Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) gerçekleşen seçimler dünyada yoğun ilgiyle takip edilmeye devam ediyor. Dünyanın diğer ülkelerinin yanı sıra Türkiye’den de yakından takip edilen seçimler, önümüzdeki dış politika sürecini değerlendirmek açısından önem arz ediyor. Bu açıdan tüm ilgilerin odağı olan ABD, 20. yüzyılın en önemli ve tansiyonu yüksek seçimlerinden birini yaşarken, ülke içinde oluşan kutuplaşmayı ve halkın keskinleşen ayrımını da ele verdi. Oy kullanma oranın önceki senelere göre çok fazla olması, Donald Trump yönetiminin Amerikan halkında oluşturduğu demokrasi arayışını açıklayıcı niteliktedir.


Devlet politikalarının en önemli odak noktasının dış politika olduğu ABD’de, hali hazırda çözüm bekleyen küresel krizlerin ve bu krizlerin çözümü açısından yeni başkanın izleyeceği yol ve diplomasi girişimleri dünya siyaseti dengesine etki edecektir. Öncelikli olarak Türkiye-ABD ilişkileri açısından ve devamında diğer dünya ülkeleri açısından olası ilişkileri yakından incelememiz gerekiyor.

TÜRKİYE

Joe Biden,  ABD’nin Trump öncesi dönemde başkanlık görevini yürüten Barack Obama’nın  Başkan Yardımcısı görevindeydi. Dolayısıyla Türkye-Amerika ilişkilerini yakından bilen bir politikacı olarak karşımıza geliyor. Dönemin dış politikası ve Biden‘ın yönelimleri, gelecekte izlenilecek diplomasi yolunda bize fikir verecektir. Türkiye ilişkilerinde sert ve mesafeli tutumda davranacağının sinyallerini veren Biden, adaylık sürecinde muhalefete destek veren konuşmasıyla gündeme gelmiş, Türk halkının iradesine ve  Türkiye iç siyasetine karışma girişiminde bulunmuştu. Bu açıdan Biden, önümüzdeki süreçte ülkemizde yaşanabilecek  iç siyaset krizlerinin faili olarak ilk sırada yer alacaktır. Nitekim, Türkiye’de yaşanan, 17 Aralık ülke tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ve  15 Temmuz darbe girişimi Biden’ın Başkan Yardımcılığı döneminde gerçekleşmiştir.

Trump’ın PYD , PKK terör örgütlerini desteklemesi ve silah yardımında bulunmasına ek olarak Biden ‘da bu tavırdan vazgeçmeyecek ve terör örgütleri ile yakın temaslı  diyaloglara ve yardımlara  devam edecektir. Ayrıca Türkiye’de  demokrasi ve insan haklarına değer verilmediğini öne sürerek Türkiye-ABD  ilişkilerini daha da  çıkmaza yönelten ve Türkiye’yi taviz vermeye zorlayan durumlara sokabilir.

İRAN

2019 yılında Kasım Süleymani’nin ABD’nin düzenlediği bir operasyonla öldürülmesi İran ile ABD gerilimini Trump döneminde arttırmış, İran’ın karşı hamlesi ve oluşabilecek intikam eylemleri gündeme gelmişti. Biden bu hamleyi ABD’yi İran ile savaşın eşiğine getirecek olumsuz bir girişim olarak görmüş ve eleştirilerini dile getirmişti. Trump’ın nükleer anlaşmadan geri çekilmesi ile Birleşmiş Milletler (BM)’nin İran’a silah ambargosunun önünü açmış ve Biden bunu başarısız bir dış politika olarak değerlendirmiştir. Biden döneminde ABD’nin nükleer anlaşmayı yeniden gündeme getireceği ve İran ile ABD ilişkileri öncekine kıyasla ılımlı ilerleyeceğini söylemek mümkün.
 

RUSYA

ABD’nin ebedi rakibi Rusya da seçimleri yakın takip eden ülkelerden birisi. Seçim sonuçlarının açıklanması beklenirken, Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ''Kim seçilirse seçilsin ABD'de göreve gelecek başkanla işbirliğine hazırız'' ifadelerini kullandı. Rusya yapıcı ilişkiler kuracağının inancındayken Biden, Rusya ile ilişkilere nasıl bakıyor? 2016 yılındaki seçimlerde Rusya’nın Trump lehine müdahale ettiği yönünde ciddi iddialar bulunuyordu. Japonya’da düzenlenen G-20 Liderler Zirvesi’nde bir araya gelen iki lidere gazeteciler seçimde yapılan müdahale ile ilgili soru sormuştu. Bunun üzerine Trump’ın esprili bir dille, Putin’e “Seçimlere müdahale etmeyin” demesi gülüşmelere sebep olmuştu.Trump’ın bu şakası, Rusya’nın müdahale iddialarını ve ilgili soruşturmayı hafife aldığı yorumlarına yol açmıştı.

Biden ise Rusya'yı  rakip bir ülke olarak değerlendirmekte. Rusya’nın seçimlere müdahale girişiminde bulunması halinde ekonomik bedel ödeyeceğini vurguluyor.

Rusya işbirliğine hazır durumda olduğunu belirtse de,  ABD seçim sonrası oluşan kutuplaşma ve istikrarsızlıktan dolayı memnun olduğunu söyleyebiliriz.

ÇİN
ABD’nin olası ticari kaygılarının bir göstergesi olarak Çin birçok büyük markanın üretim ve hammadde işçiliğini eline almakla birlikte son 5 yıldır artık kendi ürünlerini ve kendi markalarını oluşturmaya başlamıştı. Çin malı denilince akla gelen kalitesizlik imajı yerine ucuz ama kaliteli olgusu ortaya çıktı. Dünyanın en büyük araştırma şirketlerinin Çin’in 2025 yılında dünyanın en güçlü ülkesi olacağı yönündeydi. Bu durum ise ABD istikrarını ve güvenilirliğini tehdit eden bir durumdu.
Ticaret savaşının paralelinde ortaya çıkan koronavirüs salgının faturasını Çin’e kesen Trump “Chinese Virus” vurgusunu yaparak ırkçı söylem yaptığı gerekçesiyle eleştirilmişti. Özetle Trump döneminde Çin ile olan ilişkiler pek iç açıcı değildi.
Biden, Çin ile olan ilişkilerini toparlamak isteyecektir ancak yinede önceki dönemden farklı bir politika izlemeyeceğini öngörebiliriz. Özellikle insan hakları ve demokrasi  konusunda Çin’e baskıcı tavırlar sergilemesi olası gözüküyor.
Sonuç olarak, Biden’ın kazanması durumunda  dış politika analizinin örneklendirmesi bu şekildedir. Her ne kadar Biden ve Trump’ın izlediği politikalar farklılıklar gösterse de; Amerika’nın rasyonel , çıkarlara dayanan değişmez politikası devam edecektir. Önemli olan ABD ile müttefik ilişkilerinin korunması  ve Türkiye’nin kendi çıkarları açısından taviz vermemesidir.

Mutlu günler dilerim..