RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ



Merhaba Ebru Hanım, siz de yola başka bir bölüm ile başlayıp sonradan eğitim alarak bu mesleğe başlamışsınız. İçinizde size oyuncu olmanızı söyleyen bir Ebru’mu vardı?



- Aslında tam olarak oyuncu olmamı söyleyen değil, ama sanatla ilgili bir şey yapmamı söyleyen bir Ebru vardı, ama oyuncu olmayı biraz zaman geçtikten sonra buldum. Bunun sinemaya çok fazla duyduğum ilgiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Oradaki oyuncuların kendilerine başka bir insan suretinde yansıtmaları beni inanılmaz etkilemişti. Ondan sonra oyuncu olmaya karar verdim.



İlk işinizi aldığınızda doğru kararı verdiğinizden emin oldunuz mu?



- Oldum. Çok mutlu olmuştum. Sahneye ilk çıkışımda herkes söylüyordu “Heyecanlanırsın. Bunu kendince biraz yontmanın yolunu bulacaksın” diye. Emindim yontabileceğimden, ama ilk çıktığımda kalp krizi geçiyorum zannettim (gülerek). Hiç o kadar hafif geçmedi. Yıllar geçtikçe bu tabi ki azaldı, ama ilk sahneye çıktığım kuliste arkadaşımın kolundan tutup yardım istedim “Ölüyorum! Başaramayacağım! Çıkmasam mı?” dediğimi hatırlıyorum. Çok tarif edilebilir bir hissiyat değil, çok enteresan, ama çok tutkulu bir şey.





Oyuncu olduktan sonra, oyuncu olmadan önceki yaşantınıza bakıp kendinizden farklı bir kişiliğe büründüğünüzü hissettiniz mi?



- İnsan zaman geçtikçe evriliyor bence. Bunun sadece oyunculukla olduğunu düşünmüyorum, ilgi alanlarınla da alakalı. İlgilendiğin şeyler senin gelişeceğin yönleri belirliyor. Oyunculuktan sonra daha başka bakmaya başladım. Daha açık bakmaya başladım.



Şuan çok sevilen bir projenin içerisindesiniz. Bir Zamanlar Çukurova dizisinde sizi izliyoruz. Diziye nasıl dahil oldunuz?



- Ben 9.bölüm itibariyle dahil oldum. Zaten çok güzel, tutmuş bir işti. Hep sıfır projelerin içinde başlamıştım. İlk başlamış bir projenin içinde yer aldım. Böylesi çok daha güzelmiş.



- Sonradan dahil olmanın dezavantajları var mı?



- Yok, çok daha stressiz olduğunu düşünüyorum, çünkü işin başlamadan önceki süreci, işin başladıktan sonra yayına girme süreci çok uzun bir zaman aldığı için. böylesi benim için çok daha iyi oldu.



- Uyum sağlayabildiniz mi?



- Evet. Çok tatlı set arkadaşlarım var hem de Adana çok güzel.



Nihal karakteri kafa karıştıran bir karakter biraz... İyi mi, kötü mü? Aşkın yanında mı yoksa beklentilerin karşılanmasını bekliyor? Ebru olarak Nihal’den bahseder misiniz?



- Nihal’i şimdi şimdi net göremeye başladım. Siz de okudukça hikayedeki yerini buluyorsunuz. Normal hayattaki bir insan gibi iyisi de var, kötüsü de var, ama değer yargılarınız aynı mı dersen? İlişkiye bakış açısı olarak evet olabilir, çünkü kocasının arkasında, ailesini bir arada tutmaya çalışan bir kadın. Bu açıdan kendime yakın hissedebilirim, ama hoşlanmadığım bir şeyi karşı tarafa belli edip rahatsız eder miyim? (biliyorsunuz tehdit etme olayları vardı) o pek benlik değil.





Demir’le Cengaver’in arasının açılmasının nedeni olarak Nihal karakteri gözüküyor? Sence de öyle mi?



- Sağ olsun Nihal çok ön ayak oldu (gülerek)



- Gerçek bir dostluk değildi anladığım kadarıyla, çok çabuk koptu gitti



- Aslında çok sağlam bir dostlukları var. Kan kardeşler, birlikte büyümüşler, birlikte iş yapmışlar, ama aşk devreye girince insanın öncelikleri değişiyor. Bu öncelikleri değişince kendileri de beklemedikleri bir yere savruldular. Demir ve Cengâver’in arkadaşlıkları çok daha değişik yerlere de savruluyor. Ben de merak ediyorum.



Peki, sen olsan aşkla dostluk arasında kaldığında ne yapardın?



- Zor bir soru. İnşallah öyle bir durumda kalmam. Dostluğum sağlamsa zaten öyle bir ayrımda bırakmaz beni.





- İlerleyen zamanlarda Cengaver ve Demir’in araları düzelecek mi?



