Asalet kavramına dair yazmak için öncelikli olarak literatür tanımına bakalım, halkımızın genel algısına göz atalım. Asalet; asil veya soylu, bazı kültürlerde toplumun ayrıcalıklı en üst katmanına mensup kişi olarak kabul görür. Doğuştan veya hükümdar buyruğuyla, bazı ayrıcalıklara sahip olan ve özel unvanlar taşıyan kimselere denir. Asil olma durumuna asalet veya soyluluk denir. Pek çok toplumda soyluluk ebeveynlerden çocuklara geçer. Asaletli olmak ya da insana tatbik edilmiş hali, asil olmak, asil tanımının içinde ki aile, soy, kariyer, zenginlik, davranış hallerinde ki kişidir, genel algı ve tariflerde bu şekildedir. Tamamıyla kabul edip imza atamayacağım ne çok tarif ve algı var, araştırıp karıştırdıkça insanları dinledikçe sabitleşen bir doğruya ulaşabilmek zor, imkânsıza yakın.

Benim algım, tarif edişim hangi bilimsel, kültürel verilerle birebir eşleşir bilmiyorum. Asalet sahibi olup, asil sayılmak “hiçbir şeyi bilmiyorum diyebilecek kadar bilgeyim, âlimim” tarifi gibi süreklilik arz etmiyorsa, çaba, gayret içermiyorsa beyhude bir haldir ki kabul görmez. Genetik olarak ya da farklı etkenlerle oluşan göz güzelliği, burun güzelliği değil ki olana bakıp değerlendirelim, puanlayalım. Süreç içinde ve sürekliliği var ise aile, çevre, zenginlik, kariyer, rütbe etkileşimleri olsa dahi kişinin sürekli kendisini sorgulama ve geliştirme hali devam ediyorsa doğrudur. Gelişen bilim, sanat, kültürel hal ve uygulamalara uygun hale getirme uğraşı var ise doğrudur. Duruşu, tavrı, hal ve hareketleri dik olup tüm insani ilişkilerde, iletişim hallerinde yüreği ile eğilip fark ettirebiliyorsa asaletli, asildir, kabulümdür.

Asalet, asillik aile, çevre etkileşimi ile hayata geçse de kişi erken yaşlarında hızlıca hayatı ve insanlığı kavrayıp asil bir insan olma yolunda mesafe kat edebilir. Yazdığımın tersi de mümkün olup halen hazır da yaşadıklarımız içinde çokça örneğini görmemiz mümkündür. Asalet sahibi bir aile, ebeveynler, eğitim ve öğretimde zirveye çıkmak için uğraş verilmiş, etik, adil, zarif bir yaşam şekli benimsenmiş olsa da bir sonraki nesil ya da sonraki neslin bazıları kendi karakteri, oluşturduğu kişilik ile bu çemberden uzak bir yapılanma, hal sergileyebilir. Toplum için de tehlikeli ve endişe uyandıracak bir oluşumdur. Asalet ve asil ailesi, çevresi dolayısı ile tolerans sınırları geniş ve yüksek olarak bakılıp değerlendirilir. Bu önyargılı bakış olumsuz, etik olmayan, yasal olmayan tavır ve davranışlara da imkân sunar.

Netice her birey bağımsızdır, kendine has nev-i şahsına münhasır tavır ve davranış şekilleri, uygulama, duruş oluşturur. Aile ve çevresinden etkileşim alması, uyumlu ve benzer haller edinmesi muhtemeldir, kesin ve tek doğru değildir.