AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, A Haber'de katıldığı canlı yayında soruları yanıtladı.

Ankara'daki terör saldırısına ilişkin soru üzerine Davutoğlu, soruşturmanın her gün derinleştirildiğini, adli soruşturma anlamında savcıların ve emniyet birimlerinin bu soruşturma kapsamında geniş operasyonlar yaptığını söyledi.

Davutoğlu, bu kapsamda 3 aşamada 15 gözaltı olduğunu, son alınan kararlarla da bu 15 gözaltının 4'ünün tutuklandığını, 4'ünün adli takiple bırakıldığını ifade ederek, bu tutuklananlar ve adli takiple bırakılanlar üzerinde geçmiş ilişkileri ve bu ilişkilerin dayandığı örgüt bağları çerçevesinde yoğun bir araştırma sürdürüldüğünü anlattı.

Hem DEAŞ irtibatı, hem de DEAŞ'ın içine sızmış olabilecek veya DEAŞ ile birlikte davranabilecek örgüt ve istihbarat bağları konusunda da yoğun bir çalışma yapıldığını belirten Davutoğlu, bu anlamda önümüzdeki günlerde bu tutuklamalar ve adli takip, gözaltılar sonrasında derinleşen soruşturma çerçevesinde daha kapsamlı açıklamaların yapılacağını, hukuki sürecin başladığını, zanlıları Ankara'ya getirenler ve onlarla birlikte hareket edenlerle ilgili emniyet birimlerinin, bu görevlerinin bir kısmını şimdilik tamamladığını bildirdi.

"Perde önündeki ve arkasındaki aktörler çıkartılacak"

Başbakan Davutoğlu, "Hiç kimse tereddüt etmesin. Bu saldırıyı sadece oradaki vatandaşlarımıza değil, Türkiye'ye yapmış olan perde önündeki ve arkasındaki aktörler çıkartılacak ve adalete teslim edilecek" diye konuştu.

"DNA testleri tamamlandı mı?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Bunlar yapılıyor, yapıldı. Bombacıların tespiti sırasında DNA testleri yoğun olarak yapıldı. Bu tespitler sonucunda da bombacılardan birinin kimliği kesinleşti. Diğerinin kimlik irtibatları itibarıyla da yoğun çalışmalar sürdürülüyor" yanıtını verdi.

"Kesinleşen kimdir?" sorusuna karşılık Davutoğlu, "Hukuki süreç başladığı için bizim herhangi bir açıklama yapmamız doğru değil. Zaman geçtikçe zaten iddianame hazırlandığında bütün bunlar bütün detayıyla ortaya konulacak" dedi.

"Saldırılar arasındaki irtibatları da göz önüne alıyoruz"

"Ankara'daki canlı bombalardan birinin, Suruç'taki saldırıyı düzenleyenlerden birinin akrabası olduğu iddiası var yazılı basında . Doğru mudur?" sorusuna Davutoğlu, şu yanıtı verdi:

"Suruç saldırısıyla Ankara ve Diyarbakır saldırıları arasındaki irtibatları da göz önüne alıyoruz. Bu çerçevede yürütülen soruşturmalar da var. Ayrıca hem DEAŞ hem PKK hem DHKP/C ve Reyhanlı saldırısında da rejim unsurları perde gerisindeydi. Rejimle doğrudan irtibatlı gruplar yapmışlardı. Burada Türkiye'ye zarar vermek isteyenlerin, Türkiye'ye zarar vermek ve kaos çıkarmak bağlamında birtakım işbirliği içine girdiklerini de görüyoruz. Bunların hepsi ortaya çıkarılacak."

Ankara'daki saldırganlardan birinin yabancı olduğuna dair iddialara ilişkin Davutoğlu, soruşturmanın selameti ve hukuki sürecin başlaması nedeniyle bu konuda fazla detaya girmesinin doğru olmadığını olmadığını kaydetti.

