Sevgili okurlarım, çok sık olmasa da ara sıra şehre iniyorum. Güneşli bir gündü Cumhuriyet Meydanında kahve içmek için kafeterya’ya oturdum. Belç

Sevgili okurlarım, çok sık olmasa da ara sıra şehre iniyorum. Güneşli bir gündü Cumhuriyet Meydanında kahve içmek için kafeterya’ya oturdum. Belçika’dan gelmiş olan turist karı koca masama yakın oturuyordu. Tanışma faslından sonra kendileriyle sohbete koyulduk: “Bu tarihte tatile gelmenize çok şaşırdım Antalya’yı seviyorsunuz. Değilse kış mevsiminde gelmezdiniz.” Dedim.

Şirket kanalıyla emeklilere ucuz tatil paketi alarak gelen çift gülümsedi: “Bu soruyu siz mi soruyorsunuz? Sizin kaldığınız Zeeland bölgesine yakın Antwerpen’de oturuyoruz. Bu tarihlerde Hollanda’da olduğu gibi Belçika’da havalar soğuk. Antalya’ya on altı yıldır geliyoruz. Burada havaların kış yaz sıcak olması her mevsim gelme şansımızı artırıyor. Havalar güzel bak hırkayla oturuyoruz.” Dedi.

Şehirde sokaklar mekanlar boş denilecek kadar tenhaydı. Yerli yabancı turist sayısı azdı. Bunun sebebini öğrenmek istedim: “Geçen yıla nazaran yabancı turist sayısı epeyce az. Tatil tercihlerinizi Türkiye'den yana kullanmışsınız. Esnaflar turistlerin gelmemesinden yakınıyorlar. Sizce Avrupalı turistler artık Türkiye’yi neden tercih etmiyorlar bu neden kaynaklanıyor? ” Dedim.

Ülkemde patlayan bombalar canı yanan insanlar. Görsel ve yazılı basında saatlerce insanlara abartılı yayınlar bizler kadar yabancıları da ürkütüyordu. Aslında düşüncelerimiz ortaktı: “Terör olayları insanları çok etkiliyor. En son Zaventem Hava Limanında aynı şeyleri bizlerde yaşadık. Buna rağmen televizyon ekranlarında Türkiye’ye karşı doğruyu saptıran haberler veriyorlar dolayısıyla geçen yıl tatilimizi Fas’ta geçirdik.” Dedi.

Hollanda’da Almanya’da Belçika’da ve Fransa’da Faslıların sayısı epeyce fazla merakımı gidermek istedim ve: “Fas'ta tatiliniz nasıl geçti? Oradaki ortamı burayla karşılaştırdığınızda aradaki farklar nelerdir? Umduklarınızı orada bulabildiniz mi? Türklerle Faslılar arasındaki turistlere karşı bakış açıları farkı nasıl? Onlarla ortak noktamız nelerdir?” Dedim. 

Karı koca bu soruların karşısında kocaman bir kahkaha attılar ve sözcü koca: “Maalesef aradığımızı bulamadık ve hayal kırıklığıyla geri döndük. Aslında sorularınızın cevabı sizde var onları sizlerde tanıyorsunuz. Antalya’ya on altı yıldır geliyoruz. Ülkeler arasındaki fark epeyce fazla. Ülkemizin basın kanalıyla bizi yanlış yönlendirdiğini buradan çok rahatlıkla görebiliyoruz. Biz Türkiye’yi Türk insanlarını seviyoruz. Ülkemizdeki birinci kuşaklar kadar misafirperver ve çalışkanlar. Görüyoruz ki, bizim burada korkacağımız endişe edeceğimiz herhangi bir durum yok.” Dedi.

Gayet rahat tavırlarıyla rahat olduklarını sözleriyle de teyit eden mutlu çiftin memnuniyeti beni mutlu etmişti. Ülkemize gelen turistlerin ortak fikirleriyse kaldıkları ülkelerin Türkiye hakkındaki ön yargılı olumsuz tutumlarıydı. Türk Ulusuna karşı ön yargıyı elli yıldır biz Avrupalı Türkler kırmakta hala başarılı olamamışsak bizlere çok önemli görevler düşüyordu. Çünkü birinci kuşak ağır şartlar altında İkinci Dünya Savaşından çıkmış Avrupa ülkelerinde ağır iş koşullarıyla ağır bedeller ödemişlerdi. Torunlarının aynı sorunları yaşamaması için çocuklarını okuttular meslek sahibi iş sahibi yaptılar!..

Atalarının adımlarını takip eden Türk Asıllı Avrupalıların kaldıkları ülkelerde önemli devlet kurumlarında milletvekilliğine kadar kendi işinin patronu iş adamına kadar yer aldıklarını biliyorum. İçimi sızlatan yüreğimi yakansa ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu durumdur. İçeride ve dışarıda birlik olup beraber atlatacağımıza inanıyorum!..

Hani: “Bir elin nesi iki elin sesi var.” Diyorlar ya… 

Yaşadığımız ikinci vatanımızda Avrupa ülkelerinde ülkemizin sesi gözü kulağı olmanızı yürekten arzu ediyorum. Atalarımızın ağır şartlar altında yaban elde sizlere kurdukları yuvada Ana-vatanımızdaki kanlı terör olaylarının iç yüzünü yaşadığınız Avrupa ülkelerinde anlatmanızı talep ve rica ediyorum!.. 

Sevgi ve saygılarımla