Cumhurbaşkanımız kendisinden ısrarla bu konudaki talebimizi en yüksek tonda, en yüksek mertebede bunu tekrarladı. Şimdi ben biraz da Amerikalıların empati yapmasını istiyorum. Şöyle düşünün, ABD'yi yıkmaya çalışan bir papazın örgütlediği bir örgüt var ve bu papaz Amerika'dan kaçarak Türkiye'ye geldi. Çankaya'da, İncek'te ya da İstanbul Etiler'de bir villada kalıyor. Amerikalı dostlarımız ne hissediyorsa biz de aynı şeyi hissediyoruz. Mesele bu kadar açıktır ve nettir. Hukuk gereği, dostluk gereği, müttefiklik gereği, stratejik ortaklık gereği, demokrasiye inanmış olmanın gereği Amerikalıların, hele artık bundan sonra hiç tereddüt etmeden adı geçen şahsı Türkiye'ye iade etmesidir. Bunu talep ediyoruz. Bunun da demokratik bir hakkımız olduğunu biliyoruz."
"Piyasalar alt üst oldu diyebileceğimiz bir durum söz konusu değildir ve inşallah olmayacaktır"

FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, darbe girişimi sonrasında piyasada çok büyük etkiler ortaya çıkmadığını ifade etti. Kurtulmuş, "Standard & Poors, Türkiye'nin notunu bir derece aşağıya indirdi. Ama geçmiş dönemlerde de bu ve benzeri kuruluşların Türkiye'nin notunu indirdikleri dönemlerde dahi ülke ekonomisinin çok hızlı kalkınma trendi içerisinde olduğunu biliyoruz. Burada Borsa İstanbul'da bir düşüş şu ana kadar söz konusu, aşağı yukarı ortalama yüzde 4 civarında. Yine dövizin de önümüzdeki günlerde 3 liranın altına inmesini bekliyoruz." diye konuştu.

Kurtulmuş, 2 yıllık ve 5 yıllık tahvil faizlerinde de bir miktar yükseliş olduğunu belirterek, "Bir miktar etkilenme açık ama 'çok dramatik, şok etkisi yaptı, piyasalar alt üst oldu' diyebileceğimiz bir durum söz konusu değildir ve inşallah olmayacaktır." görüşünü dile getirdi.
Darbe girişimine ilişkin güncel veriler

Darbe girişimine ilişkin güncel verileri de paylaşan Kurtulmuş, 241 kişinin şehit olduğunu, bin 537 kişinin yaralandığını belirtti. Gözaltına alınıp bir türlü hukuki işlem başlatılan ve aralarında askerler, polisler, hakimler, savcılar ve sivillerin de olduğu 9 bin 194 kişi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, bunlardan 2 bin 591'inin tutuklandığını bildirdi. Kurtulmuş ayrıca adli kontrol çerçevesinde bırakılan ve gözaltında işlemleri süren şahıslar da bulunduğunu kaydetti.

Ölü ele geçirilen darbeci sayısının 24 olduğunu belirten Kurtulmuş, 50 darbecinin de yaralı yakalandığını dile getirdi.

Hakim ve savcılarla ilgili gözaltı ve tutukluluk durumu hakkında da bilgi veren Kurtulmuş, adliye camiasından toplam 2 bin 270 kişi hakkında işlem yapıldığını, bunların bin 270'inin tutuklandığını, 730'unun ise gözaltı durumlarının sürdüğünü ifade etti. Kurtulmuş, askeri yargı mensuplarının da bu rakamlara dahil olduğunu açıkladı.

Gözaltında olan asker sayısının 6 bin 823 olduğunu belirten Kurtulmuş, bunlardan bin 457'sinin tutuklandığını, 246'sının adli kontrolle serbest bırakıldığını, 87 kişinin ise serbest bırakıldığını dile getirdi.

Soruşturmaların devam edeceğine dikkati çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Şundan Türkiye'nin hiç şüphesi olmasın: Bu cuntayla, bu darbe teşebbüsüyle milim ilişkisi, iltisakı olan kim varsa hepsini çıkarıp hesap soracağız. Başka çaresi yok. Bunu yaparken de hukuk prensipleri içerisinde bunu yapacağımızdan da herhalde herkes emin olmalıdır."
"Bu, bir sıkıyönetim ilanı değildir"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bir gazetecinin "Sokağa çıkma yasağı konusunda bir adım atacak mısınız?" şeklindeki sorusu üzerine, şunları söyledi:

