Bayramlar, neşe ve sevinç günleridir. İslâm, kendi toplumunu huzur ve sevincin zirvelerine tırmandıran kendine has özel günler tespit etmiş ve tüm in

Bayramlar, neşe ve sevinç günleridir. İslâm, kendi toplumunu huzur ve sevincin zirvelerine tırmandıran kendine has özel günler tespit etmiş ve tüm inananları bu günlerde birbirleriyle kaynaştırmıştır. Dinimiz, her şeyde olduğu gibi bayram konusunda da orta yolu seçmiştir. Bayramlar ait olduğu günün veya inanç akidelerinin aslına uygun olmalıdır. Bayramlar inanç ve manevi atmosferine göre yaşanmalı ve yaşatılmalıdır. Her toplumun, kendi inançlarına göre, kendine has bayramları olduğu gibi; Hz. Muhammed(A.S.)’ten bugüne bütün İslâm âleminde kutlanan, iki bayramı vardır: Biri Ramazan, diğeri de Kurban Bayramıdır.
İslâmî kardeşliğin, dayanışma ve huzurun perçinlendiği Ramazan ve bayramlar, Müslümanların huzur, mutluluk, dostlarla dayanışma ve en büyük dost Allah’a yakınlaşma günleridir. Hz. Peygamber Mekke'den Medine'ye hicret ettiği zaman, Medinelilerin iki bayramı olduğunu öğrendi. Medineliler bu bayramlarında oyun oynar ve eğlenirlerdi. Bu durumu gören Hz. Peygamber, bu günlerin bayram olarak devam etmesini kabul etmedi ve şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ size kutladığınız bu iki bayrama bedel olarak daha hayırlısını, Ramazan Bayramı ile Kurban bayramını lütuf olarak vermiştir.”
Bu Peygamberi tavırdan yola çıkarak, bir Müslüman, bu iki bayramın dışında başka bir bayram kabul edemez. Elbette ki; Cuma ve Kadir gecesi gibi hayırlı gün ve geceler de makbuldür ve o gün ve gecelerde de bir arada olmak ibadet ve dualar etmek hayırlıdır.
Ramazan ve Kurban Bayramları ise küskünlüğü ve kırgınlığı ortadan kaldıran; kardeşliği ve de sevgiyi getiren en büyük manevi güçtür. Ayrıca bayramların ilk başlangıcı olan namazlarında “Allahu ekber, Allahu ekber!” şeklinde yüksek sesle getirilen tekbirler de bu coşkunun dış dünya ile paylaşılmasıdır. Bu özel namaz ve tekbirler, benzetme yerinde ise, Yaratıcı ile bayramlaşmadır. Namazdan, bu güzel randevudan sonra insanlar arası bayram başlar. Önce aile, sonra akrabalar ve daha sonra bütün Müslümanlar birbiriyle bayramlaşır; sesli tekbirler şeklindeki söylemler de adeta tabiattaki diğer varlıklarla bayramlaşma, onlarla selâmlaşma mesajı gibidir.
Bayramlar Allah'a kulluğun sonucudur. Tüm vücuduna ve nefsinin arzularına oruç tutturan ve kendini Allah'a adayıp nefsini ve adaklarını kurban edebilenlere Allah'ın en büyük lütfu Ramazan ve Kurban Bayramlarıdır. Bayramlar, sadece bir sevinç günü değildir. Aynı zamanda şükür, zikir, diğer Müslümanları hatırlama, muhasebe ve derlenip toparlanma günleridir. Gönül arzu ederdi ki, bayrama İslâm âleminin gülen yüzü ile girelim ve sevinip bayram yapmaya hak kazanalım. Hatta bayramları öyle yaşayalım ki, yaşadığımız yerlerde Müslüman olmayanlara bile neşeli, merhametli, şefkatli, adaletli, nezaketli, zarafetli ve latâfetli davranarak onları da güzel yaşantımıza ve güzel inancımıza yakınlaştırılmalıdır!
Bayramlar yine, yenilip yedirildiği, içilip içirildiği ikram günleridir. Akraba ve eş-dost ile beraberce bu günün mutluluğu paylaşılır. Bunun için de bayramlarda oruç tutmak Hz. Peygamber tarafından yasaklanmıştır. Bayramlar, bizi Allah’tan uzaklaştıran değil; Allah’a yaklaştıran günler olmalıdır. Ayrıca Ramazan ve Kurban bayramları; birer tatil günü zihniyetiyle doğduğun ve ikamet ettiğin yeri terk ederek başka başka yerlerde yaşamak anlamına gelmemeli ve de tam tersine aile bireyleri ile hep beraber yaşayarak inancımızı nesillere devretmek hazzı anlamında olmalıdır.
Kısacası Bayram sevinçtir, neşedir ve kardeşliğin anlaşıldığı güzel günlerden biridir. Bu vesileyle. Filistin, Doğu Türkistan ve Arakan başta olmak üzere dünyanın herhangi bir yerindeki Türk ve Müslüman kardeşlerimin çektiği sıkıntılarında bitmesi dileğiyle. Türk ve Müslüman âleminin bayramı kutlu olsun!