"Medyaya tekrar çağrıda bulunuyorum"

"Saldırganları Ankara'ya taşıyanlardan bir tanesi şoför, üç yabancının olduğunu söylüyor. Eğer bir tanesi saldırıda öldüyse iki tane aramızda canlı bomba mı var? Bu sonuca mı geliyoruz" sorusuna karşılık Davutoğlu, şunları söyledi:

"Ben de bugün gazeteleri okuduğumda üzüldüm. Bu bilgileri var olan soruşturma esnasında sadece ilgili yetkililer ve savcılar bilir. Buradan hareketle toplumumuzda panik oluşturmaya çalışmak. Sanki her an yanı başımızda, sağımızda solumuzda bir bombacı olabilirmiş gibi bir algı oluşturmak doğru değil. Tam da teröristlerin yapmak istediği bu."

Gazetelere ve medyaya tekrar çağrıda bulunmak istediğini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Panik oluşturacak haberleri vermek basın ahlakına uymaz. Sadece hükümet zarar görsün, sadece Türkiye'de olağanüstü bir durum varmış intibaı oluşturulsun diye yapılacak haberler bumerang gibi döner hepimizi vurur. Herkesin şimdi kenetlenmesi, aynı hedefe yürümesi ki bu hedef, terörün Türkiye'de oluşturmak istediği kara bulutları dağıtmak ve teröre karşı omuz omuza mücadele vermektir. İlk günden itibaren bu çağrıda bulunduk ama maalesef bu çağrıdan kaçınıldığı gibi bu tür haberler üzerinden de Türkiye'de bir algı operasyonu yapılmaya çalışılıyor."

Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin kendisine meydan okuyan her terör örgütüyle, her devletle icap ederse tek tek veya topluca hesaplaşmaya hazır olduğunu ve bundan çekinmeyeceğini belirterek, "Kimse de Türkiye'yi örtülü, açık şekilde tehdit etmeye kalkmasın" dedi.

"PYD, PKK ve PEJAK birbirlerinin mütemmim cüzleri"

"HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Figen Yüksekdağ'ın (Sırtımızı PKK'ya yaslıyoruz) sözleri çeviri hatasından kaynaklanıyor, aslında 'Sırtımızı YPG'ye, PYD'ye dayıyoruz' diyoruz. Böyle bir şey varsa istifa ederiz" dediği aktarılarak, görüşlerinin sorulması üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:

"O zaman istifa mektubunu hazırlasın. 'YPG'ye dayanıyor' dediğinde dünya alem bilmiyor mu PYD'nin de YPG'nin de PKK'nın organik ilişkileri olduğunu, yan örgütleri olduğunu? Herkes bilmiyor mu Kandil'de eğitilen teröristlerin Suriye'ye geçip, PYD safhında çalıştığını ya da Türkiye Kandil'e operasyon tertip ettiğinde, bazı önemli PKK liderlerinin Suriye'ye geçtiğini bilmiyor muyuz? PYD, PKK ve PEJAK aynı hiyerarşik yapı içinde, birbirlerinin mütemmim cüzleri. 'PYD'ye dayıyoruz' diyerek meşruiyet sağlıyorlar, 'PYD üzerinden DAEŞ'le çarpışıyoruz' diyerek meşruiyet sağlıyorlar, PKK'nın terör eylemlerine ve PKK'nın uluslararası alanda taraftar bulmasına zemin hazırlıyorlar. İkiyüzlü olmasınlar, herkes maskelerini indirsin. PYD çıksın desin ki eğer PKK ile alakası yoksa, 'PKK'nın Türkiye'deki terörist faaliyetlerine karşıyız, hiçbir şekilde Türkiye'ye zarar vermeyeceğiz, biz Suriyeli bir yapıyız ve sadece Suriye'de mücadele ediyoruz, PKK'nın da Türkiye'yi rahatsız eden tutumları konusundaki davranışını alenen kınıyoruz.' Diyebilecek mi PYD bunu? Demeyecek. Desinler."

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Biz olmasak iç savaş çıkardı" açıklamasının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, "Ülkede iç savaş var diyen kendi belediye başkanları. Polisimizi, askerimizi şehit ederek Türkiye'ye savaş açanlar onlar. Kendileri PKK ile arasına bir mesafe koyarlarsa bundan sadece memnun oluruz" diye konuştu.

