Yeni Türkiye Devleti temellerini süngü ile değil, süngünün dahi dayandığı iktisadiyatla kuracaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923)

İvedilikle uygulanmasında yarar gördüğüm Kemalist Ekonomi Sistemi oldukça basit ve sadedir. Anlaşılması, uygulanması ve kontrolü çok kolaydır. Kısa sürede elde edilen başarılı sonuçları ile kendini kanıtlamıştır. Başarısının altında yatan temel husus, Türkiyenin imkanlarına Türk insanının kabiliyetine ve tamamen milli menfaatlere yönelik üretim hedeflerinin seçilmiş olmasıdır. Yine burada da teknik detaylarına girmeden birkaç özel hususa değinerek “KEMALİST EKONOMİ SİSTEMİ” başlıklı yazı serisini tamamlıyorum.

Türkiye artık Cumhuriyetin kurulduğu yıllardaki gibi üretim için gerekli olan sermaye, insan kaynağı, doğal kaynaklar, kredi imkanları, ulaştırma vasıtaları ve yaygın eğitim sistemi gibi alanlarda yokların olduğu bir ülke değildir. Ülkemizde bugün ekonomik çarkları hızla çevirecek her türlü imkanımız vardır..

Türkiye artık kredi alan değil veren bir ülke seviyesine erişmiştir. Avrupa başta olmak üzere bütün dünya ile ilişkilerimiz gelişmektedir. Ayrıca insanımızın refah seviyesi giderek gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaşmaktadır. Fakat bütün bunlar bizim gibi önemli bir coğrafyada bulunan ve gelişmek için son derece yeterli potansiyele sahip bir ülke için yetmez. Yetmemelidir. Çünkü;

– Nuıfusumuz genç, İnsanımız eğitimli, kabiliyetli ve çalışkandır.

– Ekonomik faaliyetlere tarihi tecrübelerimize dayanarak dünyanın diğer insanlarına göre çok daha fazla yatkınız..

– İnsanımız müteşebbistir. Daima daha iyisini başaracak güce, yeteneğe ve tecrübeye sahiptir.

O halde daha iyisini yapmak varken ve önünde Atatürk gibi bir önderin çok başarılı uygulama örnekleri dururken neden bu durumdayız. Daha fazlasını istemek bizim de hakkımızdır. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk insanı beceriksiz ve liyakatsiz yöneticiler tarafından içine düşürüldüğü bugünkü korkunç manzarayı hiçbir zaman haketmemiştir.

Diğer ekonomik görüşler yanında çok daha tutarlı ve tamamen Türk insanının kabiliyetlerine göre hazırlanmış ATATÜRKÇÜ EKONOMİ’nin uygulanması ile bugün çok daha ileri bir seviye ulaşmamız mümkündür. Çünkü Atatürk zamanında olduğu gibi artık bir ön hazırlık devresine ihtiyaçta yoktur. Atatürke inanmış kadroların bilinçli ve planlı çalışmaları ile çok kısa bir sürede başarılı neticeler alınabilecektir.

Atatürk dönemi uygulamaları için aşağıda vereceğim iki küçük örnek dahi sistemin geçerliliğini ve önemini ortaya koymaktadır.

Dün “ÖZELLEŞTİRME” konusu ülkenin ekonomik gündeminin en önemli maddesi idi. Sadece bunun için bir bakan dahi ayrılmıştı. Bugün Atatürk dönemi iktisat politikalarının temelinde yer alan “Kamu İktisadi Teşebbüsleri” olarak bilinen kurum ve kuruluşların tamamı özelleştirme furyasında ya satılmış yada kapatılarak devlet iktisadi hayattan, yani bizzat üretim ve dağıtım yapmaktan çekilmiştir. Yok pahasına elden çıkarılan bu tesisler, sadece iktisadi açıdan değil sosyal açıdan da toplumun her alanda kalkınmasına yönelik projelerdi. Ülkenin dört bir yanına dengeli bir şekilde dağıtılan bu kuruluşlarla bölge halkının sosyo kültürel seviyesinin çağdaş dünyaya ayak uydurabilmesi hedef alınmıştı.

