ABD'nin askeri harekatta bulunmamız halinde ekonomik yönlü tehdidi üzerine Salın Kalın ve Çavuşoğlu'nun açıklamaların

ABD'nin askeri harekatta bulunmamız halinde ekonomik yönlü tehdidi üzerine Salın Kalın ve Çavuşoğlu'nun açıklamalarından sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın 15.01.2019 tarihli parti grubu toplantısı konuşmasını canlı yayından sonra tekrar dinledim.



Sayın Cumhurbaşkanımız ülkemizin açıkça tehdit edildiği bir konuda direkt açıklama yerine grup toplantısı içinde yer vermeyi tercih etti. Konuyu Türkiye'nin büyük bir başarısı gibi anlattığı gibi tarihi bir anlayıştan bahsetti. Kimin kime ne konuda anlayış gösterdiği ise konuşmanın gidişatında kendini belli etti.



Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ABD istediği sonucu alacağını hesaplamadan kimseye bir şey vermez.Bu sıralar biz istedik ABD çekiliyor biz istedik tampon bölgeyi kabul ettiler şeklinde açıklamalar ile kamuoyumuzda böyle bir intiba uyandırılmaya çalışıyor.Geçen haftaki yazımda belirttiğim üzeri çekilme kararı ABD'nin güçlü devletlerin aktör olduğu sahada saplandığı çamurdan çıkmak için taktiksel bir planı. Irakta olduğu gibi ama daha farklı olarak kendileri için en uygun zamanı oluşturduklarında geri dönecekler. Zaten gerisinde YPG ve HTŞ'yi bırakıyor. HTŞ içine yerleştirdikleri haricinde ki İŞİD unsurlarını planladığı kanlı kaos planı için elinde tutuyor. Tampon bölge denilen alan şu an için ABD ve YPG için önemi olmayan bir bölge.Daha önce bizim askeri harekatlarımızı buna gerek kalmadan önleyebleceklerini düşündükleri için tampon bölgeye olumlu bakmadılar. ABD'nin kendi oluşturduğu İŞİD ile mücadele ile bahanesi ile YPG daha güneye zengin petrol yataklarına kadar indiler. 30 Km'lik alan yalnızca Suriye'nin daha da güneyine inen ve orada ki zengin petrol yataklarını aynı zamanda stratejik noktaları içine alan Özerk Kürt yönetimi için yapılmış matematiksel bir hesaplama o kadar. Irak'ın aksine burada Özerk Kürt Yönetimi daha güneye inerek kurulacak. Daha sonra ABD'nin amacına ulaştığı şekilde Suriye sorunu çözüldüğünde yeni kurulacak Suriye yönetimi tampon bölgeyi geçersiz ilan ederek kendi birliklerinin denetimine bırakılmasını isteyecek. Artık iç savaş ve terör tehlikesi bitti denilerek BM desteği ile Türkiye'nin geri çekilmesi sağlanıp bölge önce göstermelik olarak Suriye yönetimine sonra Özerk Kürt Yönetimine devredilecek. Böylelikle dört paçayı Özerkleştirme planının ikinciside tamamlanmış olacak.



Dikkat etti iseniz Sayın Cumhurbaşkanımız her konuşmasında YPG'nin bir terör örgütü olduğunu ısrarla defalarca vurgularken bu defa saydığı örgütler arasında dahi YPG adı geçmedi. Biri Afrin harekatı diğeri YPG'nin kendinden olmayan unsurlara saldırısını  Trump'a ilettiğini anlatırken iki defa PKK ile andı o kadar.



Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasına dair analizimlerim



1-Kendisinin "Dünya beşten büyüktür" sözünü kendisi boşa çıkardı. ABD'yi dünyadan büyük ilan etti. Bir ülkenin toprağında uluslararası koaliyosyon veya ülke içindeki oluşturulan güçlerle birlikte teröre karşı mücadele etmek ayrı bir konu bir ülkenin topraklarını kendi denetimi altına alacak bir bölge oluşturmak ayrı bir konudur. Ortadoğu barışını ve güvenliğini önemli derecede ilgilendiren bir ülkenin toprağında Birleşmiş Milletler ve tüm uluslararası kuruluşları hiçe sayarak ve Suriye'de ABD dışında varlık gösteren tüm ülkeleri hiçe sayarak tek bir ülkenin müsadesi ile tampon bölge kuracağını açıkladı. Uluslararası kamuoyunda sözünün tersine davranan bir ülke olarak ve bölge ülkeleri arasında Türkiye'nin saygınlığını zedeledi. Yanlızlığa itilecek bir duruma düşürdü.Ülkemizi uluslararası alınan bir karar olmadığı için ileride işgalci sayılabilmesinin yolunu açtı. Bu tampon bölgeden geri çekilme vakti geldiğinde çekilmenin kılıfı olarak kullanılcaktır.



