Ülkemizde ekonomik kriz elbette yok!.. Öyle düzenli olarak yeni ekonomi planlamalarının yapılması, açıklanması, topyekün mücadele, önlem paketleri

Ülkemizde ekonomik kriz elbette yok!..
Öyle düzenli olarak yeni ekonomi planlamalarının yapılması, açıklanması, topyekün mücadele, önlem paketleri kafaları karıştırmasın… Onlar başka, kriz başka… Aslında bu yolla yapılan; manipülasyonu, başka bir manipülasyon ile aldatmaca siyaseti!.. 
Göze-göz, dişe-diş, kana-kan, manipülasyona-manipülasyon yani...  
ABD, alışılagelmiş, geleneksel poker oyununda rest çekti. Ama o resti biz yemeyiz...
Şimdi, doları durduğu yerde bile kazanabilen… ABD başkanının, FED’e “Yeter artık şu parasal sıkılaşmayı durdur. Sen doları eve çağırınca, üretmeyen ama çok güzel sıcak borç yiyen ülkeler alım yapamaz oldu. Yiyip, içemez oldu. Tüketimleri azaldı. Bizimde satışlarımız etkilendi.” isyanını yaşayan ABD düşünsün… 
O düşüne dursun, bizde bu arada boş durmayalım, biraz nostalji yapalım. 
1908’lere dayanan geleneksel lezzetleri, mutfağımıza getiren Yörsan şirketinin tarihi lezzetleri, 55 yıldır günümüze nasıl yansıttığını konuşalım mesela... Konkordata ilan etmesine sonra değiniriz. Yörsan’a süt satan, parasını alamayan, bankalara borçlu çiftçimize, bir ara bakarız. Tabi ki tarihsel değeri olan, kültürümüzün parçası yüzlerce şirketin, konkordatalarını da yine sonra konuşuruz. 
Kolluk güçlerinin, zabıtaların esnafta zam fırsatçısı aramasını, esnafı kovalamasını, üreticinin zora girmesini, fiyat kontrolleri yapmasını ama genetiği oynanmış yabancı tohumların ülkemize girişini görememesini, çiftçinin çiftçiye yerli tohum vermesinin yasak olmasını, illa ki yabancı tohum kullanılması gerektiğini yani en temel hakkımız gıda güvenliğimizi de sonra konuşuruz. 
Dedik ya nostalji günlerindeyiz… 
Mesela birde altmış yıl önceye bakabiliriz… Yine bugünlerden biraz uzaklaşalım…
Mesela İsmet İnönü’nün elindeki ABD bayrağını konuşalım. O fotoğrafı konuşalım. İyice bir irdeleyelim. O günlerde yaşamış, hatta o gün orada olanları bulalım. Onlarla detaylıca konuşalım. Fikir telakkisinde bulunalım. Biraz daha o günlerde kalalım... Mümkünse 21’nci yüzyıla, bir süre uğramayalım… 
Yine mesela İsmet İnönü için asker kaçağı falan dendiğine değinelim. Ama sakın haa! Bir Osmanlı generaline, Türkiye’nin ilk Genelkurmay Başkanına neden asker kaçağı dendiği kısmına girmeyelim… İngiliz’den, Yunan’dan, Fransız’dan kurtuluş mücadelemizin en önemli komutanlarından birini, başka başka yorumlar ile tartışalım… İnönü muharebelerinde gösterdiği askeri başarıları değil, kısmen karanlık bayraklı resme falan yoğunlaşalım…   
Bu arada İşbankası da konuşulabilir… O da yeterince uzak bir tarih…
Mesela Atatürk’ün gerçek varisi Türk milletiyken, neden İşbank hisselerini hazineye değilde, CHP’ye devrettiğini tartışalım... Vasiyet edenden bile daha iyi bilebileceğimizi tartışalım!.. 
Unutmayalım ki! “Yanlış vasiyet, Bağdat’tan döner.” 
Nasıl olur da CHP’den 4 kişi, İşbank Yönetim Kurulunda olabilir? Yoksa banka bu vesile ile kendi partisine yakın şirketleri mi kolluyor? Yoksa BDDK’ya uygun hareket etmiyor mu? Faaliyetleri mi sorunlu? Onlara bakalım… Devlet bankalarının Yönetim Kurulunda bulunan ve hatta bir çok Kamu Kurumu Yönetim Kurullarında bulunan, hâlen parti üyesi, eski milletvekillerin olması konusu ise güncel bir konu, o şimdilik kenarda kalsın… 
Biz uzaklardan, geçmişten konuşalım. 
Ama bunları konuşurken, Atatürk’ün vasiyeti gereği CHP’nin hisselerden kâr payı alamadığını, tüm kâr payının Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na aktarıldığını, bu kurumların da hazineye bağlı olduğunu, yani kâr payının zaten hazineye girdiğini de şimdilik gündemimize almasak olur. 
Halihazırda, elde edilen kâr hazineye girmekteyken, “Hisseleri hazineye alalım” söylemlerini yüksek yüksek seslerle manşetlere taşıma durumunu, aslında mecliste kolayca halledilebileceğini de konuşmayalım tabi ki!.. 
Yüksek sesle “Hisselere el konuluyor” haberinin, yabancı yatırımcı nezdinde ne denli korkutucu olduğunu da yine sonra konuşuruz.    
Özet ile; Bugünü merak etmeyin, oralar kolay… 
Biz önce geçmişi, yaşanmışı, bitmişi bir kurtaralım…