Son yıllarında rahmetli anneannemin bir odadan bir odaya geçerken durup, yaa ben buraya ne için gelmiştim deyip düşündüğünü sonra da bulamadan geri

Son yıllarında rahmetli anneannemin bir odadan bir odaya geçerken durup, yaa ben buraya ne için gelmiştim deyip düşündüğünü sonra da bulamadan geri döndüğüne şahit olmuştum.
Hatırlayamamasını garipsediğim, çok şaşırdığım günlerdi.
Şimdi…
Bakıyorum da,
İçinde bulunduğumuz günler aynı onu hatırlatıyor.
Şaşırıyorum çok şaşırıyorum.
Yola çıkılan amacı unutmuş bir toplum.
Bombalar patlıyor.
Gövdeler saçılıyor.
Gövde gösterileri başlıyor.
Bu KINAMA düğmesi
Bu LANETLEME düğmesi
Bu ACI PAYLAŞMA
BAŞIMIZ SAĞOLSUN –allah bize vermesin
Aha da… YILMAYACAĞIZ düğmesi
Acı tortop olmuş, katran yürekmiş gibi patlayamıyor.
Genci yaşlısı kızı erkeği, polisi sivili, alevisi sünnisi bir anda yok oluyor.
Vah Vah eden timsah gözyaşları
Kalleşce yok edilen canların yerini alır mı?
Barışa giderken , yola niye düşmüştük diye sormaya başladık.
Sağıma soluma baktım dua ettim.
I-ıhhh
Her yer karanlık.
Güneyde, dibimizde kapıları açarak insani yardım yaparken teröristi de içeri aldık.
Ateşe ateş dedik gençlerimiz sınavlara kilometrelerce gidip girdiler. Evleri yıkıldı. Suriyeliler kapıda yüzlerce binlerce…
Daha geçen yaz gezdiğim yerler hendekler çatışmalar içinde.
Orada bir Toledo var mı uzakta. Var da biz mi görmüyoruz?
Teröre terör… turizmi ve yüzlerce çalışan işsiz … Ekonomi kavram değiştirdi. Para elden ele de geçip ihtiyaç karşılamaya yola çıktı. Kredi, kredi kartı borçları yüzlerce dava olmuş bekliyor.
İçki sigara yasaklandı gençler uyuşturucu batağında boğulmakta
Engelli çocuğa tecavüz davasında suçluya ceza verirken, erken boşalmış vah zavallı indirimi ni de yaptık.
Boğaziçi köprüsünde intihar etmek isteyen gence, ulusca yardım etmeyi öğrenmişken atlayacaksan atla deyip, ölmesine sebep olduk.
Sahte içki yapıp kişinin ölümüne sebep olurken, ben de içtim kardeşim de içti bir şey olmadı dedik.
Yeşili koru sloganları ile mesajlar, yollarda tanıtımlar, belgeseller yaparken, duyarlılık için yola çıkmışken, canım doğaya nasıl kepçeler soktuk?
İnanamıyorum.
…….
Bu satırları son Ankara patlaması için yazmıştım.
Üzerine Taksim canlı bomba eylemi geldi.
O gün işe bir saat önce Taksim’den geçip gitmiştim. Öğrenciler twitleri iyi takip eder haber verdiler duyunca kanım çekildi. Baktım herkes evine gitmek istiyor. Dersleri iptal ettik. Ertesi günü de…
Tedirgin yılgın …aynı yollardan eve döndüm. Metroyla, metrobüsle… Her zaman tıklım tıklım olan taşıtlar boştu. Can bu korkmamak elde değil.
Korkmuyoruz diye diye yürüdüm sokaklardan. Nişantaşı şehrin merkezi… ben bildim bileli bir restoranı kapalı olsun cumartesi… Terkedilmiş bir haldeydi.
Çaresizlik mi yoksa korkaklık mı… bir teslimiyet miydi bu…
Kızım evde beni hasretle kucaklarken bir fotograf gösterdi. Ağlamaklı. Kopuk bir baş tramvay raylarının üzerinde. Canı çekilirken ki acı yüzüne oturmuş. Eee hani yayın yasağı vardı bu nasıl…
Karnıma bir sancı girdi. Vücuduma bir asit yayılır gibi inceden inceden…Midem kötüleşti kusmak istedim. Ama kızıma göstermemem gerek. Yaşam devam ederken herşeye ragmen nasıl dimdik ayakta kalınması gerektiğini görmeliydi.
Model olmalıydım.
KORKMUYORUM, KORKMUYOR,, KORKMUYORUZ… diye diye
Sonra olmadı
İtiraf ettim kendime ağlayarak.
KORKUYORUM…
İçimde ki minik kadın sordu?
Neden ?
Cevapladım.
Can dediğin nedir ki , verir gidersin.
Oysa korku yaşayanlar içindir.
Yaşam varsa korku vardır.
Bilmediklerin seni korkutur.
KORKUYORUM…
Kızım için, anam kardeşlerim için, sevdiklerim için, ülkem için
Onların gelecekleri için
KORKUYORUM…
Tanrım bize… dünyaya noluyor böyle?
Neredeyken nerelere ?
Anneeanneeee…
Biz ne yapacaktık da buraya geldik?