ANKARA

Başbakan Yarcımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.

Isparta'da askeri uçağın düşmesi sonucu 3 askerin şehit verildiğini anımsatan Bozdağ, şehitleri rahmetle andı, ailelerine, yakınlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerine başsağlığı diledi.

"İdari ve adli tahkikatlar devam ediyor"
Bozdağ, "Meydana gelen olayla ilgili hem adli hem idari tahkikat başlatılmıştır. Bu hadisenin bütün boyutlarıyla incelenmesi ve düşüş nedeninin ortaya çıkarılması, varsa sorumluların gereğinin yapılması elbette bizim de yakından takip edeceğimiz bir konudur. İdari ve adli tahkikatlar devam ediyor, bittiği zaman bu olayın gerçek nedeni hakkında daha net bir fikir sahibi olacağız." diye konuştu.

"Olağanüstü hal 3 ay daha uzatılmış olacak"
Bakanlar Kurulu'nun Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) tavsiye kararı doğrultusunda olağanüstü hal uygulamasının 3 ay daha uzatılması hususunu değerlendirdiklerini belirten Bozdağ, şunları söyledi:

"19 Ocak 2018 tarihinden geçerli olmak üzere olağanüstü halin 3 ay daha uzatılmasını benimsemiş. Bu konuda hazırlanan tezkere, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanılığına gönderilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun yapacağı görüşmeler neticesi, vereceği kabul kararı üzerine olağanüstü hal 3 ay daha uzatılmış olacaktır."

"Türkiye adım atmaktan çekinmeyecektir"
Bozdağ, bir gazetecinin MGK bildirisinde yer alan, "Suriye'nin batısından ülkemize yöneltilen tehditlerin bertaraf edilmesi için gereken adımların derhal ve kararlılıkla atılacağı vurgulanmıştır." şeklindeki ifadeyi hatırlatarak, bu adımların neler olacağına ilişkin sorusu üzerine, şunları kaydetti:

"Son günlerde 'Suriye Sınır Güvenliği Görev Gücü' adı altında terörist bir yapılanmanın daha doğrusu terörist bir ordu oluşturulması çabaları, gayretleri çok net bir şekilde gözüküyor. Hem bölgede bir terör koridoru oluşturulması hem bu terör koridorunun güvenliği için sınır güvenliği adı altında terörist bir ordunun oluşturulması ve bu oluşumun desteklenmesi Türkiye'nin toprak bütünlüğü, sınır güvenliği, vatandaşlarımızın can ve mal emniyeti ve milli güvenliğimiz bakımından tartışmasız açık bir tehdittir."

Bunu herkesin böyle görmesi gerektiğini bildiren Bozdağ, şöyle devam etti:

"Türkiye, kendi milletinin ve devletinin daha doğru bir ifadeyle Türk milleti ve Türkiye Devleti'nin bekası söz konusu olduğu zaman riskleri ortadan kaldırmak, tehditleri yok etmek gerektiğinde bunları tereddütsüz yapacaktır ve yapıyor da. Ancak bazen riskleri ortadan kaldırmakla netice alınamayabilir, o zaman daha büyük riskleri göze almak gerekebilir. Türkiye, Türk milletinin ve Türkiye Devleti'nin bekası için riskleri ve tehditleri kaldırmanın dışında daha büyük risk gerektiren ve onunla ilgili adım atmayı gerektiren bir husus olduğunda bu adımı atmaktan çekinmeyecektir."

"Türkiye bu noktada artık sabrının son noktasına gelmiştir"
MGK sonrası yapılan açıklamada bu kararlılığın açık bir şekilde vurgulandığını belirten Bozdağ, "Türkiye, bölgesinde, hemen sınırın yanıbaşında bir terör koridorunun oluşturulmasına, bu koridorun güvenliği ve emniyeti için terörist bir ordu kurulmasına, kurdurulmasına ve buna destek verilmesine ve her türlü tahkimatın bu anlamda yapılmasına bugüne kadar defalarca karşı olduğunu söyledi." dedi.

