2014 yılı ile başlayan kırılma, Türkiye için politik hatalar ve bölgesel anlamda yanlış tespitler dönemi olarak tarih sayfasında yerini alacaktır.

2014 yılı ile başlayan kırılma, Türkiye için politik hatalar ve bölgesel anlamda yanlış tespitler dönemi olarak tarih sayfasında yerini alacaktır. Ortadoğu politikasında kendinden beklenilen tavrı geç de olsa uygulamaya koyan iktidar, bir nevi zorlu bir dönemden de geçiyor.

Güneydoğu politikası ile bölgeyi tamamen Kck ‘ya bırakan iktidar bölgede hakim olmanın şeklini değiştirdi. Bölgeye hakim olma yerine bekle gör politikasını izlemeye başladı. Aslında bu politikanın tek bir nedeni var, o da içerde kendini bir şeylere karşı ispatlama planının hazırlığı içerisinde diyebiliriz. İktidar güneydoğu ve çözüm süreci ile alakalı izlediği politikada, kendisinin belli bir programı yok, tamamen dışa endeksli bir program ve süreç içersinde devam ettiriyor. Pkk ve Kck güdümlü bir bölgede doğru düzgün kayıtlar bile tutulmuyor, adli süreç işlemiyor, bölgede tamamen yumuşak projeksiyonlu bir güvenlik gücü empoze ediliyor. İktidar baskıcı ve kolluk kuvvetlerinin yargı gücünü tam olarak kullandırtmıyor. Bunu yaparsa oy kaybına uğrayıp iktidarda kalamayacağını biliyor. O yüzden kendini bir şeylerle savaşan konumda gösteriyor. İşte aslında tam da burada Batılı güçlerin planı devreye giriyor.

Büyük Ortadoğu Projesinde yer alan Batılı ülkeler arasında, Ortadoğuda’da görevi olan Katar,Ürdün ve Suudi Arabistan önemli roller aldı. Fakat Türkiye Mısır politikasında Katar ve Suudi Arabistan ile pek anlaşmış görünmüyor. Ayrıca Suriye politikasında sekteye uğrayan İktidar, Ortadoğu’da şuan denge sağlama adına kararsız kalmıştır. Ve bu bağlamda teskere ile de aslında bir nevi belirleyici taşeronluk yapayım derken, aslında politik bir hatada yapmıştır. Bunun neticesinde dış örgütlerin kendi topraklarımızda eğit donat usulünün aslında sınırlarımızda ve kendi topraklarımızda bir tehlikenin sınırlarımız dahil, iç içe olduğumuzun bir riskidir. Işid - El Kaide- El Nursa, ve bunları takip eden irili ufaklı eli kanlı terör örgütleri batılı ülkelerin taşeron olarak kullandıkları birer maşa olduğu için, iktidar bu konuda bir bakıma onlara destek anlamında politika uygulaması ile de bir nevi kendi geleceğini de tehlikeye atması olmuştur. Çünkü bu terör yapıları, teknolojik anlamda bile idare ediliyor. Ülkeleri karıştırma adına kullanılıyor.Batılı emperyal güçlerin ortak güçlerini temsil ediyor.

Özellikle Sultanahmet-Paris eksenine baktığımızda, Türkiye Işid tehdidi altında izlenimi verildi. O eylem bir uyarıydı; Çünkü Suriye politikasında Esad ve haritaların değişmesini istemeyen Fransa ve Türkiye idi ve Rusya’da bu konumda destek veriyordu. Fransa ve Türkiye teknolojik anlamda ortak hareket ediyordu. Özellikle Fransa Ortadoğu politikasında tutum değiştirmişti. Bu bağlamda Fransa’nın Filistin politikasınıda desteklemesi bunun canlı kanıtıdır. Batılı ülkeler aslında taşeron örgütler olan, bu eli kanlı, vahabi’liği uygulayan örgütleri istediği şekilde kullanıyor. Irak ve Suriye politikası Abd ve İngiltere için çok önemli bir kapıdır aslında. O yüzdende Batılı ülkeler bir anlamda Ortadoğu’da gelişen Türkiye eksenli oluşumu pek onaylamadıkları için, tamamen B.O.P politikasında gözdağı vermeleri, kulak çekme uyarısı yaptılar. Önce Sultanahmet, sonra Paris aslında yapılan eylemler adrese teslim eylemlerdi. Ve uyarı mesaj anlamında idi. Bütün bu örgütler sadece Türkiye ve Fransa için değil, aslında bakarsak Afganistan ve Pakistan’da bile bazı taşeron örgütler devrede, burada karışıklık çıkartmak için devredeler. İran’da da bazı örgütlerin devreye sokulması, Ortadoğuda karışıklık çıkartması, bölgesel kuşatma adına bu örgütlerin savaşan bir yapı, ve iç isyan çıkartması Batılı emperyal güçlerin planının işlemesi için devam etmektedir. Baktığımız zaman Irak-Suriye Afganistan- Pakistan, Mısır-Libya, ve İran , ve bölgesel olarak da Hazar havzası, Ortadoğu ve Kafkas petrollerine el koymak için bazı ayakların oturması adına bu planın kusursuz işlemesi için Batılı emperyal güçler bu ülkeleri hedef alınmıştır. Ve Doğu Akdenizde Kıbrıs en önemli ayaktır. Tam bir bölgesel kuşatma vardır. Avrupa birliği ve Abd Kıbrıs’ı üs olarak kullanmak istiyor. Ve Kıbrıs bu konumda kılçıksız balık gibi yutulmak isteniyor. Doğu Akdenizde yer altı zenginliği tartışmasız büyük kaynak. Ve proje bağlamında, Suriye’de Ayn- El Arab olayı bu bağlamda çok önemlidir. Işid o bölgeyi boşaltmak adına kullanılmıştır. Sebebide Doğu Akdeniz’deki bu zengin kaynakların buraya aktarılması adınadır.

Batı emperyalizmi, Türkiye ve Ortadoğu’yu Bölgesel Kuşatma altında tutmaya çalışıyor. İktidarın bu bağlamda hata yapmaması gerekiyor. Türkiye Ortadoğu’da belirleyici güç olmalıdır. Taşeron örgütlerini besleyen değil, yok eden olmalıdır. Ortadoğu ne zaman nerede patlayacağı belli olmayan bir bomba gibi, çok dikkatli olmak gerek. Bu bağlamda da Türkiye izlemiş olduğu politikada önlemlerini almalı, belirleyici olmalıdır.