2- ABD'yi Suriye'nn hamisi olarak kabul etti. ABD'nin Suriye konusunda çizeceği yol haritasını stratejik ortaklık içinde değerlendirilerek destekleneceğini ifade etti.



3- ABD'nin ekonomik tehdidine karşı alternatif ihracat ve ithalat, ekonomik finansal anlaşmalara yöneleceğimizin,ülkemizde bölgesel açıdan ABD ve İsrail açısından stratejik önemi olan (Biz füze kalkanında yokuz radar sisteminde varız dediği) radar ve diğer askeri üslerin kapatılacağını açıklamak yerine önümüzde ki yerel seçimler öncesi çekincesi ile ABD karşısında teslimiyetçiliği ifade etti. ABD olmadan ekonomimiz olamaz dedi.



3- Terörle mücadeleyi yalnızca PKK ile mücadeleye ve bir iç meseleye düşürdü. Bunu konuşması sırasında iç bölgelerde yapılan operasyonları telafuz PKK ile mücadelemiz devam etmektedir ve edecektir şeklinde belirtti. YPG ve PKK'nın ileride kurulacak sözde Kürt devleti için bölge ülkelerinden toprak talebi olan örgütler olduğu konusunu geri plana atarak Irak'ta kendi dönemlerinde tanıdıkları Barzani Özerk yönetimini benzeri Suriye Kürt Özerk yönetiminin kurulmasını Ülkemiz gündeminden çıkardı. Bunun ilerdeki savunmasını biz toprak bütünlüğünü savunduk özerklik bölünme değildir şeklinde yapacaklardır.



4-CHP genel başkanı olmasında ki misyonunu daha önce ki bir yazı dizimde yazdığım yazdığım ana muhalefet partisi genel başkanı üzerinden terörle mücadeleyi yeniden iç politika malzemesi haline getirdi. Böylelikle parti içinde ve milletin nezdinde konunun özü üzerinde dikkat toplamalarının önüne geçti.



5- Rusya ve İran ile bölgesel işbirliğine karşı ABD taraflı politika koyarak bu ülkeleri karşısına aldığı gibi ileride kurulacak yeni  Suriye yönetimi konusunda müttefiki olan ülke içi unsurlarıda kaybetmesine yol açacak bir karar aldı. Rusya'nın Osmanlı döneminde hamiliğine soyunduğu Ortadoğu Hıristiyanlarının hamliliğini ABD'ye veren bir yönde açıklama yaptı. Bunu sözüm ona YPG'nin hristiyan ahaliye yaptığı saldırılardan haberdar olmayan ABD'ye bunu anlattık diyerek belirtti. ABD kendi askerini dahi koluna taktığı bir örgütün neler yaptığını bilmiyor mu. Hepsi ABD'nin emri, izni ve bilgisi dahilinde yapılıyor. Irak'ta Barzani ile işbirliği yaparak yaptığı katliam ve işkenceler, tecavüzler ortada olan ABD'mi Suriye'de halkı koruyacak. Daha vahşi bir katliam ve yerinden etme politikasının Suriye halkını beklediği ortada.



Türkiye'nin acilen bölgede kurulaca yeni sözde Kürt Özerk yönetmlerine dair karşı politikasına dönmesi, bölge ülkeler ve dünya ülkeleri ile ekonomik ve askeri anlaşmaları arttırarak ABD'nin ekonomi kozunu kırmalı. 80 Milyonluk Türkiye pazarı ABD şirketlerine her açıdan kaybettirilmelidir. Bunun ABD açısından sonucunu daha önce ki bir köşe yazımda yazmıştım.



Günün Sözü: Mevzu üçüncü bir ülkenin toprağı ise uluslararası karar olmadan  kimsenin size verdiği hak kazanım değildir. Veren kendi çıkarı gereği verdiğini geri almanın planını verme planından önce yapar.