Kıymetli okuyucularım bu haftaki yazımda, COVID-19 aşısının çalışma hayatımıza etkisi ve aşı olmayan işçilerin işten çıkarılıp çıkarılamayacağı konusu üzerinde duracağım. Çin’de ortaya çıktıktan sonra tüm dünyayı saran korona virüsü salgını, üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen birçok ülkede sosyal hayatı derinden etkilemeye devam ediyor.  

Süreç içinde farklı ülkelerden ve firmalardan gelen aşı haberlerinden sonra ülkemizde de aşı takvimi açıklandı. Sağlık Bakanlığı, aşının zorunlu olmayacağını belirtti. Vatandaşlar kendi inisiyatifleri doğrultusunda talep ederlerse aşı olabilecek. Fakat bu durum iş dünyasında daha farklı bir seyir izliyor. Kamuoyunda işverenlerin çalışanlarına korona virüs aşısı zorunluluğu getirip getiremeyeceği, aşı olmak istemeyen çalışanın aşıyı reddettiği gerekçesiyle işveren tarafından işten çıkarılıp çıkarılamayacağı konuları tartışılıyor. 

Henüz etkili bir ilacı olmayan ve dünya çapında pandemi olarak belirtilen korona virüs salgınıyla mücadelede şu ana kadar en etkili yöntem olarak, Covid-19 aşısı gösteriliyor. Buradan hareketle çalışma hayatında salgının önlenmesi ve çalışanların virüse yakalanmaması bakımından aşı olmanın önemine dikkat çekiliyor.  Buna göre de işverenler tarafından çalışanlara aşı mecburiyeti getirilebileceği, aşı olmayı reddedenlerin de tazminatsız işten çıkarılabileceği belirtiliyor. Hatta önümüzdeki dönemde işe alımlarda da aşı olmanın zorunlu tutulabileceği konuşuluyor. Peki bütün bunları hukuki açıdan nasıl değerlendirebiliriz? 

Öncelikle şu hususun altını çizmek gerekir ki; ülkemizde aşıya dair yasal bir düzenleme bulunmuyor. Aynı şekilde pandemi halinde aşı zorunluluğuna ilişkin bir düzenleme de yok. Bu konuda yasal boşluk var. Daha önce Anayasa Mahkemesi (AYM) zorunlu aşıyı Anayasa’ya aykırı bulup ihlal kararı vermişti. Kararda, anne baba rızası olmadan çocuğa zorunlu aşı yaptırılmasının Anayasa’nın ‘kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığını düzenleyen 17’nci ve ‘temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine’ ilişkin 13’üncü maddesine aykırı olduğu vurgulanmıştı. Ayrıca halen yürülükte bulunan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’ndaki bulaşıcı hastalık listesinde COVID-19 yer almıyor. Bu nedenlerle işverenlerin şu an için koronavirüs aşısı zorunluluğu getirmesi mümkün görünmüyor. 

Fakat olaya toplum sağlığı açısından bakıldığında işverenin yükümlülüklerinden en önemlisinin işçinin sağlığı ve güvenliğinin korunması olduğu hususu gözden kaçırılmamalıdır. Yürürlükteki mevzuata göre, hem işverenin hem de diğer işçilerin sağlığını tehlikeye atan personeli işveren hem iş kanunundan hem de işçi sağlığı ve güvenliği kanunundan kaynaklanan haklı fesih haklarına dayanarak sözleşmesini feshedebilecektir. İş Kanunu’nun 24/1-b bendi şöyledir: “İşçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulursa, işçi, süresi belirli olsun veya olmasın, iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir.”

Netice itibariyle çalışanlar açısından aşı zorunluluğu konusu şu an için kesin bir netlikte değildir. Yoruma açıktır. Ülkemizin ve dünyanın daha önce olmayan bir şekilde farklı bir durumla karşı karşıya olması hukuki süreci de yoruma açık bırakıyor. En güzel çözüm bu hususta yasal bir düzenleme yapılarak sorunun açıklığa kavuşturulması olacaktır. 

AV. ALPER OSMAN GENÇ – [email protected]