Osmanlı toplumu çok dinli, çok milliyetli bir yapıya sahip olduğu gibi renk bakımından da farklı bir toplumdu. Onlardan biri de Osmanlı da Türkleşen, Afro-Türkleri’dir.  Afro-Türkler’in Anadolu’da köklü bir geçmişleri vardır. Osmanlı’nın emaneti diyebileceğimiz Afrika kökenli Türklerin Anadolu’daki tanımları kısaca şöyle idi. Osmanlıca belgelerde genel olarak Arap ya da Zenci tabirleriyle karşımıza çıkan Afro-Türkler Osmanlı Devleti’nin 1517 yılında Afrika ile olan münasebetleriyle Anadolu’da tam manasıyla varlık göstermeye başladılar.

Afro-Türklerin Osmanlı sarayından esnafına kadar özellikle Yeniçeri ordusunda kayda değer bir yeri olduklarına dair elimizde yüzlerce belge mevcuttur. Tapu Tahrir defterlerinden anlaşıldığına göre Afrika kökenli vatandaşların Osmanlı topraklarında iskân edilmelerinin en baştaki nedeni, Turgut Reis döneminden bu yana Osmanlı donanmasında vazifeli olup emekli olan denizcilerin Batı Anadolu’ya yerleştirilmiş olmalarıdır.

Osmanlı döneminde Nijer, Suudi Arabistan, Libya, Kenya ve Sudan'dan Afrika asıllılar, genellikle Zanzibar üzerinden Dalaman, Manavgat, Çukurova, Menderes ve Gediz ovasına getirilmişti. Bazı Afrika asıllılar ise 1923 Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi sırasında Girit'ten gelmiş, Ege bölgesine, çoğunlukla da İzmir'e yerleşmiştir. Ayvalıklı Afrika kökenliler Girit'ten gelen atalarının Yunanca konuştuğunu, Türkçeyi sonradan öğrendiklerini söylemektedirler

Afrika asıllı Türkler ya da Siyâhî Türkler, genellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli dönemlerinde işçi olarak veya açık köle olarak (köle olarak alıp, hemen veya kısa bir müddet sonra azat etmek, isterse ücreti mukabili iş/görev vermek) getirilen ya da kendi istekleriyle Afrika’dan Anadolu’ya veya Kıbrıs’a gelerek yerleşenlerin çocukları ve torunlarına verilen addır. Bir kısmı sonradan ülkelerine dönmüş, kalanları Ege ve Akdeniz bölgesinde yerleşerek tarım alanında çalışmış, köyler oluşturmuşlardır. Afrika asıllı Türklerden yaşlı kuşak kendisini genelde Arap olarak tanımlarken kentte yaşayan genç kuşak ise ‘Afrika kökenli’ demeyi tercih etmektedir.

19. yüzyılda İzmir’in Sabırtaşı, Dolapkuyu, Tamaşalık, İkiçeşmelik ve Ballıkuyu gibi semtlerinde yoksul siyahi mahalleleri olduğundan söz edilmektedir ayrıca Manisa’nın Yarhasanlar Mahallesi’nde bir dönem yoğun bir şekilde siyahi nüfus olduğu bilinmektedir. Afro-Türklerin en unutulmaz gelenklerinden birisi “Dana Bayramı’dır.” Manisa ve İzmir’de Afrikalılara özgü bahar bayramı, “Dana Bayramı” adıyla 1880’lerden 1920’lerin sonuna kadar kutlandığı belirtilmiştir. Üç hafta süren kutlamalarda Godyaların (Afrikalı topluluğun ileri gelenleri) topladığı parayla dana alınır ve Mayıs ayının ilk cumartesi kurban edilirdi. Günümüzde de bu kutlama sadece iki gün sürmekte ve artık kurban kesilmemektedir.Afrika asıllı Türkler’den yaşlı kuşak kendisini genelde “Arap”olarak tanımlarken kentte yaşayan genç kuşak ise “Afrika kökenli” demeyi tercih etmektedir. Sayıları yaklaşık 5.000 ilâ 20.000 arasındadır. Öte yandan, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan Afrika kökenli Türkler de bulunmaktadır.

Afrika kökenli Osmanlı vatandaşının Birinci Dünya Savaşı’nda vatan müdafaasına katıldıkları arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Bunların başında herhalde Pilot Ahmet Ali Çelikten gelir. İzmir doğumlu olan Ahmet Ali önce Bahriye Nezaretine bağlı Tayyare okulunda okumuş ve Birinci Dünya Savaşı’nda Berlin’de eğitim almıştı. Kardeşi Ali’yi Çanakkale Muharebesinde şehit vermişti. Pilot Ahmet Ali Çelikten’in etkin faaliyetleri Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kurtuluş Savaşında da devam etmiştir.