Türkiye'nin bunu aleni bir şekilde söylediğini, en üst düzeyde ifade ederek, yapılan yanlışların vurgulandığını aktaran Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"DEAŞ terör örgütüyle mücadele bahanesiyle PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD/YPG ile iş birliği yapılmasının yanlışlığını da vurguladı. Stratejik de olsa, konjonktürel de olsa, dönemsel de olsa böyle bir adımın çok büyük bir yanlış olduğunu vurguladı, bunlara silah yardımı yapılmaması gerektiğini defalarca altını çizdi. Bize hep söyledikleri ayrı oldu ama ortaya çıkan sonuçlar tamamen söylediklerini yalanlayan sonuçlar oldu. Türkiye bu noktada artık sabrının son noktasına gelmiştir. Türkiye'nin bundan sonraki gelişmelere kimse daha fazla sabır göstermesini beklememelidir. Bu konuda atılması gereken adımlar neyse, Türkiye bu adımları atmakta kararlıdır." dedi.

"ABD'nin verdiği desteği derhal sonlandırması son derece önemlidir"
Bozdağ, bugüne kadar ABD yönetiminin Suriye'deki gelişmelerle ilgili Türkiye'ye söyledikleriyle arazide yaptıkları arasında çok büyük çelişki olduğunu ifade etti.

ABD yönetimine çağrıda bulunan Bozdağ, şunları söyledi:

"PKK'nın Suriye kolu PYD/ YPG'ye verilen silahların toplanması, onların elinden alınması önemli. PYD/YPG'ye ABD'nin verdiği desteği derhal sonlandırılması son derece önemlidir. Bölgede terör koridoru oluşturma çabalarından vazgeçilmesi ve terörist bir ordu oluşturulması gayretlerine, çabalarına destek verilmemesi gerekir. Çünkü biz ABD ile müttefikiz, NATO'da beraber çalışıyoruz. Stratejik ortak, model ortaklık, müttefiklik, NATO'da birlikte çalışma durumunda yapılması gerekenler bellidir ama arazide yapılanları baktığınızda müttefiklikle, ortaklıkla, NATO çatısı altında birlikte olmakla uzaktan yakından alakası yok.

"Atmamız gereken adımları atmaktan geri durmayacağız"
Görüşmelerin olumlu, olumsuz veya ne tür gelişeceğinin ayrı bir konu olduğunu anlatan Bozdağ, "Türkiye, Türk milletinin ve Türkiye devletinin bekası için atması gereken adımları atmak için kimseden icazet almaya ihtiyacı yoktur. Ülkemiz ve milletimizin geleceği için daha büyük riskleri göze almamız gerektiğinde biz bu riskleri göze almaktan çekinmeyeceğiz, atmamız gereken adımları atmaktan geri durmayacağız." diye konuştu.

Bozdağ, "ABD'nin bölgeye yönelik açıklamaları vardı. Özellikle koalisyonun, teröristlerin bulunduğu noktada faaliyet yürütmediği yönünde bir açıklaması olmuştu. Bu açıklamaya nasıl yaklaşıyorsunuz?" sorusu üzerine, DEAŞ terör örgütü ile en etkili ve kararlı mücadele eden tek ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.

"Bu iş birliğinin DEAŞ sadece kılıfıdır"
Türkiye'nin hem Irak'ta hem Suriye'de hem de Türkiye'de bu terör örgütü ile etkili ve kararlı mücadele ettiğini ve örgüte en büyük zaiyatı verdirdiğini anımsatan Bozdağ, şunları kaydetti:

"Bizim bu noktada ortaya koyduğumuz irade, attığımız adımlar çok nettir. Ancak PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG ile iş birliği içerisinde ABD'nin yaptığı Rakka operasyonu ve o operasyonun gelişmeleri daha dün gibi hepimizin hatırasında tazedir. DEAŞ'ı yok etmek, imha etmek için orada operasyon yaptığını söylüyorlar ancak Rakka'da gördünüz, DEAŞ terör örgütü PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG ile anlaştı ve PYD/YPG'li teröristler ABD'nin de bilgisi dahilinde bir koridor açtı.

