Perşembe günü Cumhuriyet’in 92nci yılını şanla, şerefle ve gururla kutladık. Cumhuriyet Bayramı 28 Ekim saat 13:00’te başladığından, Çarşamb

Perşembe günü Cumhuriyet’in 92nci yılını şanla, şerefle ve gururla kutladık. Cumhuriyet Bayramı 28 Ekim saat 13:00’te başladığından, Çarşamba günü de Ulu Önderimiz, Ebedi Başkomutanımız Atatürk’ün, Kadıköy’de Rıhtımda anıtına çelenk bıraktık, saygı duruşunda bulunduk. 29 Ekim’de de bu en büyük bayramımız yurtta ve yurtdışında da dış temsilciliklerimizde coşku ile kutlandı. Bayramdan üç gün sonra da dün, yenilenen genel seçimler nedeni ile bütün ülke sandığa gitti. Bugün seçim sonuçları büyük ölçüde belirlenir. Hangi sonuç çıkarsa çıksın ülkemiz için hayırlı olsun. Değerli okurlarım, 92 yıl önce Türk Milleti Cumhuriyetle 29 Ekim 1923’te bir Pazartesi günü saat 18:00 sularında tanışmıştı. Ve Cumhuriyet aynı gün saat 20:30’da da şehirlerimizde 101 pare top atışı ile bütün dünyaya duyurulmuştu. Aslında adı konmasa da ülkemiz 23 Nisan 1920’den beri Cumhuriyetle yönetiliyordu. Zira üzerinde başka bir güç tanımayan, yasama ve yürütme yetkilerini elinde bulunduran TBMM dönemi, tam bir Cumhuriyetti. Ancak o günkü siyaset ve konjonktür Cumhuriyet’in ilanının üç yıl geriye bırakılmasını gerektirmişti. 1923’te Türkiye, ne yazık ki dünyanın en geri kalmış ülkeleri arasında idi. 10 yıl süren (1912-1922) savaş sonunda ülkemiz harap virane, insanlarımız yorgun ve bitkin, yokluk ve yoksulluk içinde idi. Kişi başına düşen milli gelir 45 dolardı. Koca ülkede Şevket Süreyya’nın “Şose denen çizgiler ortaçağ kervan yollarından farksızdı.” diye tanımladığı 9700 km kara yolu ile 4000 km kadar da demiryolu vardı. Ülkenin limanları, deniz ve demiryolları yabancıların elinde idi. Devletin gelirleri giderlerini karşılamadığından 1854 yılından beri borçla yaşıyor, borçlarını yeni borçlar alarak ancak ödeyebiliyordu. Bir müddet sonra da borç da alamaz borçlarını da ödeyemez olmuştu. Ülkede sanayi yoktu, fabrika yok üretim yoktu. İğneden ipliğe her şey ithal edilirdi. İlim, bilim, fen yok, okul da yoktu. 12 milyon nüfusun sadece %2’si okur yazardı. “Zafer”den sonra Ulu Önder Atatürk, kılıcını kınına koyarak, büyük bir azimle ülkede modernleşme ve kalkınma savaşını başlattı. Cumhuriyetle birlikte 150 yıldır bir türlü başarılamayan ülkenin siyasi sosyal, teknik ve ekonomik ihtiyacı olan bütün reformlar kısa sürede gerçekleştirildi. Ülke hızlı bir kalkınma dönemine girdi. Ulu Önder Atatürk’ün yönetiminde, Cumhuriyet Türkiye’si başarıdan başarıya koştu. Örneğin Cumhuriyetin ilk 15 yılında, 1923-29 döneminde Türk ekonomisi %8,9, 1930-39 döneminde de %11,6 büyümüştü. Bugün ulaştığımız düzeyi, elde ettiğimiz kazançları ve namütenahi nimetleri, hür ve müstakil ve onurlu yaşamımızı Ulu Önder Atatürk’e ve Cumhuriyet yönetimine borçlu olduğumuzu unutmamak ve unutturmamalıyız. Cumhuriyetin 92nci yılı münasebeti ile Ulu Önder Atatürk ve O’nun Kahraman Silah arkadaşlarını en yüksek duygularla tazimle anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.