1. Merhaba Erdem Bey, annenizin felç geçirmesinden sonra kendi hayatınızı yaşamayı bırakıp, tüm zamanınızı annenize adayarak geçirdiniz. Zor bir durum olmalı.   .


Evet, çok zor bir durumdu annem o zaman yatalaktı, hiç sahip çıkanımız yoktu ve ben de bir erkek olarak annemi göz önüne aldım dedim.  O benim canım, ruhumdu. ‘Beni dünyaya getiren insan ve benim için fedakarlıklar yapan, uykusuz kalan insandı’ dedim. Sonra ben de canımı ortaya koydum, çünkü gözlerimin önünde sessiz, hareketsiz ve ağlayan bir annem vardı. Ve hayatımı ortaya koyarak var gücümle değil, yoklukta olan son nefesimi ortaya koydum.




  1. Eskiden pilot olmak gibi bir hayaliniz vardı. Peki, ya şimdi?


Şimdi hayalim Annemi iyileştirmek, bu zor günleri atlatmak; çünkü maddi olarak çok sorunlar yaşadım. Annemin sevinci olmak... Bir hayalimiz vardı; annemle küçük bir evimiz olsun, bize ait,  yaşayalım beraber. Eğer ondan doğduysam onunla öleyim derdim hep dualarımda; çünkü çok severim annemi, bütün hayallerimden, hayatımdan vazgeçercesine...




  1. Anneniz felç geçirmeden önce nasıl bir hayatınız vardı?


Annem felç geçirmeden önce mutlu, huzurlu bir hayatım vardı. Özel bir şirkette motor kurye olarak çalışıyordum, eczanelere ilaç dağıtıyordum ve işim güzeldi. Annemle mutlu bir şekilde yaşıyorduk... 2006’da babamı kanserden kaybettim. O yıllarda da babam için okulumu bırakmak zorunda kaldım. O yıllara ait pilotluk hedefim vardı gökyüzünde türkün gururu, düşmanların korkusu, mazlumun umudu olmayı hedefliyordum, fakat babamın hastalığından sonra okul hayatımı bitirmek zorunda kaldım. Annemle Antalya’ya yerleştik sonra burada az olsun çok olsun diyerek annemle vaktimi geçiriyordum. Mutluyduk. Biz öyle zenginlikte ya da makam mevki de gözü olan kişiler değildik. Bir dilim ekmeği sokaktaki insanlarla paylaşmayı her zaman seven kişilerdik




  1. Aranız hep iyiydi galiba annenizle...


Evet,  Annemle aram çok iyiydi, çünkü beni karşılıksız seven, hep fedakarlıklarla dolu insandı... Aynı zaman da o sadece Anne değil benim yoldaşım, sığınağım zor günlerimde derttaşımdı ve benim rehberimdi.




  1. Bir an tereddüt edip, yaşadığınız hayatın gelecekte size pişmanlık duyuracağını, geçen yaşlarınızın yasını tutacağınızı düşündünüz mü?


Kesinlikle hayır! Hiç düşünmedim.  Bir kız düşünün; dünyaya gelir, büyür, anne olur ve sizin veliniz olur. Size hayatınızı adarken hiç o pişmanlık duymuş mudur, hayır neden çünkü evladısınız... İşte ben de annem için hayatımı feda etmekten asla pişmanlık duymadım. Yetiştirilme prensibime göre ben şunu derim hep ‘Anne bir kadındır ve dünyaya evladını getirir. O evlat ya sultan olur ya hükümdar, ya veli bir kul ya da zalim bir insan, ama sadece Anne olmakla kalmaz’. Anne demek vatan demektir.  Bir çocuk babasız yaşar, ama vatansız yaşayamaz... Bugün annesine hizmet etmeyen vatanına hiçbir hizmeti olamaz. Onlar bizim Baştacımızdır, Allah’ın emaneti, hediyesidir ve yaşarken kıymeti bilinmelidir...




  1. Annenizin gözünde mucize evlat olarak adlandırabiliriz sizi. Yavaş yavaş onun konuşmasını, yazı yazmasını tekrar geri kazanmasına yardımcı oluyorsunuz. Onu bir evlat gibi, bir öğretmen gibi yeniden yaşama hazırlıyorsunuz. Doktorların imkansız dediği bu mucizeyi nasıl başardınız? 


Ben hiçbir şey yapmadım. İnancım ve Rabbimin takdiri... Çok zor durumda idim, o zaman ellerimi açtım dua ettim ‘Bu emanet senin emanetin ve senin katında imkansız denilen hiçbir şey yoktur’ dedim. ‘Sahip çık emanetine ve beni utandırma rabbim’ dedim... Evet, İman varsa imkanda vardır... Bu inançla başardık çok şükür




  1. Şimdi doktorlarla konuştuğunuzda annenizin durumu için ne söylüyorlar?