"Taziye evi Türkiye Cumhuriyetidir"

Başbakan Davutoğlu, "Ankara'daki terör saldırısının ardından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, bunun, Gül'ün takdiri olduğunu söyledi.

"Taziye evinin" Türkiye Cumhuriyeti olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ama şunu ifade etmek isterim, Burada taziye evi kim? Taziye kime verilir? İlk günden itibaren şunu söyledim. Burada taziye evi Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bütün Türkiye'dir. Hepimiz acıyı yaşadık. Sadece HDP'ye taziye dilemek, orada hayatını kaybeden bütün vatandaşları HDP ile özdeşleştirmek anlamına gelir. Büyük bir acı yaşadık. Türkiye'nin en büyük taziye evi; Başbakanlık ofisidir. Hepimizin birbirimize taziye dilemesi lazım, bir arama beklentisi içinde olduğumdan değil.

"Gerek görmedim"

Davutoğlu, "Demirtaş ile bu konuda bir görüşmeniz olmadı mı?" sorusuna "Olmadı, gerek de görmedim. Bir, taziye ona ait değil, acı bizim acımız, acı hepimizin acısı. Bu olayda 2 de AK Parti teşkilatı mensubu hayatını kaybetti, biri Batman'da, biri Hatay'da, birisi de baba oğul kaybettiler hayatlarını. Dolayısıyla kimse 'Bu taziye bana ait' diyemez" karşılığını verdi.

Davutoğlu, "Zaten bizim taziyeyi beklemeden bizi katillikle suçlamış, yani devleti, hükümeti, Cumhurbaşkanını, beni katillikle suçlamış, neyin taziyesini yapacağız? Burada standartlarımızı bulmamız lazım, oturtmamız lazım. Kimin hangi konuda, ne tür tavır alacağı konusunda yerleşik bir ölçütümüzün, kriterimizin, standardımızın olması lazım. O bakımdan Demirtaş'a bu anlamda bir taziyeyi şahsi olarak gerekli görmedim" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "768 oldukça yüksek bir rakam. Bunun neticesinde Ankara saldırısından sonra engellenen, önüne geçilen başka bir saldırı oldu mu?" sorusuna Davutoğlu, şu karşılığı verdi:

"Bunu zikrettiğimizde bu sefer her an bir saldırı olacakmış intibağını besleyecek şeyler var ama birçok terör saldırısı engellendi. Bunların duyurusu yapılmıyor. Sadece İstanbul ve Ankara'da saldırı yapmayı planlayan iki kişinin yakalandığını ben özellikle zikrettim ki, toplumumuzda bu takibin doğru ve yoğun olarak yapıldığı konusunda bir güven hasıl olsun. "

"Gündemimde koalisyon yok"

Başbakan Davutoğlu bir soru üzerine şunları kaydetti:

"Anayasal görevini yaparken dahi geniş tabanlı hükümete katılmayacaksın, şimdi bir seçime giderken geniş tabanlı hükümetten bahsedeceksiniz. Çünkü biliyorlar, bu tavır MHP'ye daha doğrusu MHP'ye değil Bahçeli'ye ve şu anki yönetime ciddi bir prestij kaybettirdi. Bir de koalisyonu gündeme getirmeye çalışıyorlar. Şimdi ben bunu değerlendirmem, neden değerlendirmem çünkü benim gündemimde koalisyon yok, benim gündemimde tek başına AK Parti iktidarı var. Koalisyon 7 Haziran akşamı olan bir realiteydi."

"Etkin müdahale içindeyiz"

"DAEŞ'e karşı ABD kuvvetleri ile etkin şekilde operasyonlara katılıyor muyuz, katılmıyor muyuz? DAEŞ hedeflerini vuruyor muyuz, vurmuyor muyuz?" sorusu üzerine Davutoğlu, Türkiye'nin, koalisyonla birlikte, 20 Temmuz saldırısından sonra Amerikalılarla yapılan görüşmelerde olumlu sonuca ulaştığını söyledi.