Birçok Afro-Türk'ün Birinci Dünya Savaşı e katıldıkları ve kahramanca savaştıkları anlaşılmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nda dikkat çeken bir başka gelişme ise Afrika'nın önde gelen liderlerinden Sudanlı Zenci Musa veya Libyalı Şeyh Senusi'nin bizzat Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti yanında vazife almış olmalarıdır. İstiklal Savaşı’nda Yüzbaşı Dayı Mesut’un hizmetleri son derece önemli olsa da ne yazık ki halen etraflıca ele alınmamıştır. Kurtuluş savaşının bir diğer önemli siması Afro-Türkler’den Mavro Ali Osman Efe’ydi. Bergama'nın Alibey'li köyünden Arap Ali Osman Efe, 12 kişiden oluşan çetesiyle Yunanlılar arasında “Mavrolar” diye korku salmıştı. 

Arap Ali Efe Balıkesir' deki Yüzbaşı Kemal Bey'in emrine girmişti. Kuva-yı Milliye ordusunda Yunanlılara karşı verdiği hizmetler, daha sonra da devam etti. Kurtuluş Savaşından sonra Gazilik madalyasına layık görülerek mükafatlandırılmıştı. Söylentiye göre, pusudan hemen önce Bölcek köyünden yolda ihtiyar bir kadının buğday çuvalını zorla taşıdığını görünce Arap Ali Efe, ihtiyar kadının haline acıyıp “Ana, ben taşıyayım” demiş, heybeyi alıp yürürken ileride kendisine pusu kuran Yunan devriyesinin tuzağına düşmüştü. Kendini mısır tarlasına atan Ali Efe'nin kanına bulanmış buğdaylar toplanıp ve ekilmiş ama tarlanın o köşesinde boy veren buğdaylar diğerlerinden daha bereketli ve renkleri kırmızı olmuştu. Ali Efe’nin kanıyla boyanmış buğdaylar için yapılan güfte yıllar sonra bestelenmişti.

“Kırmızı buğday ayrılmıyor hadülen kanından, Can bulaşmış Ali Osman Efe'nin hadülen canından, Kurşun girmiş Efemizin hadülen dört bir yanından...”

Afro Türk ünlülerimizden bazılarını paylaşmak benim için gurur verici olduğu için sunuyorum:

Esmeray- Pop müziği sanatçısı, Dursune Şirin -Yeşilçam Oyuncusu, Celal Yonat(Arap Celal) -Yeşilçam Oyuncusu, İbrahim Şirin -Türk Sanat Müziği sanatçısı, Kuzgun Acar-Heykeltıraş, Sait Sökmen- Koreograf, Mansur Ark- Pop müziği sanatçısı, Safiye Ayla- Türk Sanat Müziği sanatçısı,Yasemin Esmergül-Yeşilçam Oyuncusu, Ahmet Kostarika,-Yeşilçam Oyuncusu, Cenk Sökmen- Müzisyen, Melis Sökmen- Müzisyen, Ali Tınaz- Televizyon programcısı, Defne Joy Foster- Aktris, televizyon programcısı, Fercani Bey-Futbolcu, Ömer Besim Koşalay- Atlet, gazeteci, Vahap Özaltay- Futbolcu, Hadi Türkmen- Türkiye Futbol Federasyonu eski asbaşkanı, Sadri Usuoğlu- Menajer, eski futbolcu, Mustafa Yıldız- “Arap Mustafa”, Güreşçi, 1972 ve 1981 Kırkpınar Başpehlivanı, Mustafa Olpak- Yazar ve aktivist, Zenci Musa- Teşkilât-ı Mahsûsa Üyesi, Ahmet Ali Çelikten- İlk Osmanlı Pilotu.

Afrika kökenli Türklerin, Türkiye Cumhuriyeti’nekatkıları Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı’yla sınırlı değildir. Vatanın asil evlatları olarak her sahada Türkiye Cumhuriyeti'ne hizmetleri olan Afro-Türkler biraz da Avrupa ülkelerindeki gibi ırkçı muamelelere maruz kalmadıkları için Türk toplumuna her bakımdan ayak uydurmuş ve çeşitli sahalarda hizmet etmişlerdir. Ege şiveleri ve tarihteki yerleriyle artık Anadolu’nun yerlileri olmuş olan Afro-Türklerin, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'ndaki katkıları ise Türk tarihinin şerefli sayfalarında yerini almıştır.Mustafa Kemal Atatürk'ün 1924'te yeni anayasayla getirdiği eşit vatandaşlık hakları sayesinde özgürlüğüne kavuştuklarını gururla ve övgüyle söylemeleri çok muhteşem bir aidiyet duygusudur.

Kısacası: “Onlar biziz, biz onlarız.”