Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hukuki Araştırmalar Derneği (HUDER) heyeti ile bir araya geldiği öğle yemeğinde konuşma yaptı.

Türkiye'nin birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine sahip çıkma mücadelesine verilen destek için heyet üyelerine teşekkür eden Erdoğan, "Bu vesileyle, bir parantez açarak, bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum. Olur ya bazı dedikodular ortalıkta dolaşabilir, 'Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ne işiniz var, oraya niye gidiyorsunuz' gibi şeyler konuşuluyor veya konuşulabilir. Burası bir parti genel merkezi değil. Zaten avukatlar için böyle bir şey söz konusu değil, rahatlıkla gidebilirler ama hakim ve savcılar için de böyle bir şey asla söz konusu değil" dedi.

Külliye'ye rahatlıkla gelinebileceğini belirten Erdoğan, "Bu öz güvene, benim hakim, savcı, avukat bütün kardeşlerimin sahip olmasını da özellikle ifade etmek istiyorum. Bu öz güven olmadıkça ülkemizde biz, hukuku egemen kılamayız. Hukuku egemen kılmamız, hakkı egemen kılmamız anlamına gelir. Onun için de bu noktada çok rahat olmamız lazım ve inandığımız yolda da samimi bir şekilde yürümemiz lazım" diye konuştu.

"Tespit edememenin zaafı içinde olduk"

Paralel Yapı'yla mücadeleye de değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz tüm enerjimizi ve zamanımızı adalet sistemimizin yeniden yapılanmasına ayırmışken, 17-25 Aralık 2013 tarihinde yargı içindeki bir çetenin ki bu çete tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ise ihanet olan bir çetedir, emniyet içindeki bir grupla birlikte hükümete ve şahsıma yönelik bir darbe hazırlığı içinde olduğu gerçeğiyle karşılaştık ve aldandık. Niye? Bakıyorsun tabanda ibadet var, ortada ticareti görüyorsun ama tepede, tavanda ihaneti doğrusu tespit edememenin zaafı içinde olduk. Yargıyı gerçek anlamda adalet üreten bir mekanizma haline getirmek için gerçekleştirdiğimiz reformların, bu grup tarafından kendi amaçları doğrultusunda istismar edildiğini gördük. Hakim, savcı unvanı taşıyan bazı insanların kendi ülkelerine, milletlerine ihanet ederek başlattıkları bu girişimi, hamdolsun, milletimizin ve sizlerin desteğiyle akamete uğrattık. Hukukun ve vicdanlarının değil, bağlı oldukları bir yapının ve kendilerine imam olarak tayin edilen bir takım kişilerin emrine giren bu hakim ve savcılar, adalet sistemine gerçekten çok ciddi zarar verdiler. Bunların bir bölümü yargı önünde hesap veriyor, bazıları yurt dışına kaçtı, kovalıyoruz. 'İnlerine gireceğiz' demiştik, gireceğiz. Onlar kaçacak, biz kovalayacağız. Bir kısmıyla ilgili soruşturmalar devam ediyor ama biliyoruz ki hala yargının içinde bu yapının mensubu olan kişiler var. Bunları biliyoruz, isim isim biliyoruz. Karşımızdaki yapı ne kadar alçak ne kadar hain olursa olsun, biz mücadelemizi hukuk devleti ilkeleri sınırları içinde yürütmek mecburiyetindeyiz. Çünkü bu ülke yol geçen hanı değildir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "27 Mayıs'ta Yassıada, 12 Eylül'de Mamak'ta yargılama yapanlarla 28 Şubat'ta darbecilerin karşısında 'hazır ol'da duranlarla 17-25 Aralık'ta gerçek yüzlerini ortaya koyanların hiçbir farkı yoktur. Hatta bu yapı, milletimizin kutsal değerlerini istismar etmesi sebebiyle diğerlerinden çok daha sinsi, çok daha tehlikeli, çok daha tahripkardır" dedi.

"Paralel Devlet Yapılanması'nı er veya geç çökerteceğiz"

"Paralel Devlet Yapılanması adı verilen ulusal güvenliğimize legal görünüm altında illegal tehdit oluşturulan bu yapıyı er veya geç çökerteceğiz. Bunun hiç lamı cimi yok" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu yapı milletimizin kutsal değerlerini istismar etmesi sebebiyle diğerlerinden çok daha sinsi, çok daha tehlikeli, çok daha tahripkardır. Türkiye'yi her alanda, bir kanser hücresi gibi saran bu yapıdan kurtarmakta kararlıyız" şeklinde konuştu.

"Suriye halkının mücadelesi bir istiklal savaşı haline dönüşmüştür"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye halkının rejime ve terör örgütlerine karşı verdiği mücadelenin bir istiklal savaşı haline dönüştüğünü belirterek, "Bugünkü devletini, verdiği İstiklal Savaşı sonunda kurmuş bir ülke olarak Suriyeli kardeşlerimizi çok iyi anlıyoruz, mücadelelerini destekliyoruz, desteklemeye de devam edeceğiz" dedi.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kalkıyor, '30, 40 bin kişiden fazla alamam' diyor. Bu ifadeyi kullandığı için birileri Nobel'e aday gösteriyor. Ama bizde şu an 2,5 milyonu ülkemizde, onlara ev sahipliği yapıyoruz. Bizim derdimiz Nobel mobel falan değil. Bizim derdimiz sadece Rabbimiz'in rızasını kazanmaktır. Aramızdaki fark bu."

"Demokrasiye karşı işlenen cürümlerin bedeli tüm dünya için büyük olacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bölgemizdeki sorunları derinleştirmeye yönelik her çaba, Batı ülkeleri başta olmak üzere, tüm dünyanın geleceğini tehdit eden birer mayın gibidir. Bugün olmazsa yarın, ama bir gün mutlaka bu mayınlar, bölgeyle beraber onları döşeyenlerin de canlarını yakmaya başlayacaktır. Suriye ve Irak'ta körüklenen terör ateşinin, Mısır ve Libya'da demokrasiye karşı işlenen cürümlerin bedeli tüm dünya için büyük olacaktır" dedi.

"Gar önündeki olay kolektif bir terör eylemidir"

"Gar önündeki olay, salt bir DAEŞ olayı değildir. Kolektif bir terör eylemidir" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu terör eyleminin içinde DAEŞ de vardır, PKK da vardır, PYD de vardır, YPG de vardır, Suriye'nin El Muhaberat örgütü de vardır. Müşterek yapılmıştır ve bu 1 Kasım'ı aslında yönlendirme eylemidir" dedi.

"Türkiye olarak, ülkemize yönelik saldırılar dışında, bölgedeki gelişmeleri mümkün olduğu kadar sabırla, ihtiyatla takip etmeye çalıştık. Ama mesele kendi güvenliğimiz, kendi bekamız, kendi geleceğimiz olduğunda hiç kimse bizden gelişmelere seyirci kalmamızı beklemesin"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:

"Terörle mücadelede her gün şehitler veren, her gün yeni acılar yaşayan bir ülke olarak, hassasiyetlerimizi yok sayanlar karşısında kendimizi savunma hakkımızı kullanmaktan asla çekinmeyiz. Bu çerçevede ülke ve millet olarak, varlığımıza kasteden terör örgütünü güçlendirme anlamına gelen her adımı, doğrudan kendimize yönelik kabul ediyoruz."
Editör: TE Bilisim