Birinci Dünya Savaşı öncesi gerek İtilaf Devletleri, gerekse İttifak Devletleri, petrolü, Kafkasya’yı ve Hindistan’ı elde tutmak için Asya’daki;

Birinci Dünya Savaşı öncesi gerek İtilaf Devletleri, gerekse İttifak Devletleri, petrolü, Kafkasya’yı ve Hindistan’ı elde tutmak için Asya’daki; Batum, Bakü, Bağdat ve Basra; bölgesine 4 B Planı ile eğmen olmak istemişlerdir. Bu egemenlik için; İtilaf Devletleri’nden İngiltere silah zoru ile İttifak Devletleri’nden Almanya dostluk yolu ile olduğu gibi. İşte İngilizler bir yandan Arabistan çöllerinde Şerif Hüseyin önderliğinde Arap halkını Osmanlıya karşı isyan ettirme faaliyetlerine girişirken, diğer taraftan özellikle sömürgesi altında bulunan Hindistan yolunu elde çıkarmak istemeyen İngilizler Basra Körfez bölgesine hâkim olmak için Osmanlı’ya saldırmıştır. Basra Körfezi’nden çıkartma yapılarak önce Basra’yı işgal etmişler, sonra da Bağdat’a doğru harekete geçmişlerdir.
İngiliz işgalini durdurmak için Süleyman Askeri Bey görevlendirilmiştir. Süleyman Askeri Bey Basra’da yaralanmış ve istenilen başarı sağlanamamıştır. Yenilginin sebebini kendisine mal eden Süleyman Askeri Bey 14 Nisan’da beylik tabancası ile intihar etmiştir. Süleyman Askeri Bey’in yerine, Alman Goltz Paşa’ya bağlı olarak, Osmanlı Ordusu Komutanlığına Sakallı Nurettin Paşa atanmıştır. Basra’nın işgalinden sonra hızla Bağdat’a ilerleyen İngilizler, 29 Eylül 1915’te Kut’ül Amare’yi işgal etmişler ve Selman-ı Pak kasabasına doğru harekete geçmişlerdir. Bağdat’ı ele geçirip, yılbaşını (Noeli) Bağdat’ta kutlamayı planlayan İngilizler, çok kolay gördükleri amaçlarına bir türlü ulaşamamışlar ve Kut’ul Amare kasabasında çakılıp kalmışlardır. 10 Ocak 1916’da Albay Halil Bey, Nureddin Paşa’nın yerine göreve getirilmiştir. Bu doğrultuda, kuşatmayı yarmak için Mart ve Nisan aylarında 3 büyük saldırı yapan İngiliz’ler amaçlarına ulaşamamışlar ve var olan ümitleri tükenme noktasına gelmiştir. 6. Ordu Komutanı Alman Goltz Paşa Bağdat’taki karargahında tifüsten ölmüş, yerine artık efsaneleşmiş olan Enver Paşa’nın kendisinden iki yaş küçük amcası Albay Halil Bey, Halil Paşa ünvanıyla tek yetkili olarak görevlendirilmiştir.
İngiliz üniformalarıyla savaşan askerlerin büyük çoğunluğu Müslüman Osmanlı halifesine yardım vaadiyle aldatılmış, kandırılmış Hindistan’dan getirilen Hintli Müslümanlardır. Kut’ül Amare’den de kuşatmanın yarılmasına müsaade edilmemiş ve kuşatma altındaki İngilizler, iyice köşeye sıkışmıştır. Bir savaş geleneği olarak Halil Paşa, General Townshend’e mektup yazarak içler acısı durumunun farkında olduğunu ve teslim olmaktan başka çaresinin bulunmadığını bildirmiştir. İngiliz Generali Townshend, Halil Paşa’ya, 1.000.000. Sterlin para ve elinde bulunan tüm silah ve cephaneyi teslim etme karşılığı Kut’ül Amare’den çıkmayı teklif etmiştir. Halil Paşa bu teklifi “bizim Devletimiz bize gayet iyi bakmaktadır, hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur, ayrıca para teklifinizi latife olarak kabul ediyorum, silah ve cephaneniz de bizim işimize yaramaz, zira sizin silahlarınızla bizim silahlarımız bir birine uyumlu değildir” diyerek reddetmiştir. Lawrance, para teklifini 2.000.000 Sterline çıkarmış, Paşa; kendisinin devletine ve milletine böyle bir kara lekeyi asla çalmayacağını ve yarın teslim olunmazsa büyük bir taarruza geçeceğini Lawrence’ye bildirir.