Türkiye'nin, DAEŞ'e karşı olan bütün operasyonlara Suriye'de katıldığını belirten Davutoğlu, bunun koalisyon uçaklarının birlikte yürüttüğü görevler olduğunu aktardı.

Başbakan Davutoğlu, "Ne zaman gerekli olursa ve askeri planlamalar neyi gerektiriyorsa bu konuda DAEŞ'e karşı en etkin müdahaleler içinde yer alıyoruz" şeklinde konuştu.

Türkiye-İzlanda maçı öncesinde saygı duruşu sırasında yaşananlara ilişkin düşünceleri sorulan Davutoğlu, burada Konya ve Konyalı hemşehrilerine haksızlık yapıldığını dile getirdi.

Davutoğlu, "Saygı duruşunda acıyı paylaşmak anlamında herkesten daha çok Konyalılar hassastır ve burada kesinlikle saygı duruşunu protesto anlamında bir ıslıklama yoktur. Slogan atmaya kalkışan bir gruba dönük olarak, o sloganı bastırıp, saygı duruşuna süratle geçilmesini temin etmek için stadyumlarda yaygın şekilde, bu şekilde yapıldığını arkadaşlar söylediler, yapılan bir uygulama. Yoksa Konya'da bu konuda vefat edenlere saygı anlamında Konya'nın, Konyalıların ne kadar hassas olduğunu herkes bilir" değerlendirmesinde bulundu.

"Kaybeden ben olmam"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Söylediklerini açıklarsam çok zor durumda kalır" şeklindeki sözleri hatırlatılarak, "Polemik konusu olan gizli şeyler Ankara saldırısıyla mı alakalıydı ve siz bu konuşulanları kendiniz açıklamayı düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Davutoğlu, bunun Kılıçdaroğlu'na sorulmasını istedi.

O görüşmede, Kılıçdaroğlu'nun, böyle bir şeyi söylemesini gerektirecek bir konu geçmediğini ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Beni zor durumda bırakacak boyutta gizli bir konu geçmedi. Ancak İstihbarat Daire Başkanı'nın ve bizim verdiğimiz istihbarat bilgileriyle ilgili olarak 'Bunlar burada kalsın şu anda soruşturma sürüyor' denildi. Burada iki ihtimal var. Ya Sayın Kılıçdaroğlu, bu tür soruşturma unsuru olan bilgilerle ilgili bunu söyledi. O zaman bir dahaki toplantı ya da görüşmede, yürüyen soruşturma veya operasyonlarla ilgili bir daha bilgi paylaşmamak gerekiyor bunu kastediyorsa. Yok eğer başka bir şey kastediyorsa, beni zorda bırakacak bir şey varsa, çıksın açıklasın. Bundan hiç gocunmam. Hiç bir şekilde gocunmam. Kapalı kapılar ardında veya önünde ne söylediğimi ölçerek, tartarak söylerim. 78 milyonun önünde konuşurmuş gibi söylerim. Eğer birisi bir şey açıklıyorsa ben mahcup olmam, onlar mahcup olur. İki sebeple mahcup olurlar. O tür konuşmaların beni zora sokacak konuşmalar olmadığını halkımız da görür. İkincisi de bir daha hiçbir devlet adamı, hiçbir siyasi onlara güvenip de herhangi bir şey paylaşmaz. Burada kaybeden ben olmam. Bu Sayın Bahçeli için de Sayın Kılıçdaroğlu için de. Bu nasıl bir devlet ahlakı. Hadi diyelim ki ben onlara çok mahrem, beni zora sokacak bir şey paylaştım. Yok ya böyle bir şey kesinlikle yok. Hadi güvenerek bir husus paylaştım. Bunu örtülü bir şekilde kamuoyuna söylemek hangi ahlaka sığar. Sır diye bir şeyi barındırmayan bir siyasi ahlak, bir devlet adamı kültürü olabilir mi?"

