Yeni Türkiye Devleti temellerini süngü ile değil, süngünün dahi dayandığı iktisadiyatla kuracaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923)

2023 Ocak ayın­da Tür­ki­ye’nin üze­ri­ne çö­ken eko­no­mik ka­ra bu­lut­lar gi­de­rek ço­ğal­mak­ta ve gü­ne­şi ka­pat­mak­ta­dır. Bü­yük ço­ğun­lu­ğu yoksulluk sı­nı­rı­nın al­tın­da bu­lu­nan hal­kı­mı­zın si­ya­set ve si­ya­set­çi­ler­den bek­len­ti­le­ri­ azal­ma­kta ve ka­ram­sar­lık dal­ga dal­ga bü­tün yur­du kaplamakta­dır. Çö­züm­süz­lük gi­de­rek art­mak­ta­dır.

Bu durum 1875 yı­lın­da aldığı dış borç­la­rı öde­ye­me­ye­rek if­la­sı­nı ilan edip, ha­zi­ne ida­re­si­ni dev­le­tin ala­cak­lı­la­rı­na (Uluslararası Düyun-u Umumiye İdaresine) tes­lim eden Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu ile ben­zer­lik gös­ter­mek­te­dir. Os­man­lı Dev­le­ti bu uygulama ile istiklali dahil her şe­yini yabancılara teslim etmiştir. Aslında borç ve­ren em­per­ya­list güç­ler­ce bu borç­lar yö­ne­ti­mi­nin 10 Ağus­tos 1920’de im­za­la­nan Sevr Ant­laş­ma­sı­nın uy­gu­lan­ma­sı ile son­su­za ka­dar de­va­mı ar­zu edil­miş­tir.

Lozan Barış Antlaşmasının siyasi kazanımlarının dışındaki en büyük başarısı işte bu ekonomik tam teslimiyet yönetimine son vermek olmuştur. Bu­gün gel­di­ği­miz nok­tada Merkez Bankası rezervlerinin sıfırlanması ve hatta eksiye düşmesi, ül­ke­mi­zin acemice yönetilmesi ile plan­lı bir şe­kil­de içi­ne dü­şü­rül­dü­ğü borç ba­ta­ğı yü­zün­den eko­no­mi yöneti­mi­mizin Os­man­lı’ya ben­zer şe­kil­de hü­kü­met­in kon­tro­lün­den alınması tehlikesi ortaya çıkmaktadır.

İçine düşürüldüğümüz ekonomik kaostan bilinen ve yaygın kullanılan klasik ekonomik tedbirlerle çıkılması artık çok zordur. Mutlaka yeni ve radikal metotlar denenmesi gerekmektedir. İşte ben burada hızlı, radikal ve tamamen milli tedbirleri içeren Ata­türk’ün eko­no­mik gö­rüş ve uy­gu­la­ma­la­rı­nın Türk eko­no­mi­si­ne “Şok Te­da­vi” mey­da­na ge­ti­re­ce­ği­ni ve bizi çö­küş­ten çı­kar­ta­ca­ğı­nı değerlendiriyorum.

Üretim eksikliği, yüksek enflasyon, işsizlik, iç ve dış borçlar başta olmak üzere tüm ekonomik göstergelerdeki olum­suz­luk­la­ra rağ­men ekonomik alanda hızla iyileşmemizi kolaylaştıracak önemli göstergelerde mevcuttur.

Pi­ya­sa­da her çe­şit mal vardır. Dük­kân­lar her tür­lü ih­ti­yaç ma­lı­nın bin bir çe­şi­di ile ağ­zı­na ka­dar do­ludur . Hiç­bir ma­lın sı­kın­tı­sı çe­kil­mi­yor. Şe­hir­le­ri­miz­de her kö­şe­de man­tar gi­bi bi­ten dev alış­ve­riş mer­kez­le­ri bilhas­sa ta­til gün­le­ri hın­ca­hınç do­lu­yor. Yol­lar­da­ki araç tra­fi­ği yük­sek ben­zin fi­yat­la­rı­na rağ­men ar­ta­rak de­vam edi­yor ve bü­yük bir can­lı­lık izleni­mi­ni ve­ri­yor. Lüks ara­ba sa­tış­la­rı pat­lı­yor. Ga­ze­te­le­rin em­lâk ilanların­da­ki ha­re­ket­li­lik ise göz­ler­den kaç­mı­yor. Enf­las­yona rağmen emlâk pi­ya­sa­sın­da­ki fi­yat­la­rı tut­mak müm­kün de­ğil. Ül­ke­min in­san­la­rı için is­te­ye­ne dağ ba­şın­da is­te­ye­ne or­man için­de, is­te­ye­ne de­niz ve göl kıyısın­da beş yıl­dız­lı muh­te­şem vil­la­lar ya­pı­lı­yor. Dolar milyonerleri bu ultra lüks ma­li­kâ­ne­ler ma­ket üze­ri­ne anın­da sa­tı­lı­yor. Ta­bi­ri ca­iz­se kapanın elin­de ka­lı­yor. Sa­yı­la­rı her ge­çen gün ar­tan dolarla oynayan kayıtdı­şı zen­gin­le­ri­miz dün­ya­nın göz­de ta­til mer­kez­le­rin­de har­ca­dık­la­rı ola­ğa­nüs­tü meb­lağ­lar yü­zün­den el üs­tün­de tu­tul­ma­ya de­vam edi­li­yor. Bü­yük kent­le­ri­miz dış gö­rü­nüm­le­ri ile Av­ru­pa ben­ze­ri bir çeh­re­ye bürünüyor. Her kö­şe ba­şın­da 25-30 kat­lı iş mer­ke­zi in­şa­at­la­rı (iç­le­ri boş ol­sa bi­le) gö­rü­lü­yor. Ha­va­i fi­şek gös­te­ri­le­ri çok mut­lu bir azın­lı­ğın var­lı­ğı­nı dün­ya­ya ilan edi­yor.

