'Haydi ' dedim kendi kendime, 'Gidip Kitabevi'nde bir çay içeyim.  Bugün çok yoruldum.'  Kalktım gittim. Hem çay içtim, hem de gazetelere bir gözattı

'Haydi ' dedim kendi kendime, 'Gidip Kitabevi'nde bir çay içeyim.  Bugün çok yoruldum.'  Kalktım gittim. Hem çay içtim, hem de gazetelere bir gözattım. Bizim Emek Karakaş Haber Müdürüymüş meğerse...Gazetenin künyesine bakarken farkettim.  Görünce saygım daha bir arttı. Meğer aylardır bir haber müdürüne şakalar yapıyormuşum. Bak sen şu bendeki özgüvene. Anladım ki; Emek benden daha iyi gazeteci. Kimseyle konuşmadan, bir şey okumadan, düşünmeden, konuşmadan sadece dinleneyim dedim, olmadı. Cep telefonundan internete girip face sayfama baktım, aynı şeyler. Ilkay Kula Adalıoğlu ne yazmış diye onun sayfasında dolaştım. Yazdıklarına baktım, O da benden daha iyi yazıyor. Çıkmadan bir Elif Yıldız Kıratlı'nın sayfasına bakayım dedim. Onlarca şiir, Yazmış işte. Hepsi de güzel, Elif'in şiirleri benim şiirlerimden güzel. Elif Konur Hoca, Hasan Girgin abim zaten usta olmuşlar. Nazif Ay ortalığı kasıp kavuruyor. Kızdım, kapattım telefonu. Bir çay, daha içtim. 10 dakika sonra kitaplara bakarken Emrah Serbes'in 'Hikayem Paramparça' isimli kitabını alıp, bir solukta okudum. Ne ilham verdi bana... Hele hele; 'İyileşen adam' isimli öyküsü kesinlikle bir zirve. Hem de her anlamda. Bir daha; 'Benden daha iyi yazıyor' dedim kendi kendime. Sonra kitabı kapatıp, yine bir çay içtim. 'Neden bu adama böyle dedim ki?' diye düşündüm sakin kafayla. Ve buldum sonunda. Kıskanmıştım onu. Bakış açısını, zekasını, kalemini, hüznünü, neşesini, aşklarını... Sonra künyesini okurken benim mezun olduğum okuldan ayrıldığını öğrendim. 'Bak bitirememiş Akdeniz Üniversitesi Turizm Bölümünü. Ben mezun oldum ama dedim kendi kendime. Kafamda bu fikirler uçuşurken Bob Marley tipli müzisyen, genç çocuklar geldi. Onları da ne zaman görsem hep aynı sıkıcı şeyi yapıyorlar. Tavla oynuyorlar. Onlarla konuştum. Hatta Emrah Serbes'in bir öyküsüne katıla katıla beraberce güldük bile...