"Türkiye'nin konsantrasyon kampı haline gelmesini kimse bekleyemez"

Almanya Başbakanı Angela Merkel ile dünkü görüşmelerine ilişkin sorular üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:

"Almanya'nın, Avrupa içinde oynadığı merkezi konumla Türkiye'nin kendi bölgesinde oynadığı merkezi konum arasında bir paralellik var. Bunu da kendisiyle dün paylaştım. Dolayısıyla benzer sorunlarla karşı karşıyayız. Suriye'den gelen birisi, dün Sayın Merkel'e de söyledim, iki yere ulaşmaya çalışıyor, İstanbul ya da Berlin, Türkiye nihayetinde ya da Almanya. Çünkü bu iki yere ulaştığında bir güvenlik bulacağını düşünüyor. Hayatını idame ettirebileceği bir iş bulabileceği ümidini de taşıyor. Onun için Yunanistan'a geçişleri, Yunanistan'a geçmek, Atina'da yaşamak için değil, oradan Almanya'a gitmek için. Bütün o koridoru sadece Almanya'ya ulaşmak için kullanıyorlar."

Davutoğlu, Almanya ile yapılan görüşmelerde kendilerinin önem verdiği dört hususu görüştüklerini, külfet paylaşımının da bunlardan biri olduğunu söyledi.

Merkel'in, külfet paylaşımı konusunda Türkiye'nin taleplerini doğru bulduğunu dile getiren Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Miktar konusunda, daha önce bizim 3 milyar avro gibi 1 milyar avro gibi öyle bir teklif yok artık masada. Biz bunu kabul etmeyeceğimizi söyledik. Taze para olarak, kaynak olarak 3 milyar avroluk bir şeyden bahsedildi ilk aşamada. Ama biz de böyle miktarı fikse etmeye çok gerek görmüyoruz çünkü ihtiyaç daha da artabilir. İhtiyaca göre yıllık bazda bunların değerlendirmeleri yapılır. O bakımdan, 'Şunu verdik, Türkiye tatmin oldu, artık mülteciler Türkiye'de kalsın' gibi bir anlayışı biz kabul etmeyiz. Bunu da söyledim Sayın Merkel'e. Türkiye'nin bir konsantrasyon kampı gibi bütün mültecilerin bulunduğu bir ülke haline gelmesini kimse bekleyemez. Ama illegal göçün, düzenli ve iyi şekilde kontrol altında tutulabilmesi lazım. Onun için birlikte mekanizma kuracağız. Bu mülteciler sorunun çözümü için Geri Kabul Anlaşması'nın devreye girmesi gerekiyor bir sistem kurmak için. Ama biz geri kabul anlaşmasını vize muafiyetine bağladık. 'Vize anlaşması olmazsa, geri kabul anlaşmasını uygulamaya sokmayız' dedik."

"Düşürülen insansız hava aracı Rus yapımı"

Davutoğlu, sınırda düşürülen insansız hava aracıyla ilgili olarak, şunları söyledi:

"Bizzat verdiğim talimatlarla Türk hava sahasıyla ilgili milliyeti ne olursa olsun, ihlal eden her uçan vasıta, illa uçak olmayabilir, helikopter olabilir, ihlal noktasında gerekli şekilde misliyle mukabelede bulunulacak, yani düşürülecek. Bu insansız hava aracı, Kilis civarında fark edildiğinde F-16'larımız onu düşürdüler. Bu uçak da olsaydı aynı sonuç doğardı, helikopter de olsaydı doğardı, bunu açık ve net söylüyorum ki, bütün ilgili taraflar Türk hava sahasına saygıya da özen gösterecekler. Herhangi bir şekilde bizim kapasitemizi, irademizi kimse tehdit etmeye bu anlamda kalkışmamalı. Bu noktada da şu anki düşen uçak, indirilen insansız hava aracı, daha primitive bir model ama Rus yapımı. Rusya bize bunun kendisine ait olmadığını söyledi. Biz bu anlamda elimizde bir ayrı veri olmadan herhangi bir suçlamada bulunmayız."