Bu ülke hepimizin son yuvası, son toprak parçasıdır. Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Arap’ıyla, Çingene’siyle, Sünni’si

Bu ülke hepimizin son yuvası, son toprak parçasıdır. Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Arap’ıyla, Çingene’siyle, Sünni’si, Alevi’siyle bu devleti; Türkiye Cumhuriyeti Devletini hep birlikte kurduk. Devletimizin kuruluş destanını, bu coğrafyaya kan ve can bedeli ödeyerek kazıdık.

Ortak dilimiz, ortak dinimiz, ortak ülkümüz, ortak geleneklerimiz, ortak göreneklerimiz ve tarihsel birikimimizle atalarımızdan yadigâr bu aziz vatan toprakları; birlik ve beraberliğimizin, bölünmez bütünlüğümüzün imzasını taşıyan misak-ı milli sınırlarıyla çevrelenmiş bu vatan bizim, hepimizin.

Dünya var olduğu sürece, bu coğrafyada adeta kan çanağından hep birlikte çıkardığımız bu devlet, sonsuza kadar yaşayacak, vatan bellediğimiz bu topraklarda; bir ve beraber olmamızın gücüyle, bugüne kadar her olumsuzluğun üstesinden nasıl geldiysek, bundan sonra da öyle gelinecektir.

Tarih sayfaları; Türk Milletinin tanımını asırlardan beri böyle yaptı, böyle anlattı. Bundan sonrada böyle yazıp, böyle belleyecektir.

Her şey değiştirilebilir/dönüştürülebilir! Ama tarihi gerçekler asla…

Hayata, hayatımıza anlam veren, renk katan değerler nelerdir? Yaşamımıza ev sahipliği yapan, doğup büyüdüğümüz, yoğrulup, yoğurduğumuz ‘toprak ana’ biz insanlara ne ifade eder?

Yaşam maceramıza yön veren, bizi koruyup kollayan, bu önemli kıstaslara rağmen; günü geldiğinde bizim onu hoyratça sorgulayıp, acımasızca eleştirdiğimiz, bize vermiş olduğu pek çok değeri yok saydığımız!

Ama doğasıyla, doğal güzellikleriyle hayatımızı yeşerttiğimiz, renklendirdiğimiz, bizi doyurup besleyen, bu topraklar, bu vatan bizim.

Özellikle son dönemde vatanın ne ifade ettiği konusunda kavram kargaşası yaşayanlara, yaşadığı toprakların değerini küçümseyenlere, önemini görmezden gelenlere; seslenmek istiyorum:

İnsanoğlu kendi iradesinin dışında, Allah’ın o mucizevi gücüyle doğar, hayatını yaşar ve sonunda yine yüce yaratana döner.

Her birey milliyetine, inancına, yaşam tercihlerine hür, özgür iradesiyle karar verir. Hiçbir güç insanoğlunun aklına, vicdanına hükmedemez.

Hükmedildiği/hükmedileceği sanılsa bile bu aldatıcı görüntüden başkası değildir..!

Çünkü önünde, sonunda insanın özgür iradesine, beyin gücüne vurulmak istenen prangalar paramparça olmaya mahkûmdur.

Devletsiz yaşayan insanlar olabilir ama milletsiz yaşayan insanlar olamaz! Her Milletin kendi özellikleriyle yoğrulmuş, ona yuva olmuş, yaşama sevincini, acısını tattırmış, tasada ve kıvançta ona kucak açıp; sarıp sarmalamış bir ‘toprak anası’ vardır…

O Toprak Ana ki; doğasıyla, doğal yaşamı süsleyen bitkisi, çiçeği, ağaçları, doğayı süsleyen güzellikleri, bu güzelliklere ayrı bir anlam katan doğa canlılarıyla birlikte insanlığa eşlik, ona hizmet eder.

Doğanın o eşsiz armağanları içinde; güneşin sıcaklığı, rüzgârın esintisi, yağmurun suyu, kar tanelerinin o kendine has görüntüsü, denizlerin bereketi, kısacası yaşamımıza renk katan, anlam veren bunca güzellik olmasa! Yaşamımız nasıl anlam bulur, neye yarar?

Yukarıda sıraladığım bu güzellikleri, yaşantısına katık yapan Türk Milleti:

Kendine yaşam alanı seçtiği bu topraklar uğruna kanını, canını, malını, kısacası kendine has bütün değerlerini feda ettiği, tüm mukaddesatı üzerine ant içerek, burası benim anayurdum, özümün toprağı, benim ‘toprak anam’ dediği bu coğrafyayı; ‘’Vatanım’’ diye bellemiş, her yeni doğan çocuğuna, vatanı olduğunu belletmiştir.

Devletimizi sarıp sarmalayan bu ‘Gazi topraklar’ bizim son yurdumuzdur. Mazlum devletlere örnek olan, bizden olup da, bizden ayrı düşen; yâd ellerde yaşayan evlatlarımızın özlemle andığı, rüyalarında saklı kalan anavatanıdır bu topraklar…

Toprak ananın; buram, buram tarih kokan bu ‘’Gazi Toprakların’’, Vatanımız Türkiye’mizin güzel insanları: Unutulmasın ki, burası bizim son vatanımızdır, bizleri koruyup kollayan, canımızdan aziz bellediğimiz Türkiye’mizdir ve sonsuza dek yaşayacaktır.