RÖPOTAJ: GİZEM YILDIZ

Merhaba Gediz Bey bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

  • 1948 Eylül ayında Zonguldak da doğdum. Babam Atatürk ordusunun subayı, biz bir anne bir babadan on dört kardeşiz. Haydarpaşa Lisesi mezunuyum, Balıkesir, iktisadi ticari akademiden üniversite terk’im. 1962’de futbola başladım, ilk takımım Beşiktaş genç takım, on beş yaşındayken lisansım çıktı 8 ay sonra profesyonel takımda oynadım. Futbolculuk hayatımda çeşitli takımlarda oynadım. Bolusporda, Amerika’da Teksas, Dallas, Kuzey Amerika profesyonel liginde oynadım. İstanbul’a geldim kısa bir dönem İstanbul Galata’da oynadım, Zonguldakspor da oynadım, birinci lig de Balıkesirspor da oynadım, İzmir Altınordu’da oynadım, İstanbul Vefa da oynadım 1980 senesinde vefa’da antrenörlüğe başladım, ilk önce genç takımında sonra A takımda, o zamandan bu zamana çeşitli takımlarda antrenörlük yapıyorum. Evliyim bir kızım var, kısaca benim yaşamım böyle devam ediyor.


Antrenörlük çocukluğunuzdan gelen bir hayal miydi? Bu mesleğe başlamanızın en büyük nedeni ne oldu?

  • Okul döneminde futbolcu olacağım hiç aklımda değildi, tesadüfen oldum. Okulda bizim Haydarpaşa Lisesinde sınıflar arası maçlar olurdu. O zaman Lise 1 de, bizim sınıf takımımız okul birincisi oldu. Okul muavinimiz rahmetli Orhan Bey, beni okul takımı antrenmanına çağırdı, o zaman küçük büyük arasında baya saygı vardı, şimdi ki gibi laçkalık yok. Okul takımında antrenmana başladım, o sene İstanbul birincisi olduk, Kayseriye gittik Türkiye ikincisi olduk. Galatasaray istedi beni, Fenerbahçe istedi ama Beşiktaş ağır bastı, Beşiktaş da lisans çıkardım. Ankara da Türkiye şampiyonası oynadık, orada da lisansım çıktı sonra Türkiye şampiyonu olduk geldim üç ay sonra genç milli takıma seçildim, rahmetli Sabri Kirazın çalıştığı dönemde, sekiz ay sonra da Beşiktaş profesyonel takımda spor toto kupasında Şekerspor maçında çıktım oynadım bir tane gol attım, Beşiktaş kupayı kazandı. 1966 – 1967 sezonunda Bolusporda geçtim. İşimiz futbolculuk oldu zamanla da antrenörlük yapmaya başladım.


Uzun yıllar farklı kulüplerde teknik direktörlük yaptınız. Bunun size ne tür avantajı veya dezavantajı oldu?

  • Bana bir dezavantajı olmadı. Çalıştığım süre içerisinde bir sürü yanlışlıklar oldu bunlar zaten yaşamda da var. Avantajı oldu, bugün Türkiye de hemen hemen kendi akranlarım, alt kuşağım herkes beni tanıyor. Nasıl derler, çevrem, muhitim genişledi.


Teknik Direktörlük yaparken en çok nelere dikkat edersiniz? Çalışma düzeninizde kendi ilkeleriniz var mı?

  • Her teknik direktörün kendi ilkeleri, kendi düzeni olmalıdır ve ilkeleri olursa anca başarı gelir. Benim teknik direktör olarak çalıştığım dönemlerde en dikkat ettiğim şey, antrenman programlarına dikkat etmek, antrenman programlarını düzenli yapmak. Çalışacaksın, düzgün iş yapacaksın, yanlış iş yaparsan olmaz. Mesela yetiştirdiğim futbolculardan meşhur isimleri söyleyeyim: Abdullah avcı Başakşehir’in hocası on dört yaşından beri benim oyuncumdur. Bir tanesi Kocaeli milletvekili Mehmet Saffet Sancaklı, ben onlardan memnunum zannedersem onlarda benden memnun yani bir şikayetimiz olmadı.


Futbol dünyasında sizi sinirlendiren en önemli faktör ne? Bu dünyanın içinde en çok neyi hatalı buluyorsunuz?

