Tüm dinler akraba ilişkilerine fazlasıyla önem verir. Yakınlarla bağları koparmamak gerektiğin altı - ısrarla - çizilir. Doğrudur, böyle yapıl

Tüm dinler akraba ilişkilerine fazlasıyla önem verir. Yakınlarla bağları koparmamak gerektiğin altı - ısrarla - çizilir.

Doğrudur, böyle yapılmalıdır normalde, ama hayatta hiçbir şey tek taraflı değildir, olmaması da lazım gelir.

Örneğin bir duvarla konuşmak, başta güzel, zahmetsiz ve göze hoş gelebilir, ama bir müddet sonra, karşıdan cevap veya soru gelmeyince, bu durum, can sıkıcı olmaya başlayacaktır.

Ardından senin açından sorgulamalar baş gösterecektir, “Fedakârlıkları hep ben mi yapacağım,” diye düşüneceksindir günler geceler boyu.
***
Sizin uzak yakın akrabalarınız vardır, etrafınıza iyi bakın ve birazcık dikkatlice irdeleyin onları… Bir araya geldiğinizde hep onlar konuşur, her şeyin merkezindedirler, sohbetlerin gidişatını onlar yönetir, bilir söyler, çalar söyler...

Hatta size nasihat verme ve işlerinize burunlarını sokma haklarını da kendilerinde bulurlar. Genel kültürlerini, genel yeteneklerini, hayata bakış açılarını, statülerini sizden önde ve yukarıda gördükleri için, bunu yapma hakları (kesinlikle) vardır çünkü.

Onlara göre hayattaki her şeyin belli nedenleri, sonuçları, normları ve kendine göre kuralları vardır, siz pek bilmezsiniz, yani anlamazsınız özetle…

Bu efendiler, hayatı yalamış yutmuşlardır, unlarını elemiş eleklerini asmışlardır.

Siz de bunların hiçbirisi yoktur. Onlar her şeyden önce çok gezmişlerdir, çok insan ile tanışmışlardır, büyük şehirlerde büyümüşlerdir ve bu yüzden bulanmışlardır, akmışlardır, sonra da durulmuşlardır.
Siz bu yollardan geçmemişsinizdir.
***
Ama ne zaman siz bir şeyler yapmaya, onların bekle-mediği işleri hayata geçirmeye, açık açık ‘bende varım’ demeye ve (belki de) başarılar kazanmaya başladığınızda bir sessizlik, garip bir hoşnutsuzluk başlar.

Hazımsızlıkları, karınlardan gelen guruldamaları bir şekilde (şaşkınlıkla) hissedersiniz.

Sonra, daha çok olursanız ve sizden beklenilmeyenleri biraz fazla abartırsanız, o çok konuşan akrabalarınız tarafından görmezden gelinirsiniz.

Mecbur kalındığında ise dil ucuyla, zoraki, (sövercesine) tebriklere maruz kalırsınız.

Anlaşılmaz bir biçimde yavaş yavaş ilişkiler sekteye uğramaya başlar, eski gelip gitmeler azalır, telefonlaşmalar tavsar… Çünkü siz kulağı geçmişsinizdir. Onun boş beleş bir adam olduğunu, hayatta laf kalabalığı etmekten başka bir işe yaramadığını yüzüne (fark ettirmeden) vurmuşsunuzdur.

Artık kendini, boş boş konuşmalarını, uzun uzun martaval anlatmalarını size ve sizin olduğunuz yerdekilere dinletemeyecektir, bunun üzüntüsünü, baş döndürücü sıkıntısı yaşar.

Sizin kazanımlarınızı konuşma, başkalarına duyurma ve paylaşma zahmeti bile göstermediğini de aklına getirmez bu yüzden… Getirse de üç maymunu oynar, egosunu aşamamıştır bir türlü…

Hayat böyle... Fazla iyilikten, aşırı fedakârlıktan ve sürekli dinleyen olmaktan maraz doğuyor…

Dikkat edin, birazcık kötü davrandığınız, pek fazla laflarına kulak asmadığınız veya ‘göstermeniz gereken ilginin tamamını göstermediğiniz’ dostlarınızla, arkadaşlarınızla ve akrabalarınızla - aranız mesafeli ama - daha iyidir.

Abartmadan insanlara biraz uzak davranmak, çok hafif, tadını kaçırmadan kırıcı olmak güzeldir. İnsanlar buna uygunlar çünkü, anlamıyorlar… Öteki türlü şımarıyorlar, dünyanın onların etrafında döndüğünü sanıyorlar, sizi kendilerine mecbur sanıyorlar, ondan sonra da alıp ele sazı, başlıyorlar çalmaya.
***
Evet, sizin akrabalarınız vardır, etrafınıza iyi bakın ve birazcık dikkatlice irdeleyin onları... Bir araya geldiğinizde hep onlar konuşur, genel merkezdirler, sohbetlerin gidişatını onlar yönetir, bilir, söyler, çalar söyler...

Ama siz bir şeyler yapmaya çalıştığınızda, kendinizi geliştirdiğinizde, sorduğunuzda, sorguladığınızda, kimi zaman da bunlara, ‘orada dur bakalım, senin dediklerin doğru değil insanları kandırma’ dediğinizde, huysuzlanırlar, yok sayarlar sizi, burun kıvırırlar yaptıklarınıza...

İlla farkında değil gibi yaparlar, önem vermezler, küçümserler…

O dakikadan sonra, sürekli kendilerini dinleten, can ciğer kuzu sarması olduğunuzu sandığınız akrabalarınız/hısımlarınız, ideallerinizi paylaşma zahmetinde bile bulunmazlar, gerçek kişilikleri, cibilliyetleri budur ve kendiliğinden ortaya çıkmıştır.

Dikkat edin onlara, yeri geldiğinde kendilerini ikaz edin ve fazla dinlemeyin…

O değerli vakitlerinizi ve enerjilerinizi almasınlar bari…