Aralık ayı ülkemizde halk için “Milli Piyango” biletleri çekilişi ile şansın en çok denendiği aydır. Milyonlarca kişi bir umut olarak piyango bi

Aralık ayı ülkemizde halk için “Milli Piyango” biletleri çekilişi ile şansın en çok denendiği aydır. Milyonlarca kişi bir umut olarak piyango biletli alarak kendini milyoner yapma hayali ile yaşatır. Halk arasında piyango biletinin argo da ismi “devlet kuşu” olarak tanımlanır. Sembolik kuş olarak “beyaz güvercin” kabul edilmiştir. Hatta gökyüzünde herhangi bir kişinin üstüne kuş pisliği düştüğü zaman koş hemen bir bilet al denir. Peki, ne demektir bu; “başına devlet kuşu kondu” deyimi:
“Bir rivayete göre, vaktiyle İran’da hükümdarlar öldüğü zaman, bütün şehir halkı sarayın önündeki meydanda toplanırmış. Sarayın balkonundan, adına devlet kuşu denilen bir kuş uçurulur, kimin başına konarsa, o adam ülkeye hükümdar olurmuş. Gerçi tarihte, gerek milattan önce İran’da yaşayan Medler ve Persler, gerek milattan sonra yaşayan kavimler zamanında, böyle garip bir yolla hükümdar seçildiğini gösterir bir kayıt yoktur; üstelik böyle bir seçim yapılmış olması, mantığa da uygun düşmemektedir. Ama hak etmediği yerlere, şans eseri gelenler için, “başına devlet kuşu kondu” denmesi, yukarıda sözü edilen masaldan gelmiş olsa da, yerinde ve anlamlı bir sözdür.”
Ama bazen de kısmetinde kazanmak yoksa; ne yaparsanız yapın asla başaramazsınız. İşte sözün bunun en güzel örneği aşağıdaki hikayedir:
“Vermeyince Mabut Neylesin Mahmut
Allah, bir kuluna vermek istemezse kimsenin elinden bir şey gelmez. Eğer vermek isterse de kimse ona engel olamaz. Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip yani tebdil-i kıyafet dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor.
“Tıkandı baba, çay getir. “Tıkandı baba, kahve getir.”
Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş ve adamı çağırarak:
“Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?”
“Uzun mesele evlat,” demiş Tıkandı baba:
Sultan Mahmut:
“Anlat baba anlat merak ettim,” deyip çekmiş sandalyeyi.”
Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya:
“Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. “Benimki de onlarınki kadar aksın” diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden “Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın” dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve "Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım “Tıkandı baba’ya” çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.”
Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına:
“Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz.”
Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz.
Sultan Mahmut'un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba'ya baklavaları vermişler. Tıkandı baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis. "Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya:
“Taze baklava, güzel baklava!”
Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ! ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın. Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi:
“Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş.“
Tıkandı baba da:
“Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve! Yahudi de her akşam Tıkandı baba'dan baklavaları satın almış.”
Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut:
“Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım, deyip Tıkandı baba'nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın!”
Sultan:
“Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi mi?” Demiş
“Geldi sultanım.”
“Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?”
“Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.”
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş:
“Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel,” deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş:
“Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, demiş.” Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek!
Sultan şöyle demiş:
“Baba senin buradan da nasibin yok. Ben sana bir şans daha vereceğim demiş.”
Bir kaç gün sonra Padişah, saray kuyumcusuna iki okka ağırlığında altından bir top yapmasını emreder. Yapılan top ile beraber Mahmut Paşa yokuşundaki kemerin yanına gidilir. Kemerin biraz uzağında durulur. Padişah Tıkandı Baba'ya: “Bu topu atacaksın, attığın yerden topun durduğu yere kadar olan arazi ve bu arazi üzerindeki bütün mülk sana ait olacak,” der. Tıkandı Baba topu kendince çevirir ve ateşler. Ancak top kemere çarparak seker ve Tıkandı Baba'nın başına düşer. Tıkandı Baba oracıkta can verir. Sultan Mahmut gayet üzüntülü bir şekilde Tıkandı Baba'nın yanına gelir ve artık solmakta olan yüzünü okşayarak: “Vermeyince Mabud, neylesin Sultan Mahmut,” der.”
Bence en iyi kazanç alın teriyle hak edilerek elde edilen kazançtır. Hayırlı sağlıklı ve helal kazançlar dileğiyle!