Ebeveynlerim, büyükanne, büyükbabalarım ve daha uzak atalarım tarafından tamamlanmamış, cevaplanmamış hâlde bırakılan şeylerin ve soruların etkisi altında olduğuma kuvvetle inanıyorum. Sıklıkla, bir ailede ebeveynlerden çocuklara geçen kişisel olmayan bir karma var gibi görünür. Bana her zaman, önceki nesillerin yarım bıraktığı, tamamlamam veya belki de devam ettirmem gereken şeyler var gibi gelmiştir.”

-Carl Jung, Anılar, Düşler, Düşünceler

“Baba koruk yer, çocuğun dişi kamaşır.”

-Ezekiel 18:2 (Yeni Uluslararası Vesiyon)

Gelelim fasulyenin nimetlerine!

Ne zamandır kaleme almak istediğim konulardan biri; atalardan gelen aktarımlarımız ve kader motifimizdeki etkisi…

Yaz kızım…

Bilimsel bulguların geldiği noktada bugün anlaşılan o ki; soya çekimin fiziksel özelliklerimize kadar huyumuza suyumuza yansıdığı, imtihanımız olarak karşımıza çıktığı. Genetik aktarımlar yoluyla aile büyüklerimizin yaşam deneyimleri gen yoluyla fiziksel ve huy özelliklerimizi etkilediği kadar yaşamımızdaki hisleri de etkilemekte. Bilimin geldiği bu noktada artık biliyoruz ki atalarımızın ve dedelerimizin yaptıkları her şey, RNA yoluyla kanımızdaki bilgiye işleniyor ve farkında olmadan morfogenetik alanda kendimizinmiş gibi hissedip yaşıyoruz.

Morfogenetik alanda, aile soy ağacında çözülmemiş travmalar, yarım kalan hayat sınavları ve bilinçaltının da yönlendirmesiyle deneyim olarak karşımıza çıkıyor. Hak edişlerin, hastalıkların, hataların ve sevapların; şans ya da şansızlık olarak karşımıza çıktığı aile karmasına doğuyoruz. İmam Birgivi Hazretlerine göre yedi nesil boyunca 254 anne babamızdan bize bir hak ediş düşüyor.

İyi eylemlerde bulunarak dua almışlarsa; hayat yolculuğunda şans, talih, baht olarak servis ediliyor. Fakat beddua almışlarsa, hak yemiş zulüm etmişlerse;  şanssızlıklar, talihsizlikler ve hastalıklarla kader motifimize yansıyor. Çünkü tek bir hayat günahların ödenmesine yetmiyor. Nesillerden çıkıyor. Aslında Allah kötü kader yazmıyor, sadece geldiğin meyvenin ağacı çürük sen de o ağacın meyvesi olarak payına düşeni alıyorsun. 

Peki bu değişmeyecek bir durum mu?

Tabi ki değil… Kişi ne kadar iradeli, merhametli, vicdana yakın eylemlerde bulunursa karmasındaki hak edişlerden o kadar sıyrıkla geçer ya da hiç geçmez. Fakat tam aksindeyse o karma ona ilk hatasında isabet eder. Oradaki sınavlar önüne serilir. Bazılarının tek bir yanlışının hayatını mahvetmesi, bazılarınınsa umarsızca hatalar yapmasına rağmen burnu bile kanamadan geçmesi bundandır. Hak edişler…

Çocuğunuza sadece güvence olarak para bırakmanız yetmez. İyi ve kolay hayatları olsun istiyorsanız; onlara kimsenin kul hakkına girmeyerek (maddi manevi) temiz bir karma bırakmanız gerekir. İnşaat yapılırken bile temiz kum kullanılır. Sen kirli karışık kum kullanırsan, o bina sağlam olmaz. İnsanın hayatı da böyledir. Ahlaktan, iyi niyetten, ilahi taksimde kader planına saygıdan yoksunsan bozuk bina yapıyorsun, orda sevdiklerini de gelir rüzgar bulur…