Geçtiğimiz hafta İstanbul Esenyurt semtinde mide bulandıran bir olay yaşandı. 

Esenyurt'a bulunan bir camide, Suriye uyruklu olduğu söylenen bir kişinin küçük yaştaki bir çocuğu taciz ettiği iddia edildi. 

Bu ve benzeri olaylar bana çok güzel bir özlü sözümüzü hatırlatıyor. 

"Besle kargayı, oysun gözünü" Bu sözü kim söylemiş, neden söylemiş hiç bilmiyorum. Ama günümüzde yaşananlara cuk diye oturduğu kesin. 

Suriyelilerle yaşanan bu tür olaylara, kavgalara, Türkiye'nin her yerinde rastlanmaya başlandı. İlerisi için daha da endişe verici hadiselerin ayak sesleri gibi sanki her şey.

"Türkiye'de 3 milyon 763 bin 652 civarı Suriyeli sığınmacı var" diyor rakamlar. Resmi olmayanlar ise 3,5 milyona yakın diyor. Genel nüfusun neredeyse yirmide biri. Yani her yirmi kişiden biri Suriyeli. Bu hesabı yapanlar da uzmanlar. Tabii bu hesaplamalara bir de üreme hızını eklersek, bir 50 sene sonra kafa kafaya geleceğiz.

Vatandaşlığı da verdik, geleceğin milletvekilleri, bakanları, hatta Başbakan ve Cumhurbaşkanı bunlardan çıkabilir. 

Suriyelilerle ortak tek bağımız din. Onun dışında ne kültür, ne ırk, ne de sosyal bağlarımız var. Bu dünyadaki görüşlerimiz bambaşka. Kişilik yapılarına baktığımızda da, bir Eskimo kadar fark var aramızda. Bir defa tembeller. Sonra yetenekleri de yok. Lafı tersten anlıyorlar. Dil farkından değil, işlerine öyle geldiği için işin kurnazlığından dem vuruyorlar. Çalışıp kazanmak yerine ezikliklerini ön plana çıkartarak, duygusal olan yumuşak karnımıza vuruyorlar darbeyi. Eğitimli sayısı ise çok düşük bir rakam. Üniversite eğitimleri asla bizim üniversitelerimizle denk değil. Arada birkaç tane eğitimli çıkabilir ama, bizim üniversitelilerle kıyasladığımızda ciddiye bile alınmaz. 

Peki sırf dinimiz bir diye bu kadar sahiplenmek niye? İnsani bir boyutta var elbette. Başımıza ne geliyorsa gereğinden fazla vicdan sahibi olduğumuz için geliyor zaten. Neyse! Ama iş insani boyut aramaksa, acaba sığınanlar başka bir dine mensup, örneğin Hristiyan olsaydı, onlara da aynı şekilde özverili ve toleranslı davranım mıydık? Suriyelilerle madem ortak davamız din, o kadar Müslüman ülke var kaç tane sığınmacı almışlarda, bizim gibi kadar pamuklara sarıp sarmalamışlar?

Avrupa'ya "siz almadınız, bizim elimizde şiştiler" derken, biraz da bu Müslüman geçinen devletlere de çatmak gerekmiyor mu? Onlarca cariye ile altından tuvaletleri ile kendilerine İslam ülkesi diye bu devletlerin hem din, hem de ırk kardeşlerine dirsek dönmelerini de kamuoyunda dillendirmek gerekmiyor muydu? 

Komşusu açken kendisi çadırında kızarmış deve yiyen şeyhlere, emirlere, sultanlara: "pardon birader, sen hangi dindensin" diye soramadık. 

Ha bir de işin şu var boyutu var. Rahatlarına pek bi düşkün olan Suriyeliler de bize çok bayılmıyorlar. Hatta bizi bile beğenmiyorlar. Her türlü beleş hayatlarına rağmen, buldukları ilk fırsatta Avrupa'ya tüymeye çalışmaları bundan. Bombaların içinden vatanlarını kurtarmak yerine, kendi cancağızlarını kurtaranlar, Şanzelize, Londra düşleri kurarken, bir hırka, bir lokmadan daha fazlasını veren Türkiye bile kesmiyor onları. Yaptığımız onca iyiliğin karşılığı nankörlük olmamalıydı. 

Şimdiye kadar üstelik sağdan sola borçlanarak 90 Milyar dolar harcamışız. Avrupa fonu falan bir yere kadar. Daha da harcayacağız.

Sığınmacıların eğitimi nedeniyle kendi çocuklarımızın ilkokuldan başlayarak üniversitede dahil eğitimlerine yeterli kaynak, zaman ve nitelik sağlayamıyoruz. Eğitimde kendi çocuklarımızın geleceğini adım adım karartıyoruz.

Sırf ucuz işgücü diye göz yumduğumuz her türlü iş ortamında artık onlar var. 

Parayı, buradaki hayat şartlarını öğrendiler hak ettiklerinden daha fazlasını istiyorlar. Yarın onlar usta, işyeri sahibi, bizim çocuklarımız ise onların yanında, traji komik olacak ama, ucuz işgücü olarak (belki) iş bulabilecekler. Hatta bizim diyemediğimizi gün gelecek onlar bize "Suriyeli hariç çalıştırmıyoruz birader" diyecekler. 

Derdim Arap veya öteki millet alerjisi değil. Ama ahmak veya salakta değilim. Benim derdim memleketim, çocuklarımızın geleceği, ülkemin yarınları, ileride karşılaşabileceğimiz kültür olmak üzere birçok çatışmaların kaçınılmaz olması.

Adına ırkçılık dahil ne derseniz deyin. Benim bu konuda rengim ve tavrım net.  Ülkem yol geçen hanı değil. Benim vergilerim, çoluk çocuğumun geleceği birilerine peşkeş çekilemez.

"Gitmesin, kalsın bakarız" diyen varsa alsın evine beslesin. 

Benim, ülkemin, hepimizin parasıyla değil ama. Türkiye kimsenin yol geçen hanı veya mülteci kampı değildir. Nokta. 

...