Özelleştirilmesi istenilen Kamu İktisadi Kuruluşlarının ilki ve en büyüğü olan SÜMERBANK’ın 11 TEMMUZ 1933 tarihli, 2262 Sayılı Kanunu’nun 11’inci maddesini sayın yetkililerimiz lütfen açıp okusunlar. Orada” bir kamu kuruluşunun bir yıl içinde kendisini nasıl özelleştireceği, bulunduğu üretim sahasından nasıl çekileceği ve bu alanı özel kuruluşlara nasıl devredeceği ” detaylı olarak anlatılır. İlgililerimize önemle duyurulur. Bu maddede özetle; bu kuruluşun halen bulunduğu üretim alanında bir yıl kalacağı, bir yıl sonra kuruluşu Türk şahıs veya şirketlerine devredeceği, kazanılan para ile yeni bir sektörde üretime başlanacağı yer alır. Yani bu kuruluşların yöneticilerine çok önemli görevler tevdi edilmiştir.

İkinci örnek CUMHURİYET KÖYLERİ ile ilgilidir. Bülent Ecevit ve partisi tarafından hazırlanan KÖYKENT PROJESİ ile MHP’in ortaya koyduğu.TARIM KENTLERİ PROJESİ tamamen Atatürk tarafından geliştirilmiş bir bölgesel kalkınma projesidir.

Prof.Dr. Afet İNAN’ın hazırladığı ve uzunca bir dönem ortaokullarda Yuttaşlık Bilgisi dersi olarak okutulan “VATANDAŞA MEDENİ BİLGİLER” isimli ders kitabında bugün yeni bir şey gibi ortaya konulanların bizzat Atatürkün kendisinin hazırladığı “CUMHURİYET KÖYLERİ” nin basit bir kopyasının olduğu görülecektir.

Atatürk’ün başlattığı fakat bütün yurda yaymak için ömrünün yetmediği “CUMHURİYET KÖYLERİ” oluşturulduğu takdirde; bugüne kadar alt yapı için harcanan ve dahada harcanacak miktarın çok cüz’i bir kesimiyle hizmet ülkenin en uç noktasına kadar ulaşabilecetir. Böylece dağ başında üçbeş insanın yaşadığı yerleşim yerlerinin güvenliğive refahı için sarfedilen yüksek rakkamlı harcamalar doğrudan üretime aktarılabilecektir.

Çalışkan Türk halkını her köşesinden bereket fışkıran kutsal Anadolu topraklarında açlığa mahküm eden kifayetsiz yöneticilerimize sesleniyorum. Buyrun size gerçek bir Atatürkçü olduğunuzu gösterme imkanı. Bu zamanda yapamazsanız, bir daha hiç şansınız olmaz.

Atatürkçülük uygulama ile olur. Nutukla Atatürkçü olunmaz. Doğu ve Güneydoğu Anadoluda üretimin sıfır olduğu, birkaç ailenin yaşadığı köy ve mezralara devletin yol, su, elektrik, okul, telefon vs. götürdüğü, ebe ve hemşire gönderdiği görülmektedir. Ayrıca “buraları eşkiya basmasın ve vatandaşlarımız eşkiyayı beslemek zorunda kalmasın” diye karakollar kurulduğu ve önemli miktarda güvenlik harcaması yapıldığı gerçektir. Dünyanın hiç bir ülkesi bukadar zengin değildir. Bunun adı resmen savurganlıktır ve yönetim zaafiyeti belirtisidir. Buraya giden hizmette yarımdır. Oysa her yere yarım ve eksik hizmet gideceğine, merkezi bir yere tam hizmet verirsiniz. Vatandaşımız akıllıdır. Çok kısa bir süre içinde zaten kendisini buraya taşıyacaktır.

Netice olarak; 40 yılı aşkın bir süredir ATATÜRK’ün en kuvvetli yönü olduğuna inandığım ekonomik görüşlerini her platformda savundum. Bu konuda” bu görüşlerin diğer görüşlerden her yönü ile iyi olduğunu ispat eden bir doktora tezi verdim. Konferanslarla, gazete makaleleri ile, seminerler ve televizyon proğramları ile ilgili ve yetkililere ulaşmaya çalıştım. Fakat başarılı olamadım. Şimdi bana düşen ikaz ve uyarma görevini bir kere daha özetle vurguluyorum.

Atatürk ve Atatürkçü Düşünce’ye inanmış iyi insanları bu alanda göreve davet ediyorum. Biliyoruz ki; milletin huzuru, güveni, refah ve mutluluğu ATATÜRK”ün gösterdiği yoldadır.