Türkiye'nin iç içe geçmiş sorunlarını anlamak için her şeyden önce uygulamalarına bakarak demokrasiden ne anladığımızı ortaya koymamız gerekir.

İnsanların kusurlarını ve yaptıkları yanlışları hemen demokrasiye yüklemek çok kolaycılıktır. Oysa demokrasinin bir suçu yoktur. Bütün kabahat uygulamayı gerçekleştiren insanlardadır. Hatırlarsanız kısa bir müddet önce Türkiye'nin tökezlemelerini, birileri çoğulcu demokratik parlamenter sisteme bulmuştu!

Demokrasi eğitimli, kültürlü ve karakterli toplumların işidir. Geri kalmış toplumlarda sadece adı demokrasi olan uygulamaları görürsünüz. İşin garibi de, bunları demokrasi zannedenlerin o toplumun çoğunluğunu oluşturmalarıdır.

Türkiye, İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilaf ikileminden bu yana "demokrasi" arayışındadır ama o arayıştan maalesef henüz bir sonuç alınamamıştır.

Son Anayasa değişikliği ile geçilen, seçilmiş Cumhurbaşkanlığı sistemi de, demokrasiden bir adam daha uzaklaştığımızın somut göstergesi olmuştur...

Yine toplum; demokrasi, hak, hukuk, özgür iradeye saygı diyerek daha dün yola çıkanların bugün demokrasi adına perişanlığını ibretle izlemektedir..

Ne kadar çok meraklı imişiz, bir kişinin ağzından dökülecek sözleri emir telakki etmeye! Yani "padişahım sen çok yaşa" riyakarlığı halen üzerimizde tüm hızıyla sürüyor.

Özlemiş insanlarımız o günleri ve bu yüzden fırsat bulunca, hemen "tek adam" sistemini aramızdan bir çok kişi destekledi. Çünkü hep kendilerini padişaha "kul" olma ihtiyacında hissediyorlar.

Halbuki bilimle beslenen demokrasilerde; araştırmak, sorgulamak, itiraz etmek ve çözümler göstermek esas olan unsurlardır. Demek biz insan olarak tekamül edemediğimizden demokrasi için gereken unsur ve erdemlerden yoksunuz...

Bizim gibi ülkelerde siyaset kendi başına bırakılmadığından devrede hep "müesses nizam" vardır. Onların kontrolündeki siyasi kadrolar daima kendilerine biat etmiş veya biat etmeye meyilli insanları etraflarında toplayarak siyaset yaparlar. Elbette bunun adı "demokrasi" olamaz! Belki literatür de, bir adı vardır ama ben bilmiyorum.

Demokrasilerde kolektif bir çalışma anlayışının olması gerekir. Biz buna tam uygun olmasa da "istişare" etmek diyoruz. Ayrıca demokrasiler de, karar mekanizmalarının denetlenmesi ve çoğulcu yöntemlerle karar alınması gerekir. Biz ise "iş olsun torba dolsun" mantığı ile göstermelik uygulamalarla demokrasiyi yaşatmaya çalışıyoruz...tabii olmuyor ve bize bakıp herkes gülüyor.

Demokrasi adına işlenen bu ayıplar tek taraflı değil. Hem siyasetin yöneten(ler)i hem de katılımcılar bu aymazlığın tarafları...

Olmuyor değerli siyasetçiler ve siyaset yaptığını zannedenler, olmuyor!

Böyle yaptığınız müddetçe, ne kendinize ne de ülkenize bir faydanız oluyor! Faydanız sadece kontrolüne girdiğiniz "müesses nizam"ın adamları ile onların uluslararası efendilerine oluyor...

Gelin demokratik uygulamalarla demokrasiyi geliştirin. Koca koca insanlarsınız ve "padişahım çok yaşa" devrinin geçtiğini bilenlerdensiniz; eğer "riyakarlık" yapmaya devam ederseniz hep birlikte yoğun bakımda makineye bağlı vaziyette yaşayan "demokrasi"mizi el birliği ile hepten öldüreceksiniz...

Bu demokrasinin ölümünden de, demokratik teamüllere aykırı emir verenlerle, bu emirlere kayıtsız şartsız biat eden "riyakarlar" baş suçlu olacaktır.