  • Şimdiki futbol dünyasını hiç beğenmiyorum. İnanır mısınız? Çok enteresan maçların haricinde hiçbir maça gitmem, sonrasında da seyretmem. Çünkü bizim zamanımızdaki futbol ile şimdiki futbol arasında çok farklar var. Mesela; saha farkları var, çalışma farkları var, antrenman malzemesi farkları var, yaşam tarzları farkı var, para farkı var. Bizim zamanımızda para yok muydu? vardı, ben para kazanmadım mı? Kazandım ama şimdiki gibi böyle büyük paralar, uçsuz bucaksız, saçma sapan dağıtılan paralar yoktu. Ve o zaman futbolculukta düzgündü, disiplinliydi şimdi adam iki tane maç oynuyor, iki tane gol atıyor, kulağına bir küpe koyuyor, saçını bir tarafa koyuyor ne o futbolcu oldum diye dolaşıyor. Futbolcu elit bir meslektir, yani önde gelen bir camia, sporcu olduğun zaman örnek olacaksın, marka giyinmezsin ama temiz giyineceksin, düzgün yerlerde oturacaksın, düzgün yerlerde yemek yiyeceksin, düzgün arkadaşların olacak, yaşamına dikkat edeceksin. Büyük bir takımda oynadığını düşün o büyük takımın taraftarları seni örnek alıyor.


Federasyon da kural hatası olarak ne görüyorsunuz?

  • Federasyonun bence bir sürü yanlışı var ama şimdi onları tenkit etmek bana düşmez. Ama futbol camiası görüyor, bir sürü yanlışlar var. Doğrular var yanlışlarda var.


Maçlara çıkarken nasıl hazırlanıyorsunuz? Ve futbolcularınızı nasıl hazırlıyorsunuz?

  • Hafta başında o hafta sonu yapılacak maça göre planlamamızı yaparız. Geçmişteki maça ya da gelecekteki maça odaklanmayacaksın, o hafta oynayacağın maça odaklanacaksın. Karşı takımın muhakkak ki ben daha önce bir iki maçını görmüşümdür, takımımı ona göre hazırlarım, çocukları ona göre motive ederim. Kampa gireceksek kampa gireriz, yemeğimiz, uykumuz, yatmamız, ona göre disiplinimiz olur. Rakip takımın oyununa göre kendi takımını hazırlarsın.


Siz kendiniz nasıl hazırlanıyorsunuz?

  • Futbol oynayacakmış gibi hazırlanırım, o hafta bende disipline girerim, antrenmanlardaki çalışmalara dikkat ederim, futbolcuyla beraber gezerim. Yani bende kendimi saha da oynayacakmış gibi hazırlarım.


Futbolcular ve antrenörler arasında, saha dışında nasıl bir ilişki vardır?

  • Şimdi futbolcularla antrenörler arasında saha dışı ilişki bana göre şöyle olmalı; bir ağabey – kardeş gibi olmalılar. Ama saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde olmalı, maçta oynayan oyuncu, oynamayan oyuncu diye bir ayrım olmaz. Bir takımın ekibiysen o takımın elemanı olarak dışarıda da birlik içinde hareket edeceksin. İlişkiler kopuk kopuk olmayacak, as oyuncuyum diye yedekler arka planda kalmayacak, bütün oyuncular eşit olacak. Antrenör de dışarıda yeri gelecek futbolcusunun ağabeyi olacak, yeri gelecek babası olacak, yeri gelecek hakimi olacak, yeri gelecek celladı olacak.


Kendinizi bir teknik direktör olarak nasıl tanımlarsınız?

- Futbolcum Haluk Yener söylesin, ben nasıl bir antrenörüm.

Haluk Yener: birinci olarak çok koşması lazım bir futbolcunun, sahada duran futbolcu isterse milli futbolcu olsun Gediz ağabeyin gözünde mücadele etmiyorsa o takımda oynayamaz. İnandığı şeyi çok güzel yapıyor, futbolcularla diyalogları çok iyi fakat bazen de aşırıya kaçabiliyor. Yani kondisyon, teknik olarak çok iyi hazırlar takımı, hiçbir oyuncusuyla da kavgalı olduğunu görmedim, hepsiyle iyi geçinir. Ben kendisini otuz beş senedir tanıyorum, hiçbir şekilde kopmadık şimdi kopsak ömrümüz yetiyorsa yirmi sene sonra bıraktığımız yerden devam ederiz. Sahada herkes hata yapar önemli olan o hatayı telafi etmek, antrenör olarak da futbolcu olarak da. Gediz ağabey daha önce futbol oynadığı için futbolcunun dilinden anlıyor. Para mı istiyor? İstirahat mı istiyor? İlgi mi istiyor? Hemen anlar.