28 Nisan 1916’yı 29 Nisan’a bağlayan gece yarısı kuşatma altındaki Kut Kasabası’nın teslim alınmasından sonra, Halil Paşa yanında Miralay Kazım Karabekir ile birlikte General Townshend’ın karargâhına varmış, Townshend titreyen elleriyle kılıcını ve silahını Halil Paşa’ya teslim etmek istemiştir. Paşa âlîcenaplık göstererek, “bunlar bugüne kadar sizindi, bundan sonra da sizin olarak kalacaktır” diyerek kılıcı ve silahı almamıştır. Kut’ül Amere zaferi ile toplam 13.300 esir alınmıştır. İngilizlerin en meşhur tarihçilerinden olan James Morris, Kut’un kaybını “Britanya (İngiltere) askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi” olarak tanımlamıştır. Kazanılan bu büyük zafer sonunda Halil Paşa askerlerine yayımladığı bildiride;
“Arslanlar!..
Bugün Türklere şerefü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes semasında sühedamızın ruhları şadü handan pervaz ederken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Bize ikiyüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, binbeşyüz senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz. Bugüne “Kut Bayramı” namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize yasinler, tebarekeler, fatihalar okusunlar. Sühedamız, hayatı ulviyatta, semevatta kızıl kanlarla uçuşurken, gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimize gözcü olsunlar.” demiştir.
İstanbul’un işgalinden sonra İngilizlerin ilk icraatlarından birisi Halil Paşa’nın tutuklanarak meşhur Bekirağa Bölüğü’ne hapsedilmesi olmuştur. Yani İngilizler kendilerini yenen Türk’ün Kahraman’ını cezalandırmayı asla unutmamıştır! Çünkü Halil Paşa bu zafer ile o günkü duruma göre; Batı’nın petrole ve dolaysıyla Kafkasya’ya ve de Hindistan’a hakimiyet planı olan 4 B planını hüsrana uğratmıştır.
Bilahare İngilizlerin elinden kaçarak Milli Mücadele’ye katılmak üzere Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal Paşa(aynı zamanda sınıf arkadaşı) ile buluşan Halil Paşa, Mustafa Kemal’in isteği üzerine Moskova’ya geçer ve Milli Mücadele için silah ve para temini için yeğeni Enver Paşa ile birlikte Komünist liderlerle görüşerek yardım sağlanmasında aktif rol alır. Daha Sonra Trabzon’a gelir. Trabzon’da bir müddet kalan Paşa, daha sonra sağlığı düzelince tekrar Rusya’ya geçmiş ve oradan da Berlin’e geçmiştir. Enver Paşa’nın Tacikistan’da şehit olması ve Anadolu’da kesin zaferin kazanılması üzerine, Mustafa Kemal Paşa’nın özel izni ile yurduna dönen Halil Paşa, yine Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine “Kut” soy adını almıştır. Bu zaferde Mustafa Kemal yok, bu nedenle bayram olarak kutlanmıyor diyenler; düşünün Mustafa Kemal’in sağlığında bayram olarak kutlanmıştı. 1952 yılında Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’ti; dolaysıyla bu zafer 1916 yılından NATO üyesi olduğumuz 1952 yılına kadar ordumuz tarafından “Kut Bayramı” olarak kutlanılmıştır. Ve NATO’ya girişimizde İngiliz baskısıyla kaldırılmış, kaldırılmakla kalmamış, tarihten silinmeye çalışılmıştır. İnşallah önümüzdeki yıl bayram olarak kutlama programına alınır. Halil Paşa 1957 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Sonuç olarak; o gün ve bu gün yine aynı inanç ve azimle vatan için şehit olanlara rahmetler diliyorum!