Amerika ve Avrupa’nın zekâ tarlaları hükmünde olan Mister Carlyle ve Bismarck gibi, deha sahibi araştırıcıların çıkması ve halkı aydınlatıp uy

Amerika ve Avrupa’nın zekâ tarlaları hükmünde olan Mister Carlyle ve Bismarck gibi, deha sahibi araştırıcıların çıkması ve halkı aydınlatıp uyandırmaları bize kanaat veriyor ki:

Avrupa ve Amerika İslâmiyetle hamiledir. Günün birinde bir İslâmî devlet doğuracak.

Nasıl ki, Osmanlılar Avrupa ile hâmile kalıp, Avrupaî bir devleti doğurdu. Yönünü Batı’ya çevirmiş olan modern bir devleti, yâni Türkiye Cumhuriyeti’ni ortaya çıkardılar.

Bütün bunlar gösteriyor ki, istikbalin / geleceğin kıt’alarında, gerçekten mânen hâkim olacak yalnız İslâmiyettir.

İnsanı, dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek olan, yalnız İslâmiyettir.

Üstelik o İslâmiyet sayesinde İsevîler; dinlerindeki hurafe ve bâtıl şeyleri görmüş olacaklar. Âdeta akılları başlarına gelecek. İslâma bakışları değişecek. Belki de Müslümanlara katılacaklar.

Ayrıca İslâmiyetin maddeten ilerlemesinin kuvvetli sebepleri gösteriyor ki, maddeten dahi İslâmiyet istikbale / geleceğe hükmedecek.

Çünkü, İslâm âleminin manevî şahsının kalbinde, çok kuvvetli ve kırılmaz kuvvetler; içiçe bir bütün teşkil eder olmuşlardır.

Evet, Kur’anın üstadiyetinden, verdiği işaretlerinden fehmedip anlıyoruz ki, Kur’an enbiyanın / nebilerin mucizelerini zikretmekle; insanın gelecekte, o mucizelerin benzerlerini vücuda getireceği hakkında, beşere ders verip teşvik ediyor:

“Haydi çalış, bu mucizelerin nümune ve örneklerini göster.

Süleyman Aleyhisselâm gibi iki aylık yolu bir günde git!

İsa Aleyhisselâm gibi en dehşetli hastalığın tedavisine çalış!

Hz. Musa’nın âsâsı gibi taştan âb-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar!

İbrahim Aleyhisselâm gibi ateş seni yakmayacak maddeleri bul, giy!

Bazı enbiyalar gibi Şark ve Garpta en uzak sesleri işit, sûretleri gör!

Dâvud Aleyhisselâm gibi demiri hamur gibi yumuşat, beşerin bütün san’atına sebep olmak için demiri balmumu gibi yap!

Yusuf Aleyhisselâm ve Nuh Aleyhisselâm’ın birer mucizesi olan saat ve gemiden nasıl çok istifade ediyorsunuz;

Öyle de, sâir enbiyanın size ders verdiği mucizelerden dahi, o saat ve sefine gibi istifade ediniz, taklitlerini yapınız.”

İşte buna kıyasen, Kur’an, her cihetle beşeri / insanı, maddî mânevî terakkiyata / ilerlemelere sevk etmek için ders veriyor. Üstad-ı küll / her şeyde üstad olduğunu ispat ediyor. Evet, nasıl ki eski zamanda İslâmiyetin terakkisi / ilerlemesi; düşmanın taassup ve bağnazlığını parçalamak ve inadını kırmak ve tecavüzatını defetmek, silah ile kılıç ile olmuş. Gelecekte silah, kılıç yerine hakikî / asıl medeniyet ve maddî terakkî / ilerleme ve hak ve hakkaniyetin manevî kılıçları; düşmanları mağlup edip dağıtacak.

Bilelim ki: Bizim muradımız, medeniyetin güzellikleri ve insanlığa menfaati / yararı bulunan iyilikleridir. Yoksa, medeniyetin günahları, seyyiat ve kötülükleri değil ki; ahmaklar o seyyiatları, o sefahetleri mehasin / güzellik zannedip, taklit edip, malımızı harap ettiler. Dini rüşvet verip dünyayı da kazanamadılar.

Medeniyetin günahları iyiliklerine galebe edip, kötülükleri iyiliklerine üstün gelmekle, insanlar iki harb-i umumi ile, iki dehşetli tokat yiyip; o günahkâr medeniyeti alt üst edip, öyle bir kustu ki, yer yüzünü kanla bulaştırdı. İnşallah istikbaldeki İslamiyetin kuvvetiyle, medeniyetin güzellikleri galebe edecek / üstün gelecek. Zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek. Umumî sulh ve barışı da temin edip sağlıyacak.

Evet, Avrupa’nın medeniyeti; fazilet ve hüda / doğru yol üstüne tesis edilmediğinden; belki heves ve heva, rekabet ve tahakküm / baskı üzerine bina edildiğinden; şimdiye kadar medeniyetin kötülükleri iyiliklerine galebe edip, ihtilalci komitelerle kurtlaşmış bir ağaç hükmüne girdiği cihetle; Asya medeniyetinin galebesine kuvvetli bir sebep, bir delil hükmündedir. Ve az vakitte galebe edecektir.