Sürekli değişen, gelişen, hızlı ilerleyen bir futbol dünyasının içindesiniz. Bu gelişmelere takım olarak nasıl uyum sağlıyorsunuz?

  • Uyum sağlayamıyoruz. Çok zor, şimdi dünyadaki futbolla Türkiye’deki futbol arasında bana göre çok fark var. Çalışma, anlayış, maddi, manevi olarak çok farklıyız. Buradan kapıkuleden çıkalım hemen farkı görürsünüz. Son on beş senedir futbol bir aldatmaca, adam maça gidiyor, elinde döner bıçağı ‘’ ölmeye gidiyoruz ağabey’’ diyor. Futbolda iki yumurta birbirine çarpacak biri kırılacak, ama bunu kabul edemiyoruz. Şehir takımların taraftarı savaş yapar gibi maça gidiyorlar. Maçın bir eğlence, bir yenilme, yenme, beraberlik, güzel bir oyun, zevk alacağınız bir olay olduğunun farkında değiller. Bütün takımların taraftarı istiyor ki takımları hep yensin. Düşünceler farklı, seyircinin düşüncesi farklı, çalıştıranın düşüncesi farklı yani Avrupa’ya yetişmemiz çok zor örneklerini hemen hemen her gün görürsünüz.


Bir teknik direktör olarak oyuncunuzun yüksek yerlere gelecek bir futbolcu olacağını nasıl değerlendirirsiniz?

  • Abdullah Avcıyı her andığımda göğsüm kabarır. Çünkü bu çocuğa emeğim oldu.


Abdullah avcı ilk geldiğinde onun yükseleceğini anladınız mı?

  • Onu bilemeyiz. Ben şimdi burada futbol okuluna antrenörlük yapıyorum, buraya yetenekli çocuk diye ailesi getiriyor ama uzun vade işi bu, on beş yaşında bir çocuğun nereye geleceğini bilemiyorsunuz. Öyle yetenekli çocuklar var ki, kayboluyorlar ama hiç yeteneği olmayan çocuklarda futbolcu oluyorlar. Bunu önceden söylemeniz imkansızdır. Ama şu fark var; bu çocuk devam ederse, hayatını düzene sokarsa futbolda bir yerlere gelebilir, denebilir.


Maç esnasında nasıl hamleler yaparsınız?

  • Maçın gidişatına doğru, önceden nasıl hamle yapacağını hiçbir hoca söyleyemez.


Çok kötü giden bir maç da nasıl bir hamle yaparsınız?

  • Takımdaki oyuncuların, rakibin ve oyun tarzımıza göre bir hamle yaparız o da her maça göre değişir. Mesela ben a takımın hocasıyken b takımı bu hamleleri yapacak ona göre kendimizi belirleyelim diyemeyiz. O an yaşandığı zaman çabucak karar alacaksın.


Maçlarda çok hamle yapar mısınız?

  • Yaparım. Bu da maçların kritiğine göre değişiyor.


Bir antrenör olarak bu camiada ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

  • Karşılaştığımız en büyük zorluk, idarecilerle çalışma durumudur. Çalışma derken bizim zamanımızdaki futbolcular da belki de böyle sorunlar oldu, orasını bilemeyeceğim. Antrenman programından kaçan futbolcularım vardı, idarecim gelir bir oyuncuyu beğenir illa o oynasın ister, ona baskı yaparlar, bunun gibi bir sürü yan etkenler var.


Kulüpte size en büyük desteği hangi bölüm veriyor? Kaç tane yardımcı ile çalışırsınız?

  • Ben faul antrenörlüğü yaparken iki tane yardımcım vardı, biri yardımcı hocam, bir de kaleci antrenörüm vardı. Şimdi ki çalışmalarda 15 – 20 tane yardımcın oluyor. Kondisyoner var, fizyoterapistin var, takım takip eden var, şimdiki eskiye göre çok farklı


Sezon sonunda transfer yaparken nasıl bir düzenleme içerisinde bütçenizi ayarlarsınız?

