30 Ekimde -14:51- Sisam Adası açıklarında olan depremde  canım Ege’m 6.6 ile feci  sallandı. 

O günden bugüne mikro dedikleri dahil 10 bin artçı deprem oldu. Yani tam anlamıyla bölge beşik gibi… Son deprem  ben yazımı hazırladığım gün 4.8 Kuşadası’nda yaşandı maalesef. 

Ege’de Deprem Fırtınası yaşanıyor diyorlar. Fay kırılmalarında 97 derece sıcak su çıkışları oluyormuş. Korkunç !

10 gündür elim enkaz görüntülerini, kurtarma ekiplerinin sabırlı çalışmalarını izledik. Bayraklı’da meydana gelen yıkımlar can kayıplarına yol açtı. Binaların altında kalanların yanısıra Seferihisar’ın Sığacık Mahallesi’nde de denizin taşması ile de bir kişi boğularak hayatını kaybetti. 110 üzerinde kayıp verdik.

 Allah rahmet eylesin, herkese sabırlar versin …

Şimdi;

2 yıl önce gittiğim sokaklarında ilçede keyifle dolaşıp kale içinden yemek yediğim, hediyelik eşyalar aldığım, tarihi surların dibindeki pazarından bilmediğim otları tanıma fırsatı yakaladım, ‘Çıt Çıt Çedene’ diye bana neşeyle satış yapan pazarcısıyla  sohbet ettiğim dünya şirini, yaşanası Sığacık !

İşte şimdi o depremin ardından oralar tanınmaz halde. Taşkının ardından Sığacık’ın sokaklarında meydana gelen sel nedeniyle çok sayıda tekne, ev ve iş yeri zarar gördü. Ve denizin getirdiği balçığı temizleyecem diye esnaf didiniyor. Moraller sıfır, panikler hat safhada…

Ablam Sığacık’ta yaşamakta. ‘Tabiri caizse teknede gibi çalkalandık’ diye anlatıyor. Ve depremin ardından çekilmiş videoları paylaşırken sesinin titreyişine şahit oluyorum. Depremin hemen ardından telefonuna ulaşamadım ancak şanslıydık. 15 dakika sonra konuşabildik. Telefonda elektrikler kesildi dediğinde sanırım haberi duyduğumuzdan sonra 20 dakika olmuştu. Bu şu demek depremin ardından deniz suyu 2 metre yükseliyor, deniz dibindekileri de kaldırıp karada önüne kattığını 100 metre içeriye hızla taşıyor veee elektrikler sonra kesiliyor. 

İyi o suda açık kablo yoktu mazallah insanlar elektriğe kapılıp ölürdü. Allahım hep bizi gözettiğin için minnettarız.

Kale içinde dükkan, lokanta ve tezgahların bulunduğu yer ve Teos Caddesi’ni de su basmış. Bütün işletmeler harap olmuş. Eşyalar kullanılamaz hale gelmiş ve  depremin ardından oluşan taşkın, kalenin surlarına da zarar vermiş. 

1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Ege Denizi’nde stratejik üstünlük sağlanması için inşa edilen kalede süprüntü- taşkın- hasara yol açmış. 

Geçmişte bir deniz üssü olarak hizmet veren kalenin surlarındaki taşlar bir bir dökülüyor. Kalenin Barbaros Kapısı adı verilen bölümündeki bir duvarda da yıkılma tehlikesi yaşamakta… O canım kalenin bu hale gelmesi çok üzücü. Acele  restorasyon çalışması yapılması gerekiyor. Kaleiçinde zarar çok büyük.

Yaşananlarda Sığacık Camisi de nasibini almış. Camiye suların taşıdığı yabancı maddelerden dolayı halıları da kullanılamaz hale gelmiş. 

Ama bu kabus dolu yaşananlarda şükür Sığacık’ta sadece tek ölüm var. 

Sığacık Mahallesi Muhtarı Yaşar Keleş sularda boğulan teyzeyi vahim bir halde anlatıyor. 

“Bizim mahallede teyzemiz, elinde büyüdük sayılır. Tekerlekli sandalyedeydi. Deprem olunca evden tekerli sandalyeyle çıkardılar. O an deniz geldi, herkes panik içerisindeydi, onun da tekerlekli sandalyesi devrildi. Koşturduk, kaldırdık, kurtardık ama su yutunca kurtaramadık. Tsunami oldu, herkes can derdinde, bir boy deniz oldu. Onu sonradan bulduk kaldırdık ama kurtaramadık. İki tane oğlum onu kurtardı sudan. Biz kurtardıktan sonra bir müddet nefes alıyordu, ambulansı aradık ama gelemedi, nasıl gelsin ambulans, her taraf deniz içinde. Kollarımızda öldü. Ambulans gelemedi, denizin içinde kaldık. Suyun gelmesi ve geri çekilmesi neredeyse yarım saat sürdü. Başka suya kapılan da oldu ama ölmedi. Hala su çekiliyor, geri geliyor. Tekrar deprem olursa deniz tekrar taşar mı diye endişe içindeyiz”

Trajik anlatımları severiz. Bu yüzden muhtarın sözlerini  da yazdım. Empati yapmayı çok unuttuk çokkkk !!!

Evet… şu anda tekrar çekilmiş halde deniz, oraya yürüyerek gidip gelen gençler bile varmış... 

Yaşayanlar ne mi yapıyor?

Ufak birer çantaya ilaçlarını, sularını, maskelerini almış şimdilik bahçede oturuyorlar deprem olur da tekrar deniz taşar mı diye endişe içindeler. Arabası olan kendini arabasına şanslı sayıp yakın duruyor… Beklemek çok zor.

Ancak fay bu… ayağa kalktı ya kendini hatırlatıp duruyor

İnsanların evleri işlerleri var, evi sağlam olan var olmayan var… Kadercilik mi yaşamalıyız hep?

Daha önce böyle bir olayla karşılaşmamıştık diyenlere; 

Tarihe bakın Ege’de Marmara’da Giritte sıkı depremler yaşanmış. 

Ama biz maalesef tedbiri elden bırakan kafalardayız.

Medya kanallarına taşınmayan Sığacık’tan içler acısı taşkının görüntüleri izledim. Sanki tropik adalardan bir videoda ansızın önüne geleni içine çeken sudan oluşmuş bir ejderha gibiydi. 

Tarihi MÖ 1000’li yıllara dayanan Sığacık 1522’li yıllarda kentin sığınak olarak kullanıldığı yıllarda denizcilere sığınak olması nedeniyle Sığacık ismini alır. Kaleiçine askerler sığar. Ve bu şirin mahalle tarihî mimarisini korumayı başarabilen nadir yerlerden biridir.

Yetkililer lütfen fazla ölüm olmadı, yıkılan bina olmadı demeyin … tarihi Kaleiçi zor durumda. Denizin hali hal değil.

Sığacık… 

Kalesiyle,  halkıyla, işyeriyle, tarihi dokusuyla ilginizi, yardım elinizi bekliyor. Lütfen ama !!!