Doktorlar şuan annemdeki iradeyi mucizelerle takip ediyorlar, şaşkınlıkla... Ve diyorlar ki ‘Artık eskisi gibi değil, nasıl bu hale geldi ve toparladı’.  Dedim ki ‘Sevgi ve inançla’ ...Sevgi bir hastayı ayağa kaldırır, sevgi bir taşı deler yosun çıkartır. Evet,  doktorlar şuan için ‘Annen de gayet başarılı gelişmeler var. Sürecimiz uzun ve iyi olabilir, tedavilerini aksatmadan bu süreci takip ederseniz gelişmeler daha da güzel olabilir’ dediler.





  1. Çevrenizden size nasıl yorumlar geliyor?


İnsanlar şaşıyor, bir erkek evladı böylesine bakabilir mi diye, ama Veysel Karani Hazretleri de Annesini sırtında taşıyor. Çok insan takdir ediyor ve örnek bir davranış sergiliyorsunuz diyor.




  1. Bir gün kendi ailenizi kurmak istemez misiniz?


Tabi ki! Huzurlu, mutlu, sevgi dolu bir yuva kurmayı isterim. Kadın demek hem aşk hem sevgi hem de anne demektir, fakat şuan tüm ilgim annemi iyileştirmek. Sonrasına inşallah hayırlısı diyelim.




  1. Bir gün aşık olsanız, kalbinizin sesini dinleyip, düşüncelerinizi değiştirir misiniz? Aşk kapıyı çalsa aklınızın sesini susturur musunuz?


Aşk hakikatin ve hakkın kendisidir. Aşkı kendine rehber edinen, hakkın sevgisini kazanır ve kendisinden razı eder... Doğru olan hiçbir düşüncem değişmez. İNSAN ÖLÜR İNSANLIK YAŞAR. Bir insan aşık olabilir, sevebilir, ama doğrunun dışına çıkamaz. Aşık oldu diye hakikatin doğrusunu aşk için değiştiremez. O yüzden böyle bir şey olsa da ben yine anneme bakarım.




  1. Annenizin tedavi masraflarını nasıl karşılıyorsunuz?


Masrafları karşılamakta zorlansak da hayırseverler destek oluyor. Bazen borç alıp öyle yaptırıyordum tedavilerini bazen de öyle hayırsever olur da yardımcı olursa öyle, çünkü maddi durum olarak imkanlarımız yok.




  1. Gençken babanızın vefatıyla, şimdi de annenizin hastalığıyla hayatınızın iki yerinde keskin bir dönüm noktası yaşamışsınız. Eğer hayatınız bu şekilde biçimlenmeseydi nasıl bir Erdem Candar olurdun?


Biz yetiştirilirken Rahmetli Babam bana şunu derdi ‘Oğlum, ölüp gideceğiz dünyaya fazla bağlanma. Bu dünyada en kıymetli hazine sevdiklerindir, paylaştıklarındır, annendir, babandır ve gariplerin yetimlerin ellerinden tuttuğun o altın zamanlardır’ dedi. Mütevazi bir yapım var en zengin olsam da, mülk ve mal benim değil Allahın’dır. Sade mütevazi bir hayatım olurdu. İnsanları, hayvanları, doğayı severim, paylaşmayı, merhamet etmeyi... Bunlar çok hassas durumlardır. Herkes bu durumların kıymetini bilemez




  1. Bu zor zamanlarda kendinize de vakit ayırdığınız zamanlar oluyor mu?


Hayır, kesinlikle olmuyor, çünkü uykusuz, yorgun, bitkin de olsam iyi edene kadar annemi, bu davanın peşini bırakmayacağım. Son nefese kadar... Kendi hayatımı hiçe saydım. Bu devirde öyle sizi olduğunuz gibi seven insanlar ya da yanınızda olacak insanlar çok azdır. O yüzden tek başına mücadelemi vermekteyim.




  1. Bundan bir 10 yıl sonrası için hayatınızla ilgili, hedefleriniz arasında neler yer alıyor?


Bu konu hakkında pek bir şey söylemek doğru değil,  bir saniyesine bile çıkmaya garantimiz yok, ama çalışıp huzurlu bir yuvam olsun isterdim. Benim gözüm öyle zenginlik, arabası, malı mülkü değil ki,  bunlar Allah takdir ederse olur. Hepsi imtihandır. Yuvam olsun, annem iyi olsun bu yeter bana.  Dünya kimin olursa olsun nasılsa ölüm denen hakikat var.




  1. Sizin yaptığınızı yapacak evlatlar, hele şu Türkiye şartlarında çok zor. İzlediğimiz, okuduğumuz, duymaktan kaçındığımız evlat profilleri için düşünceleriniz neler?


Onlara şunu demek isterim, Anne ve babalarına sahip çıksınlar. Makam, mevki, zenginlik insanı insan etmez, adam da etmez. Eğer anne babasına şiddetle davranıyorsa, kadınına şiddetle davranıyorsa bunlardan vazgeçmelidirler; çünkü kadınlar size Allahın emanetidir. Hatta anneler için kesinlikle ayet vardır ‘Anne ve babasına hürmet eden evlada cennette ne nimetler verilecektir.’ diye. Şiddetle davrananlar iki cihanda zaten onun vebalini taşır. İnsanlık adına ve insana ne yakışıyorsa o yakışanı yapmalarını dilerim

Editör: TE Bilisim