  • İlk önce eksiğimize bakarım, bizde olmayan oyuncu hangi mevkideyse sene içinde onu takip eder ona göre bir liste hazırlarız. Bütçeyi ben ayarlamam kulüp ayarlar. Bize diyecek ki ‘’ işte bu kadar bütçemiz, buna göre transfer yapabiliriz, buna göre yapamayız’’ o zaman yönetimle oturup ortak bir karar alınır. Ben fazla transfer yapılmasına karşıyım, genç oyuncudan tarafım.


Sizin için hangi oynadığınız kulüp daha unutulmazdı?

  • Çok fazla kulüp var. Mesela Beşiktaş’ı unutamam, Zonguldağı unutamam, Altınordu’yu unutamam, Balıkesiri unutamam, yani şimdi bunları neden unutamam diye anlatsam size akşama kadar burada kalırsınız. Oynadığım takımların hiçbirini unutamam. Benden mi kaynaklanır, o zaman ki takımdan mı kaynaklanır bilemem ama hepsiyle çok güzel anılarım var. Unutulacak anı değil yani.


Takımın başkanı ile antrenör arasında nasıl bir çatışma yaşanıyor? Anlaşamadığınız noktalarda nasıl ortak bir payda da buluşuyorsunuz?

  • Birinci hata, hocanın, antrenörün işine karışmaları, antrenörün işine karıştılar mı kavga orada başlıyor. İkinci hata, mali konularda, ödemelerde sorun çıkarıyorlar. Onun dışında bir sorunumuz olmuyor. Zaten bu saydıklarım olduğu zaman en büyük sorunlar çıkıyor.


Takım motivasyonunu yükseltmek için ne gibi değişiklikler yaparsınız? Kamp süresi nasıl geçer?

  • Benim çalışma programımda birinci hazırlık dönemi kampı olmalı, ikinci hazırlık dönemi kampı olmalı, bu kampta ki çalışma çocukları antrenmana hazırlamak amaçlı bir kamp, ikinci hazırlık dönemi de birinci dönem de gördüğümüz eksikleri, eğer takviye için oyuncu aldıysak onların adaptasyonu ile geçirilir. Yani bu iki dönem kampı çok önemli ama bizim ülkemizde antrenörler, hocalar, teknik direktörler nasıl düşünürler bilemiyorum. Futbolcu açısından, takımın gidişatı açısından bu iki dönem çok önemli


Eski dönem futbol ile bu dönemlerde ki futbolu karşılaştırır mısınız?

  • Karşılaştırmam, niye karşılaştırmam? Bizim eski dönem futbolda düzgünlük, dürüstlük, çalışkanlık vardı ama imkanlar kısıtlıydı, şimdi imkanlar o zamana göre sonsuz ama düzgünlük, dürüstlük, çalışkanlık yok.


Hem amatör kulüpleri çalıştırdınız hem büyük kulüplerin içinde yer aldınız. Bu geçişlerde dengeyi nasıl sağladınız? Büyükten küçüğe küçükten büyüğe geçerken.

  • Çalıştığın takımın durumu, statüsü ne ise ona göre kendini ayarlayacaksın. Geçişlerde zorlanmadım, benim işim nedir? Bir antrenörlük, takımları çalıştırma bu takımda da oyuncu var öbür takımda da oyuncu var. Tek fark biri büyük takım, biri küçük takım. Bana göre çalışma temposu her yerde aynıdır. Amatör ile profesyonel arasında fark var. İstanbul’da amatör takımların antrenman yapması, çalışması zor oluyor. Saha yok, malzeme yok, bazıları hafta sonu gelebiliyor durumu iyi olanlar daha sık geliyor. Benim için çalışma azmi ve isteği önemlidir ve bunun için futbolcuları büyük kulüpte oynayanlar, küçük kulüpte oynayanlar diye ayırmam.


Eklemek istediğiniz son bir şey var mı?

  • Eklemek istediğim o kadar çok şey var ki yetişmez. Benimle bu röportajı yaptığınız için çok teşekkür ediyorum, kendimi birazcık olsa anlatabildiysem ne mutlu bana.


Ben teşekkür ederim, bizimle bu güzel sohbeti paylaştığınız için.

 

 
Editör: TE Bilisim