97 insanımızın terör saldırısında öldüğünü öğrendiğim sırada Almanya’da bir sempozyumdaydım. Bu haber Almanya’da günün ilk maddesiydi. T

97 insanımızın terör saldırısında öldüğünü öğrendiğim sırada Almanya’da bir sempozyumdaydım. Bu haber Almanya’da günün ilk maddesiydi. Tüm insanlar “Türkiye nasıl bu duruma geldi? Siz 2004-2011 yılları arasında ışıldayan bir yıldızdınız, şimdi bu terör ve ekonomideki baş aşağı gidişlerin sebepleri neler? Türkiye’nin dışta ve içte sorunlarının artmasını neye bağlıyorsunuz?” sorularını bana sordu. Bunlara cevap vermek çok güç. 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de bir koalisyon hükümeti kurulsaydı;
Terör gerek IŞID gerek PKK tarafından bu kadar artmazdı.
Türkiye G-20 zirvesine sağlam bir hükümetle giderdi.
Rusya başta olmak üzere ABD, Türkiye’nin üzerine bu kadar gelip, oyunlar oynayamazdı.
Türkiye 2,5 Milyona yakın mültecisiyle baş başa kalmazdı.
Bütün bunları yurtdışında anlatmak çok güç. İnsanın Türkiye’deki gelişmelere canı dayanmıyor. Kan gölüne dönen Ankara’yı gördüğünüz zaman “Bu insanlar, bu ülke bunu hak etmedi” diyorsunuz. Avrupalıya da Türkiye’nin bunların altından kalkacağını, IŞID belasını en kısa zamanda halledebileceğini söylemek istiyorsunuz. IŞID’e başta çok tolerans tanındı ve şimdi ülkemizi kana boğuyor. Aynı gelişmeyi PKK içinde söyleyebiliriz. Seçimlerden sonra durulan PKK saldırıları 1 Temmuzdan itibaren gündemin birinci maddesine oturdu.
“Türkiye 1 Kasım seçimlerine girebilecek mi?” bu soruyu da size Avrupalılar soruyor. Özellikle AB yetkilileri Türkiye bu seçimleri erteleyecek mi veya bu seçimler hakkıyla yapılabilecek mi, yeni kanlı olaylar olacak mı? Sorularını soruyorlar.
Türkiye seçimlere girerse bunun altından kalkabilecek mi bilmiyoruz ve bekliyoruz. Türkiye’yi ikinci defa yeni seçime sokanların düşünmeleri lazım. Bu ülke hak etmediği bir konuma düştü ve artık geçtiğimiz yıllarda Avrupa’dan Türkiye’ye geri dönen Türklerin “Biz hata yapmışız, tekrar huzur içinde yaşadığımız Avrupa ülkelerine dönelim” dediğini görüyoruz.