Yukarıdaki kazanımların dışında ülkemizi içine düştüğü durumdan çıkartacak bilgili, tecrübeli, liyakatlı ve namuslu çok geniş bir insan kaynağına sahibiz. Görev verilmesini bekleyen bu kadrolar başarılı bir istihdam politikasıya ülkemizi gerçek anlamda şahlandırmaya hazırdır.

Bugün ekonomiyi ayakta tutacak orta sınıf hızla yoksulluk sınırı altına inerken çok küçük bir kesim tepe eliti milli gelirin % 90 bölümünü kontrol etmektedir. Geniş halk kitleleri açlık ve yoksullukla mücadele ederken bu bir avuç mutlu azınlık olarak adlandıracağımız kesim ultra modern bir yaşam sürdürmektedir.

Sonuçte toplumun sosyal dengesi darmadağın olmuştur. Çok önemli bir kesim ancak devletten aldığı sadaka kabilinden yardımlarla hayatına devam etmektedir. Ayrıca yapılan bu yardımların toplamı sosyal bir devletin yapması gereken doğal yardım sınırlarının çok ötesi-ne geçmiştir.

Ekonomi Bakanımız Nureddin Nebati Bey ve ekibinin çiz­dik­le­ri toz ­pem­be tab­lo­lar ve ver­dik­le­ri ra­kam­lar ger­çek­ten müt­hiş bir iyi­leş­me­yi işaret edi­yor­muş. Bun­la­ra gö­re, Tür­ki­ye eko­no­mi­si bü­tün dün­ya­ya ör­nek ola­bi­le­cek muh­te­şem bir ba­şa­rı gös­te­ri­yor­muş!. Düşünen beyinler bu kişilerin Türkiyenin neresinde yaşadıklarını merak ediyor. Çünkü bunların söylemleri ile bizim gerçek yaşadıklarımız birbirine asla uymuyor.

Bakan Nebati’nin gördüğü manzara gerçek midir ? Hayır vatandaşlarımızın gördüğü manzara bu değildir.

Çünkü;

– Üre­te­me­yen ta­rım ve sanayi ke­si­mi gay­ri mem­nun­dur.

– Sa­ta­ma­yan es­naf ve iş adamları gay­ri mem­nun­dur..

– Açlık sınır altında maaş alan asgari ücretli gayri memnundur.

– Evine ekmek götüremeyen işsizlerimiz gayri memnundur.

– Enflasyon ve hayat pahalılığı altında inleyen geniş halk kesimleri gayri memnundur.

– Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de oluş­tur­du­ğu­muz mil­li sa­na­yi­mi­zin dev kuruluşla­rı yer­li ser­ma­ye sa­hip­le­ri plân­lı ola­rak yok edil­di­ğin­den çoğunlukla ya­ban­cı ku­ru­luş­la­rın eli­ne geçmiştir..

– Mak­ro eko­no­mi gös­ter­ge­le­ri ve ra­kam­lar ne ka­dar abar­tı­lı olur­sa ol­sun Türk top­lu­mu­nun önem­li bir ke­si­mi aç­lık sı­nı­rın­da ya­şam mü­ca­de­le­si vermek­te­dir.

– Ca­ri iş­lem­ler den­ge­si­nin olum­suz ya­pı­sı gi­de­rek bü­yü­mek­te­dir.

