Sevgili okuyucularım; Bugünkü yazımızda affınıza ve de engin hoşgörünüze sığınarak doğduğum şehirden bahsetmek istiyorum. Nisan ayı, baha

Sevgili okuyucularım;
Bugünkü yazımızda affınıza ve de engin hoşgörünüze sığınarak doğduğum şehirden bahsetmek istiyorum. Nisan ayı, baharın gelişini simgelediği için her insan için özel olsa da Vanlılar için daha da özel olsa gerektir. Çünkü bu ay, baharla birlikte Van’ın kurtuluşunu da sembolize etmektedir aynı zamanda. Şimdi buna bir de ‘Dünya Vanlılar Günü’ eklendi. İlk defa 2017 yılında gündeme getirilen ‘Dünya Vanlılar Günü’ fikri kabul gördüğünden 2 Nisan Günü, kurtuluş programlarının yanı sıra ‘Dünya Vanlılar Günü’ de kutlanacaktır.
O gün ayran aşı ve Van pastası pişirip bunları komşularımıza dağıtacak ve bu vesileyle dostluğumuzu ve kardeşliğimizi pekiştirmiş olacağız. Tabi aynı zamanda güzel şehrimize de dikkat çekmiş olacağız.
Güzel şehrimiz Van, dünya tarihinin en kadim şehirlerinden biridir, dersek herhalde mübalağa etmiş sayılmayız. Çünkü gerek coğrafi konumu gerekse siyasi arenadaki yeri dolayısıyla sürekli ön planda kalabilmeyi başarmıştır. ‘Doğunun İncisi’ veya ‘Doğunu Parisi’ diye isimlendirilen şehrimiz, denebilir ki paha biçilmez bir inci gibi birçok devletin sahip olmak istediği bir şehir olmuştur hep. Dilerseniz sözlerimizi tarihten vereceğimiz örneklerle biraz daha müşahhas hale getirelim:
-Şehrin yerleşme tarihi milâttan önce 4000 yıllarına kadar iner.
-Urartulara kadar Hurriler ve Asurlular tarafından egemenlik kurulmaya çalışılan bir şehir olur.
- Urartu döneminde, tarihin eşsiz kalelerinden biri olan Van Kalesi’nin imarı geniş ölçüde tamamlanır; Urartulardan sonra bir başka uygarlık olan İskitlerin eline geçer.
- Med, Pers ve Büyük İskender’in hâkimiyetlerinden sonra bu şehir için yıllarca Roma ve İran kavga verecektir. Bizans için burası tampon bir bölgeydi ve bu yönüyle çok önemliydi.
-MS. VII. Yüzyıla kadar Sasaniler’in elinde kalır. Ardından şehir için Abbasiler ve Bizanslılar çekişmeye başlarlar.
-Ermenistan Krallığına bağlı Vaspurakan Prensleri zamanında Akdamar Adası sağlam bir iç kale haline getirilir.
-Selçuklular, Anadolu akınlarını gerçekleştirebilmek için öncelikle Van’a sahip olurlar. Bu bakımdan Anadolu’nun kapıları Malazgirt’ten önce Van ile açılır.
-Alâeddin Keykubat, Selçukluların doğuya doğru genişleme siyaseti adına Van’a özel bir önem atfeder. Selçuklulardan sonra ise şehirde İlhanlılar, Karakoyunlular ve Akkoyunlular hâkimiyet sürerler.
-Osmanlı Devleti, İran seferleri dolayısıyla Van’a ciddi bir önem verir ve burayı hâkimiyetinde tutmaya çalışır. İran Şahı Tahmasb ise “Mademki benim sarı kayam(Van Kalesi) fermanım altındadır; Osmanlı sultanlarından ne korkum vardır!” diyerek Van’ın stratejik konumuna vurgu yapar.
-Van’ın siyasî tarihindeki en acı olay, şüphesiz ki Ermeni İsyanlarıdır. Bu isyanlarda Van şehri tamamen tahrip edildiğinden bir daha da eski yerinde inşası mümkün olamamıştır. Oysa uzun yıllar farklı dinlere mensup insanlar bu şehirde iç içe yaşamış, mezarlarını dahi ayırmamışlardı. 
- Evliya Çelebi’ye göre, Van geniş kaldırımları olan, caddeleri tertemiz bir şehirdir.
-Van’ın güzelliğine güzellik katan ve Vanlılarca deniz diye isimlendirilen Van Gölü aynı zamanda gemilerin işlediği bir gölmüş. Osmanlı arşiv belgelerine göre, 1634 yıllarında gölde 37 adet gemi işliyormuş.
Günümüze gelirsek; dünyada eşi olmayan upuzun caddeleriyle kaliteli üniversitesiyle doğal güzellikleriyle ve gelişen sanayisiyle Türkiye’nin en önemli şehirlerinden biri haline gelmiştir. Her Vanlı şehriyle gurur duyarken şehrini tanıtmak ve yüceltmekle de görevlidir, diye düşünmekteyim.
Gününüzü kutlar, saygılar sunarım…