Günler birbirini kovaladı, takvim yaprakları bir bir düştü duvardan ve geldi çattı Ramazan. Huzura, sükûnete ihtiyacımız olduğu bugünlerde Ramazan ayı hızır gibi yetişti. Hoş geldin diyorum bende Ya Şehri Ramazan.

Rahmeti ve bereketiyle gelen bu ayı, bu yıl deprem felaketi nedeniyle biraz mahzun ve kederli karşılıyoruz. Ancak yine de Ramazan ayının ruhunda paylaşma ve dayanışma olduğundan topyekûn milletçe kenetlenmemize bir vesile olabilir.

Ramazan ayı sevginin, kardeşliğin, yardımlaşmanın, paylaşmanın, rahmetin, merhametin ön adıdır aslında. Bu ayda kâinat ayrı bir havaya bürünür, etrafa bu ayın bereketi ve dinginliği çöker.

Sahurla beraber sabredilmeye başlanır. Esasen sabredilen açlık değil sabrın ta kendisidir, selametle bir çıkış yoludur.

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki; "Ramazan ayını, oruç tutarak, ibadetlerle, haramlardan sakınarak, mükafatını Rabbinden bekleyerek geçiren müminin bütün günahları affedilir. Annesinden yeni doğmuş gibi günahsız olur." Sevgili Peygamberimiz (Aleyhisselam) şöyle buyuruyor. "Ramazan geldi. Bu ayda Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır." Sanki şeytan zincire vurulacakta nefis boşmu duracak. Sadece ortağından bir süreliğine ayrılacak o kadar. Ondan sonra kır zincirlerini gel aşka kanalım seninle. Yani şeytanın zincire vurulması bizi aldatmasın sonuçta bu nefis bu bedende taşındığı sürece mücadele devam edecektir.

Anlayacağız ki aslında şeytan bir hiç. "O gün her nefis, ne hayır işlemişse ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger." (AL-İ İMRAN/30) İbadetler arasında, Orucun elbette bir farkı vardır. Oruçta gösteriş yoktur. O kul ile Rabbi arasındadır, başkasının haberi olmaz. Bunun içindir ki Rabbimiz "Ademoğlunun bütün amelleri kendisi içindir, oruç hariç. O, benim içindir. Yemesini, içmesini, nefsini benim için terk ediyor., onun karşılığını da ben vereceğim buyuruyor.

Arkadaşlar, Mübarek Ramazan ayının öneminin farkındasınız değil mi? Allah hepimize uzun ömürler versin, ama bir gerçeği hatırlatmak isterim. Hayat çok kısa. Bir sonra ki Ramazan'ı göreceğimizin bir garantisi var mı? Tabi ki yok. O halde hala hayattayken Ramazan ayını, ruhuna uygun yaşayalım. Rabbimiz bunu nasip ediyor. Biz O'nun için bir adım gittiğimizde O'nun rahmetinin tecellisi on adım bize geliyor.

 İşte Ramazan ayında hakkıyla yapmamız gerekenler.

 - Oruç tutmak

 - Geceleri Peygamber Efendimizin (sav) sünneti olan teravih namazını kılmak.

 - Kur'an okumak -Namazları aksatmamak.

 -Sahur yapmak - İftar ettirmek,

 -Kadir gecesini aramak Sabretmek - İhsan ve ikramda bulunmak

 - Tövbe etmek - Çokça Kelime-i Tevhit söylemek

 - Açları doyurmak Ve tabi bir de yapmamız gerekenler var. İşte onlardan bir kaçı.

 - Haram olan her şeyden kaçınmak

 - Diline sahip çıkmak

. Oruçlunun amelini sonuçsuz bırakan organlardan en önemlisi dildir desek yanlış olmaz.

İşte onlar; - Yalan söylemek

 - Söz taşımak

 - Gıybet etmek

 - Yalan yere yemin etmek

 - Haram ve şüpheli şeylerle iftar etmemek

 - Kalp kırmamak.

Tabii Ramazan ayında son derece kritik öneme sahip deprem bölgesine yardım konusu ayrı bir ehemmiyet kazanıyor.

Yüzyılın afetini yaşamış bir bölgemiz var, hakiki bir Müslüman da Ramazan'da dini mali yükümlülüklerini yerine getirecek en makbul bir yer arıyor. İşte bana göre son yüzyılın en çok hayır yapabilme fırsatı.

Özellikle, İftar vermeyi planlayan kuruluşlara bir önerim olacak.

Varlıklı, dernek başkanı, patron, yönetici, siyasetçi, vb gibi kişilere "İftar vermeyin" Ya bu iftarı direkt ihtiyaç sahiplerine verin ya da ödeyeceğiniz bu bedelin direkt ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağlayın. Çünkü ihtiyaç sahibi çok!

İbadetiniz misliyle kabul olacaktır.