DEAŞ'lı teröristler o koridordan araçları dolu oradan ayıldılar. Bu ne biçim mücadele? Siz DEAŞ'lı teröristleri yok etmek için mücadele ediyorsunuz ama onları kurtarmak için anlaşma yapılıyor ve o teröristler oradan ayrılıp başka bir noktaya doğru gidiyor. Nereye gittikleri o da belli ki anlaşma içerisinde var. Burada samimi bir mücadele olmadığını çok net bir şekilde görüyoruz. Geçenlerde basına da yansıdı. Bazı DEAŞ'lı teröristlerin PYD/YPG saflarına katıldığı ve onlarla beraber mücadele edeceğine dair açıklamaları, haberleri gördük. Şimdi burada samimi bir mücadele olduğuna ben inanmıyorum. DEAŞ bahane edilmek suretiyle bölgede siyasal hedefler doğrultusunda çalışmalar yapılıyor. Biz bu çalışmaları görüyoruz. İzaha gerek yok."

Şu anda bölgede DEAŞ terör örgütü diye bir örgütün neredeyse kalmadığını anlatan Bozdağ, "DEAŞ terör örgütünü imha etmek, yok etmek maksadıyla ABD bölgede bulunuyorsa o zaman o kadar silahı nereye, niye veriyor? Burada bu çalışmaları neden yapıyor, yaptırıyor? Çünkü ortada DEAŞ terör örgütü diye bir terör örgütü neredeyse kalmadı. Onun için bu iş birliğinin DEAŞ sadece kılıfıdır, bahanesidir. Eğer gerekçe DEAŞ'sa artık buna ihtiyaç kalmamıştır." dedi.

Uyum yasaları konusundaki hazırlıklar
Uyum yasaları konusundaki hazırlıklara ilişkin soru üzerine de Bozdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, partide, uyum yasalarıyla ilgili ekip oluşturduğunu bildirdi. Bozdağ, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı'nın bunu organize ettiğini dile getirerek, bu konuda beş tane alt komisyon, bir de üst komisyonun kurulduğunu aktardı.

Bozdağ, alınan irade çerçevesinde çalışmaların hızlı bir şekilde devam ettiğini belirterek, şunları söyledi:

"Bu çalışmalar sırasında MHP ile de aynı şekilde görüşülecektir. Ayrıca öncelik ve sonralık sırasına baktığımızda da seçim nedeniyle seçim yasaları ve siyasi partiler yasalarının Anayasa'dan kaynaklı zorunluluk nedeniyle bir önceliği var. O nedenle Mahalli Seçimler ve diğer Seçim Kanunları, Siyasi Partiler Kanunu gibi kanunlardaki değişikliklerin, marttan önce parlamentodan geçmesi gerekiyor. O nedenle parlamentonun gündemine gelecek ilk yasaların Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarına ilişkin uyum yasaları ve bu çerçevede de uyum dışında da yapılması gereken düzenlemeler varsa bunlar gelecektir. Yerel yönetimlerle ilgili yasalar da öncelik alabilir ama diğer yasalar da hazırlıklar tamamlandıkça gelecektir. 2018, uyum yasalarıyla Meclisimizin de hükümetimizin de daha çok meşgul olacağı bir yıl gibi gözüküyor."

"Türkiye ve CHP adına üzüntü verici bir durumdur"
CHP İstanbul İl Başkanı seçilen Canan Kaftancıoğlu'nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın annesine yönelik Gezi olayları sırasında sarf ettiği sözler ve ardından özür dilemesine ilişkin değerlendirmesi sorulması üzerine Bozdağ, ana muhalefet partisi CHP'nin, iktidar alternatifi olduğunu, milletin de böyle gördüğünü söyledi.