- Şu anda gittiği rotaya bakarsak düzelecek gibi durmuyor. Çünkü çok keskin hatalar var aralarında, çok da kötü bir yere sürükleniyor. Bilmiyorum nereye gider. Bizim senarist çok yönlü yazıyor. Kimse tahmin edemiyor. Yılmaz’la Cengaver’i yan yana düşünemezken böyle bir yere evrildi. İntikam mı hayal kırıklığı mı yoksa ailesini bir arada tutmanın telaşı mı? Bilmiyorum, ama bence bir sürü etken var.



Şuan dizinin içerisinde iki tarafa ayrılmış bir seyirci kitlesi var. Sevmek mi daha güzeldir sevilmek mi? Demir’in karşılıksız aşkı ve Yılmaz’ın imkansız aşkı arasında gidip gelen bir soru işareti?



- Hem sevmek hem sevilmek tabi ki, ama bana sorarsan sevmek.



- Peki, bir izleyici olarak baktığın zaman Demir’i mi haklı buluyorsun Yılmaz’ı mı?



- Demir’i çok haklı bulamıyorum. Karşındaki seni sevmediğini söylerken, senin onu böyle sevmen çok zor bir duygu olmalı. Onun açısından çok zor. Bu sevgiyi böyle sürdürmek, onu ikna etmeye çalışmak. Bilmiyorum, belki de sonunda ikna eder.



- Bir de şöyle bir kanı vardır; birini çok seversen zamanla o da seni sever.



- Evet, ama Demir ve Züleyha’nın arasında psikolojik bir şiddet var.



- Demir’in sevgisini haklı buluyor musun? İmkansız gibi gösterilen aşkını, her şeyi yaparım deyip de bu kadar vahşileşmesini? Sevgi adı altında bütün kötülükleri yapmasını?



- Büyük çaresizlik yaşıyor. Böyle bir şeyi kendi hayatımda hissedersem ben ne yaparım bilemiyorum. Çok keskin, bıçak sırtı bir durum. Böyle ahkam kesmek, hep konuşmak kolaydır, ama gerçekten onun yaşadıklarını yaşadığında gözündeki perde iner.



Dizinin içindeki bir isim olarak değil de, başka bir dizi seyircisi olarak şuan konuşuyor olsaydık kimin tarafında olurdun?



- Demir’in tarafında olmadım, ama Yılmaz’ın tarafında olacağıma da emin değilim (gülerek).  O da gidip başkasıyla nişanlandı, evlenmek üzere. Ona da çok hak veremiyorsun (gülerek).



- Eninde sonunda aşk kazanır mı Çukurova’da?



- Kazanmalı diyorum. Kazanması gerek. Artık seyirci bunu görmek istiyor.



- Sosyal medyadan sorular geliyor mu?



- Geliyor, geliyor ama cevaplayamıyorum.



- Hangi sorular sıklıkla geliyor?



- Biz Yılmaz’cıyız, Demir’ciyiz diyenler var. Dediğiniz gibi taraf olanlar var. Züleyha’nın üzüntüsünün gerçek olduğunu hissettikleri için onun üzerine gelen sorular var.



- Bunun böyle gerçek hissedilmesinin nedeni sizce nedir? Evindeki bir insan gibi karaktere yanaşması...



- Galiba insan kendine yakın bulduğu ya da olmak istediği kişiyi izlediği zaman böyle hissediyor. İlla kendinden bir şeye ortak olmasına gerek yok, hayallerine ortak olan karakterlere de evindeki bir insanmış ya da içindeymiş gibi hissediliyor.



Çukurova dizisi için kariyerinizdeki en başarılı proje diyebilir miyiz?



- Kesinlikle diyebiliriz. Çok başarılı bir iş.



Bu senenin en başarılı dizisi Bir Zamanlar Çukurova. Sence bunun böyle olmasının nedeni İstanbul dışında çekiliyor olması, o dönemin konseptini yaşatması olabilir mi?



- Her işte muhakkak emek var, ama burada sizinde dediğiniz gibi dışarıda olmak çok büyük ve zor bir etken. Hiç kolay değil. Dönemi çok güzel yansıtıyor. Bunu böyle ekrana yansıtabilmek için herkes çok güzel çalışıyor.



- Sadece bunlar mı?



- Sadece bunlar değil. Koskoca bir ekip, senaryosu, yönetmeni bunu tek bir sebep olarak gösteremezsiniz. Sadece kostümü ve dekoru çok güzel diye bir dizi izleniyor olamaz. Aslında olması gereken bu; herkesin işinde göstermesi gereken titizlik, saygı gösteriliyor, ama biz ekstra bir takdir gösteriyormuşuz gibi bir durum oluşuyor genel olarak, halbuki bu her dizi için olmalı. İnsanlar bunu gördüğü zaman, alması gerekenin bu olduğunu, kaliteli işin bu olduğunu anlıyor.