"Çok net hayır. Bu, bir sıkıyönetim ilanı değildir. Bu, bir OHAL ilanıdır. Millete OHAL değil, devlete OHAL ilanıdır. Devletin daha etkin çalışması, kanun hükmünde kararnamelerle atılacak adımların çok hızlı bir şekilde atılması için alınmış bir karardır. Asla toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yasaklanması, vatandaşların gece sokağa çıkmasının yasaklanması gibi işler olmayacaktır. Türkiye'nin bütünüyle ilgili olarak bunları ifade edebilirim. Bireysel haklardan, temel haklardan geri adım olmayacaktır."
"Paralel yapının elindeki en büyük gücü, internet üzerinden algı operasyonu yapmak"

Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Devletin içindeki hiyerarşik yapı ve fiziki yapıyı da kastederek konuşuyorum. Bütün bunların hepsi oturulur konuşulur. Neyse gereği hangisi milletin menfaatineyse ona göre hareket ederiz. Bundan sonra paralel yapının elindeki en büyük gücü, internet üzerinden algı operasyonu yapmak." dedi.
"Cumhurbaşkanını dinlemiyor, imamını dinliyor"

"İşin acı tarafının Cumhurbaşkanı'nın, Milli Savunma Bakanı'nın ve Genelkurmay Başkanı'nın en yakınındaki adamların, özel kalem müdürlerinin ya da yaverlerinin işin içinde olmasıdır" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Problem şurada, öyle bir yapıyla karşı karşıyayız ki çok açık, artık tanımını şöyle koyalım. Bu yapıya cemaat falan demeyi bırakalım. Sapık, sapkın bir dini inanışa bağlı, askeri dikta heveslisi bir grup. Hepimiz insanız, amirimiz var, üstümüz var. Üstünüze insani bir ilişki içinde bağlısın ama bu adamlar için maalesef, üstlerindeki, mutlak şekilde itaat edilmesi gereken yarı tanrısal bir güç. Dolayısıyla baş edilmesi çok zor, adam cumhurbaşkanının yanında, cumhurbaşkanı emir verse onu dinlemiyor, imamını dinliyor. Genelkurmay başkanını dinlemiyor, kimse imamı, onu dinliyor. İşin içerisinde cennet de var, dünya da var cehennem de var."
"Öğrendiğimde uçak hareketliliği başlamıştı"

Kurtulmuş, darbe girişimini ne zaman öğrendiğine ilişkin soru üzerine, uçak hareketliliği başladıktan sonra öğrendiğini söyledi. Kurtulmuş, o geceye ilişkin, "Güzel olan, insanı hislendiren, Başbakanlık yolu sivil araçlarla kapatılmıştı. Hiç kimse onlara Başbakanlığa gidin demiş değil. Buraya 3 kere tanklar geldi. Önce 1 tank geldi sonra 3 tank geldi, hepsini vatandaşlarımız sağ olsunlar püskürttüler." diye konuştu.

Tankın birinin çok yakından 3 kere havaya ateş açtığını belirten Kurtulmuş, "En kötüsü de uçaklar... Sesi bomba zannettik, meğer bu sonik bomba dedikleri şeymiş, süpersonik bomba. Tabii kötü bir geceydi, zihnimizde kalsın da konuşmaya bile gerek yok." dedi.

Kurtulmuş, bir gazetecinin "Ergenekon ve Balyoz mağduru askerler bu süreçte gündeme gelecek mi" sorusunu şu şekilde yanıtladı:

"Zannetmiyorum, çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir şekilde ihtiyacı olacağı görünmüyor ve askeri bakımdan da askeri teamüller bakımından da hiyerarşinin dışına çıkmış olanların tekrar hiyerarşinin içine girmesi asker teamülleri bakımından da uygun olmayan bir durum."

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayıyla ilgili bir şey düşünüldü mü, lav edilmesi mümkün olabilir mi, hiç konuşuldu mu" sorularını ise "Kendi görüşümü söylüyorum, lav edilmesi mümkün olabilir. Tabii bu konu hiç konuşulmadı. Çankaya'nın korunması, Cumhurbaşkanlığı'nın korunması, TBMM'nin korunması bütün bunlar gösterdi ki mesela bu adamlar hakikaten çok daha yoğun bir saldırı yapabilirlerdi. Buraların hava savunmasının da kuvvetlendirilmesi lazım demek ki kara savunmasının da çok özel birliklerle, özel harekat gruplarıyla korunması daha doğru olduğu anlaşılıyor." şeklinde yanıtladı.