Haluk Levent’in seslendirdiği İzmir Marşı’nı ben de birkaç defa hislenerek, gözlerim yaşararak ve “Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa” nakaratına

Haluk Levent’in seslendirdiği İzmir Marşı’nı ben de birkaç defa hislenerek, gözlerim yaşararak ve “Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa” nakaratına da katılarak izledim. İlk bir hafta içinde benim gibi 3 milyondan fazla kişi de izlemiş. Sanırım bu güzel klibin izlenme rakamı çok daha yükseklere ulaşır. Ben bu güzel klibi, Necati İnceoğlu’nun Çanakkale Zaferi’nin 100ncü yılı münasebeti ile yayınladığı SİPER MEKTUPLARI’nı okurken dinledim. Kitapta Çanakkale savaşları her iki tarafın askerlerinin anı ve mektupları ile akıcı bir şekilde anlatılıyor.

Yazarın babası; 1914 yılında seferberliğin ilanı ile silah altına alınmış, Birinci Dünya Harbinde; Çanakkale, Kafkas ve Filistin cephelerinde, Kurtuluş Savaşının da her safhasında görev alan 11nci Tümen’de görev yapmış.

Aslında Osmanlı, Balkan Harbi yenilgisinden sonra yaralarını sarmaya uğraşsa da Birinci Dünya Harbi ile yeniden seferberlik ilan etmiş ve 18 yaşında olanları da silah altına almaya başlamıştı. Tabii bu arada yaşı büyük yazılmış 16-17 yaşındaki çocuklar da askere alınıyordu.

Ortaçağ karanlığını yaşayan Osmanlı coğrafyasında okuma yazma oranı çok düşük olduğundan mektup yazamayan askerler ailelerine “hazır asker mektubu” gönderirlerdi. Hazır asker mektupları hal hatır sormakla başlayıp selam göndermekle devam ederdi. Nasıl olsa her askerin köyde anası, babası, ninesi, dedesi ve yeğenleri vardı. Herkes durumuna uygun olanı seçer ve postaya verilirdi.

Posta teşkilatının pek çalıştığı da söylenemezdi. Çoğu kez mektuplar aylar hatta yıllar sonra ulaşır, hatta hiç ulaşmadığı kaybolduğu da olurdu. Aslında en güvenli posta hava değişimine gidenlerdi. Bunlar yakın köy ve kasabalarından olan askerlerin selamlarını ve haberlerini bizzat götürürlerdi.

11nci Tümen Denizli’de teşkil edildiğinden Çanakkale ile Denizli arasında posta işleri “Sai” denilen özel ulaklar tarafından yerine getirilmek üzere bir düzen kurulmuş.

Denizli’de, İzmir’de, Çanakkale’deki askerlere gidecek mektupları ve küçük emanetleri toplayan Sai; Çanakkale’ye gelip 11nci Tümen birliklerini ziyaret ederek mektup ve emanetleri dağıtır, yazılan mektupları da toplayıp İzmir’e ve Denizli’ye götürür, köyleri ve kasabaları dolaşarak sahiplerine ulaştırırmış.

Tabii bu şekilde bir hizmet yaygınlaştırılamadığından uzun süren savaşlarda, pek çok askerin esir veya şehit olduğu veya yaralandığı ailesine bildirilemediğinden, şehit olduğu zannedilenlerin eşlerinin evlendirildiği de olurdu. 4-5 sene sonra evine dönen askerler, içinden çıkılamaz acı ve ızdırap dolu durumlarla karşılaşırlardı. Böyle bir hazin aşkın Tokat yöresinde “Hey onbeşli onbeşli”, türküsünün kıvrak havaları arasına gizlenmiş hikayesi pek bilinmez.(*)

1899 doğumlu (Hicri 1315) Tokat’lı Hüseyin ile sevdalısı Hediye önce sözlenip arkadan nişanlanmışlar. Hüseyin yavuklusu Hediye’ye, endazesi (65 cm olan bir uzunluk ölçüsü) onyedi kuruşa mor kadifeden fistanlık nişan hediyesi de almış.

1315 doğumlular Birinci Dünya Harbi nedeni ile askere çağrılınca daha 16 yaşına basmadan Hüseyin de askere alınmış ve genç sevdalılar ayrılmak zorunda kalmışlar. Bir süre sonra da Çanakkale’ye sevk edilen Hüseyin’den haber alınamaz olmuş. Ve gel zaman git zaman Hüseyin’in öldüğüne hükmedilmiş.

Bir süre sonra Hediye yörenin varlıklı adamlarından biri ile evlendirilmiş. Ancak bu varlıklı koca, kısa süre sonra hastalanıp ölmüş. O tarihlerde Anadolu’da kol gezmekte olan eşkıyalar ölen kocasının parası için Hediye’yi dağa kaldırmışlar ve Hediye’nin kötü yola düştüğü haberi etrafa yayılmış.

Bu olay mısralara şöyle aksetmiş:

Hey onbeşli onbeşli

Tokat yolları taşlı

Onbeşliler gidiyor

Kızların gözü yaşlı

Aslan yarim kız senin adın Hediye

Ben dolandım sen de gel beriye

Fistan aldım endazesi on yediye

Gidiyom gidemiyom

Az doldur içemiyon

Sevdiğim pek küçümen

Koyup da gidemiyom.

Aslan yarim kız senin adım Hediye

Ben dolandım sen de gel beriye

Fistan aldım endazesi on yediye

Giderim ilinizden

Kurtulam dilinizden

Yeşil baş ördek olsam

Su içmem gölünüzden

Aslan yarim kız senin adın Hediye

Ben dolandım sen de gel beriye

Fistan aldım endazesi on yediye

Bu hazin hikaye daha sonraları ağıt olarak değil kıvrak bir oyun havası olarak Türk Halk Müziğine mal olmuş.

Değerli okurlarım, uzun savaş yıllarında, yakınlarından sevdiklerinden haber alabilmenin ve bir selam gönderebilmenin ne kadar önemli olduğu Siper Mektupları okununca daha iyi anlaşılıyor. Kıbrıs Barış Harekatı bir ay gibi kısa bir zaman dilimini kapsamış olsa da herkesin gözü mektupta idi. Ve savaşlarda Tokatlı Hüseyin’le sevdalısı Hediye olayına benzer pek çok acılar yaşanmıştır. Ben bu hikayeyi öğrendiğimden beri Hey onbeşli onbeşli türküsünü içim cız ederek dinliyorum.

(*) Bu hikayeyi, Hakan Hüseyin

Çitim’in “Hayata Dair Biraz da

Benden, Okuyorum Söylüyorum”

isimli kitabından aldı.