Son yıllarda şehirdışında “Mardin, Kapadokya, Adana” gibi yerlerde çekilen projeler 1-0 önde başlıyor. Türkiye’de öyle bir döneme girildi ki, çok net tutan denilen projeler bile çok büyük hüsranla bitiyor, ama şu son dönemde Hercai iyi bir başlangıç yaptı, ondan öncesinde Aşk Ve Mavi vardı, şimdi Bir Zamanlar Çukurova dizisi büyük bir başarı elde ediyor. Şehirdışı projelerinin bu kadar sevilmesinin nedeni nedir?



- Hercai evet çok büyük bir giriş yaptı. Halk tarafından da büyük bir ilgiyle izleniyor. Aslında dediğiniz doğru, halk açısından sıcak olabilir. O memleketi merak etmeleri büyük bir etmen olabilir. Aynı zamanda tanıtım açısından da güzel oluyor. Bilmediğiniz bir şehri izlemekte cazip gelebilir. Bir yerde yaşarsınız, bir memleketten dışarı çıkmamışsınızdır hiç, izlediğiniz memleketin yaşam biçimi hoşunuza gitmiştir, izliyorsunuzdur.



Peki, sizin nasıl bir oyunculuk stiliniz vardır? Çoğunlukla karakteri kendiniz seçip içine mi girersiniz yoksa yaratılmış bir karakterin içine girmeyi mi tercih edersiniz?



- Yaratılmış bir karakter şu ana kadar gelmedi. Böyle bir şansım olmadı. Genelde karakterlerin içine seçildim. Bundan sonra nasıl olur, nasıl gelir bilmiyorum.



- Rol ayırt eder misiniz?



- Büyük küçük rol ayrımı yapmam, ama gerekliliğiyle alakalı bir rol ayrımı olabilir. Bir karakter olarak giriyorum bir diziye, ama o karakterin oradaki rolü, önemi, ağırlığı nedir? Benim içine girdiğim karakterlerin bir amacı olması lazım, sadece kendimi göstermek değil derdim.



- 10 bölüm sonra karakterin ne olacağını düşünür müsünüz?



- Tabi ki düşünürüm, herkes düşünür. Her oyuncunun kafasında oynadığı karakterin geleceğiyle ilgili tereddütleri olabilir. Mesela Nihal karakteri başladığında böyle değildi. Çok daha kendi halinde, Züleyha’yla arkadaş olmak için hevesli olan bir kızken, bir anda çıkarları ters düşünce anti bir karakter oldu.



Bir söyleşinizde “Bir müzikalde rol almayı çok isterim” demişsiniz. Müzikle aranız iyi o zaman?



- Alice Müzikalini çok kıskanıyorum (gülerek). Çok başarılar. Müziğe karşı bir ilgim var. sahnede şarkı söylüyorum, ama hobi olarak düşünüyorum. inşallah rol aldığım karakterlerde yansıtma fırsatı bulabilirim, ama henüz denk gelmedi.



Kahraman oynamayı mı yoksa anti kahraman oynamayı mı daha çok seviyorsunuz?



- Her oyuncunun söyleyeceği şeydir bu; Anti kahraman (gülerek). Kötü, değişik kombinasyonları olan bir karakter olduğu için oyuncular tarafından daha çok tercih ediliyor. Dönüşümleri, evrimle noktaları daha fazla oluyor.



Sizi hep televizyon ekranlarında tanıdık. Tek bir tuşla ekranların karşısında olmak ve yine tek bir tuşla reddedilme, bütün meslektaşlarınızın şansı veya kaderi diyelim. Televizyonun patronu sizce seyirci mi?



- Galiba. Artık yapımın, en iyi oyuncu kadrolarının bile pek öneminin kalmadığı bir noktadayız. Bence seyirci patron. Seyirci sevmezse sevmiyor. Artık oyuncunun, yapımcının kurduğu matematik seyirci karşısında kırıldı.



Bir Zamanlar Çukurova dizisi kariyer planlamanızda bir basamak mı? Bundan sonraki planınız nedir?



- Umuyorum tiyatro denk gelir, çünkü 2 senedir yapma fırsatım olmadı. Sinema da istiyorum, çünkü sinemanın bendeki yeri başka, ona olan aşkım başka. Görüştüğüm bir sinema filmi var, ama henüz bir netlik kazanmadı.



Meslek olarak jübilenizi oyunculuk üzerinden mi yapmayı düşünüyorsunuz?



- İnşallah bu sektörde böyle bir fırsat verilir. Ölene kadar oyuncu olmayı istiyorum, bunu böyle talep diyorum, tabi ki seyirci tarafından da karşılığını bulursa. Öyle sürsün isterim. Başka bir bölüm okudum, ama hiç öyle bir ikinci seçenek düşünmedim. Artık başka bir çalışma koşullarında bulunamam.

Editör: TE Bilisim