Sevdiği halde kayıtsız veya çok kontrollüdür.  Nefret ettiği halde,  ince nazik ve sevecen bir dil kullanabilir. Çoğu zaman içinde bulunduğu grubun

Sevdiği halde kayıtsız veya çok kontrollüdür.  Nefret ettiği halde,  ince nazik ve sevecen bir dil kullanabilir. Çoğu zaman içinde bulunduğu grubun mantığı, aldığı terbiye veya çekinceleri iç dünyasını sustururken “gereği”  nasılsa öyle davranır.  Bu arada bedeni bu çelişkiyi taşıyamaz adeta isyan eder.  Yani söylenenler duyulurken, beden dinletir ve anlatır.
İnsan dünyaya geldiği yıllar içten, dürüst ve doğaldır.  İleriki yıllarda alacağı eğitimin sayesinde “gereğini” nasıl olacağını öğrenir.  “Günah, ayıp, yasak, zararlı, faydalı, sevap,  meşru, iyi, kötü, eksik, fazla, gelenek,  görenek, vb” ya dair her şey aile büyükleri,  öğretmenler, hocalar, eğitmenler tarafından öğretilir, eğitilir.  “Hayırlı evlat, iyi bir vatandaş”  olarak o da daha sonra gelecekler için sistemin içinde yerini alır. Okul hayatında, “dürüst insan yetiştirme” iddiasında olan tüm bu kurumlar yetiştirdiği insanın çalışma hayatında da   “başarılı” olmasını ister,  Ama hayat pratiği, piyasa koşulları ve rekabetçi ortamın dayatması ise bambaşkadır.
Güç durumlar karşısında; pembe yalan, durumu idare etmek,  “ne yapsaydım yani” ile başlayan cümleler,  doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulması, “aman karışma başına bela olur”, “coşku ve heyecanını kontrol etmeyi  bil”, “…mış gibi yap, ..mış gibi ol”,  “aferin işin gereğini iyi kıvırdın tebrikler, sende ümit var.” “İki kere iki kaç eder?” diye soran işverene, “ siz kaç olmasını istiyorsunuz?” diye soruyla karşılık verebilen kişi artık olmuştur ve ümit vaat etmektedir.
Vicdanı, duyguları ve istekleri bastırılmış insan zihninin sessizliğini, beden yüksek sesle söyler.  Hareket söylenemeyendir,  sözden öncedir.  Çoğu mikro hareketlerimiz bilinçsizcedir. Fark edemeyiz.  Hayatın dayatması karşısında istemeden yaptıkları beden hareketlerine yansır. Dona kalma, kaşıntı, okşama, kaçınma, kapanma, açılma, sakınma, yaklaşma  gözlenir.
Fizyoloji uzmanları mikro-kaşıntıları modüler omurilik refleksi olarak tanımlar. Kaşıntı ve karıncalanmaya neden olan derideki damar genişlemesidir. Uyarılan deri dokusu kızarır, lokal kan dolaşımı artar. İstenmeyen durum karşısında yaşanılan sıkıntı ve stres kaşıntıya neden olur.
Bilinçsiz hareketlerimiz,  aldığımız “terbiye” gereği bastırılmış isteklerimizin bedenimizdeki görsel belirtileridir.  Beynimizin sağ yarısı duygularımızın, sezgilerimizin, sol yarısı da mantık, analitik düşünme muhakeme yeteneği gerektiren konularda etkindir. Beynimizin sol yarısı vücudumuzun sağ kısmını, sağ yarısı da sol kısmını kontrol eder.  Bir tasarı, yalan üretme, probleme ilişkin iç hesaplar esnasında sol yarımkürenin yönettiği sağ elimiz şakağımıza gider düşünme vaziyetini alırız.  Duygusal konularla ilgili iç konuşmalarımızda sağ beyinin yönettiği sol elimiz şakağımız da yer alabilir.
Okşama, genişleme, açılma, yönelme ve yukarı hareketler olumlu duygu durumlarının ürettikleridir.
Kaşınma daralma kapanma geriye kaçma ve aşağı hareketler ise olumsuzlukların sonucudur.
Olumlu duygu durumlarının ürettiği mimik ve jestler sempatik karizmatik güvenilir hal oluşturur. Tam tersi ise iticidir gözümüz tutmaz.
Ellerin açık olması rahatlığı, iç huzuru, kapalılığı ise sıkıntı ve stresi gösterir. Yapılan deneylerde duygusal yakınlık durumu yaşayan kişilerin sol göz yuvasının büyüyüp irileştiği gözlendi.  Üzgün ruh halinde olan, kendi içine kapanan ve duygusal yorgunluk yaşayan kişilerde sol göz kapanarak diğer göze göre daha küçülmektedir. Yani yüzümüzdeki asimetriler, kişisel geçmişimizi ortaya koyar. Derin düşünceye dalmış kişilerde sağ göz irileşir.  Yeni bilgi edinmekte olan kişinin gözü bir defa kırpılır. Yorgunluk ve depresyon durumlarında durum sağ göz sola göre daha küçüktür. Depresyon anı mantık faaliyeti azalmaktadır.
Duygusal durumu sıkıntılı olan, yaralayıcı ve zor kararlar alabilen kişilerin yüzlerinin sol kısımları kaşındığı gözlenir. Buna karşılık mantıklı bir karar almakta zorlanan,  akılcı çözümler bulamayan kişilerin sağ yüzleri kaşınır.  
İsteklerinin bastırılması ve zorlama hareketler, insanlarda sıkıntı, stres ve güven sorunu yaratır.  Rahatsızlık içindeki insanın gözbebekleri küçülür, gözleri kısılır, vücudu kapanır, omuzları düşer, tüm hareketler yere doğru ve dıştan içe doğrudur. Eller sıkılır, dişler kenetlenir. Kollar ve bacaklar çaprazlanır, iletişime kapanır. Boğulma hissi yaşanır. Ses kısılır. Korku, endişe ve özgüven sorunu yaşar. İletişimden kaçma eğilimindedir. Kaçma, uzaklaşma, terk etme eğilimi vardır.
İnsanın iç dünyası, istekleri, yaptıkları ve söyledikleri uyum içerisinde olduğu anlarda insan mutlu, rahat ve güvenlidir. Bu durum beden diline yansır. Göz bebekleri büyür, gözleri açılır ve parlar, elleri avuç içlerini gösterecek şekilde kucaklama veya selamlama hareketi yapar. İletişim isteği artar, insanlara doğru hareketlenir. Hareketleri yukarı doğrudur. Coşkuyu, zaferi ve olumlamayı görürüz. Hareketler içten dışa doğrudur. Ses daha gür çıkar. İstediklerinin yerine gelmesinden dolayı kollarının, ellerinin ve tüm vücudunun ön taraflarına olan temaslarında ilk anlarda gözlemlenen ve birkaç saniye süren mikro-okşama hareketi gözlemlenir.