CHP'nin İstanbul İl Kongresinin ardından seçilen il başkanının kimliği, kişiliği, fikirleri, yaptıklarına dair de kamuoyuna pek çok haber yansıdığını dile getiren Bozdağ, şu ifadelere yer verdi:

"CHP gibi Türkiye'nin en köklü, en eski partisinin İstanbul gibi, Türkiye'nin en büyük ilinin başkanlığını, devletine 'seri katil' diyen, toplumun milli ve manevi değerlerine saygısı olmayan, onlara hakarete varan yaklaşımlar ortaya koyan, milli ve manevi değerlerle kavgası olan, ecdadımıza, tarihimize iftira eden, sokak eylemcisi, terör örgütlerine müzahir olduğu yaptığı bütün açıklamalardan belli olan, marjinal zihniyete sahip birisinin İstanbul İl Başkanı seçilmiş olması gerçekten çok manidardır. Türkiye adına ve CHP adına üzüntü verici bir durumdur. Anlaşılır gibi değil. CHP bu tutumuyla, marjinal bir zihniyetin yanında saf tutmuştur. CHP'yi, marjinal bir zihniyetin terör örgütüne müzahir çevrelerin etkisine sokmuştur. Şu an bu çok net bir şekilde gözüküyor. Ona da ben en büyük itirazı, CHP'ye gönül veren, oy veren vatandaşlarımızın yaptığını, yapacağını görüyorum.

CHP, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetmeye talipse, bu devlete 'seri katil' diyen birisini partisinde il başkanı yapamaz. Devlete 'seri katil' diyen birisini partisine il başkanı yapan da Türkiye'yi yönetemez, Türk milleti de ona iktidar imkanı vermez, yetkisi vermez."

"Ana muhalefet partisinin bu tür şeylerden uzak durması lazım"
Bozdağ, "CHP, gittikçe marjinalleşmektedir. Gittikçe terör örgütüne müzahir çevrelerin ipoteği altına girmektedir. Biz bundan fevkalade rahatsızız. Ana muhalefet partisinin bu tür şeylerden uzak durması lazım ama maalesef durmuyor. Bunun cevabını kim verecek? Biz vermeyeceğiz. Bunun cevabını halk verecektir." değerlendirmesinde bulundu.

KİT'lerde çalışanların durumu
Kamu İktisadi Devlet Teşekküllerinde (KİT) çalışanların kadroya alınmasına yönelik formülün ne olacağı sorusuna karşılık da Bozdağ, bu konuda Başbakan Binali Yıldırım'ın net bir açıklama yaptığını ifade etti.

Başbakan Yıldırım'ın yaptığı açıklamada, KİT'lerde çalışan işçilerin kadrolu olmayanlarının, kadroya alınmasına ilişkin bir yöntem ortaya koyduğunu aktararak, şöyle konuştu:

"KİT'lerin tamamı Hazineye ait, devletin. Onların da kadro ihtiyaçları oluyor zaman zaman. Bu kadro ihtiyacı onaylandığı zaman ne yapılıyor? Bunlar belli usulde kadrolu işçi alıyorlar. Bundan sonraki süreçte herhangi bir KİT'in kadrolu işçi ihtiyacı varsa, bu ihtiyaç Hazine tarafından karşılanacak. Oraya işçi alımı da KİT'ler tarafından şu anda kadrolu işçi olmayan, taşeron veya başka usulde KİT'lerde çalışan işçilerden, öncelikle karşılanacak, onlardan alınacak. Böylelikle kadro verildikçe, taşeronda çalışan veya KİT'lerde farklı usulde çalışan işçiler, peyderpey o verilen kadrolara geçirilmiş olacaktır. Böylece zaman içerisinde KİT'lerde bu anlamda çalışan insanımız kalmayacaktır. Bu konu da Sayın Başbakanımızın ortaya koyduğu bir yöntemdir. Bundan sonra bu yöntem takip edilecektir. Zaman içerisinde de buradaki işçilerin tamamı kadrolu hale gelmiş olacaktır."

(AA)