– Ver­gi ge­lir­le­ri için­de do­lay­lı ver­gi­ler gi­de­rek art­mak­ta­dır. Do­lay­lı ver­gi­ler ge­nel ola­rak ver­gi ada­le­ti­ni men­fi yön­de et­ki­le­mek­te­dir. Çün­kü bu sistem­de az ka­za­nan ile çok ka­za­nan ay­nı ver­gi­yi öde­mek­te­dir.

– Eko­no­mi­nin ve ver­gi sis­te­mi­nin en önem­li so­ru­nu ka­yıtdı­şı eko­no­mi’dir. Ka­yıt al­tı­na alı­na­ma­yan eko­no­mi yü­zün­den yıl­lık ver­gi ge­li­ri kay­bı­mız artmaktadır.

Ekonomik krizden sağlıklı bir ortama çıkabilmek için mev­cut klasik eko­no­mik sis­tem­ler­e göre alınacak tedbirler ye­ter­li ola­ma­dı­ğı için biz bugün­kü çık­maz­lar­la kar­şı­laş­tık. Do­la­yı­sı ile bi­zim ya­pı­mı­za uyan ye­ni ve uy­gu­la­na­bi­lir, bi­zim in­san­la­rı­mı­zın ka­rak­te­ri­ne uy­gun, in­san­la­rı­mı­zın asga­ri is­tek ve bek­len­ti­le­ri­ni kar­şı­la­ya­bi­len ve bi­zim ya­pa­bil­me kabiliyetimiz dâ­hi­lin­de ta­ma­men mil­li po­li­ti­ka­lar tes­pit e­dip uy­gu­la­ma­mız ge­rek­mek­te­dir.

Kü­re­sel mi­mar­la­rın her ka­rı­şın­da gö­zü olan bu coğ­raf­ya­da Tür­ki­ye gi­bi güç­lü bir po­tan­si­ye­le sa­hip ül­ke­nin yö­ne­ti­mi ko­lay de­ğil­dir. Bu ülkeyi yönetecek kişilerin dünyanın coğrafi merkezinde yeralan, stratejik ulaştırma yolarının kesistiği ve doğal alt yapı zenginliklerine sahip bölgenin tarihini ve coğrafi üstünlüklerini çok iyi bilmesi gerekmektedir. Ayrıca 12000 yıldır tarih sahnesinde yer alan Türk milletinin ana karakter yapısı, milli ve kültürel değerlerini iyi tanımalıdır.

Bi­lin­di­ği gi­bi tek adam ik­ti­da­rı­nın si­ya­set­te­ki kar­şı­lı­ğı da­ha hız­lı ve ke­sin­ti­siz hiz­met üre­til­me­si de­mek­tir. Sağ­la­nan si­ya­si is­tik­rar ile ar­tan işgü­cü so­nu­cu hal­kı­mı­zın ce­bi­ne da­ha çok pa­ra gi­re­cek ve da­ha çok refah bü­tün ül­ke­de yay­gın­la­şa­cak­tı. Eko­no­mik zor­luk­la­rı­nı at­la­tan halkımız yıl­lar­dır ken­di­si­ne güç an­lar ya­şa­tan anar­şi ve te­rör ör­güt­le­ri­ni bes­le­yen “yok­sul­luk ve fa­kir­lik şart­la­rı” da or­ta­dan kal­ka­ca­ğı için da­ha gü­ven­li bir or­ta­ma ka­vu­şa­cak­tı.

İçe­ri­de bun­lar olur­ken hal­kı­nın des­te­ği­ni ar­ka­sı­na alan ik­ti­dar, dışarı­da da­ha dik du­ruş ser­gi­le­ye­cek ve ül­ke­nin men­fa­at­le­ri­ni dış tesirlere kar­şı da­ha iyi ko­ru­ya­cak­tı. Bü­tün bun­lar ol­ma­sı ge­re­ken ve bekle­nen sı­ra­dan ge­liş­me­ler­di. Oysa bunların hiçbiri olmadı. 20 yıllık kesintisiz devam eden AK Parti sonunda plansızlık, liyakatsizlik, bilimden kaçınma, yolsuzluk ve savurganlık uygulamaları ile ekonomiyi dibe çökertti.

İş­te tam bu nok­ta­da eli­miz­de he­men kul­la­na­bi­le­ce­ği­miz her yö­nü ile de­nen­miş ve ba­şa­rı ol­du­ğu is­pat­lan­mış bir eko­no­mik sis­tem bulunduğu­nun far­kı­na dahi varmadılar. Bu sis­tem Ga­zi Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk’ün 1923-1938 ara­sın­da or­ta­ya ko­yup fii­len tat­bik edip ba­şa­rı­sını kanıtladığı KEMALİST EKONOMİ SİSTEMİ’dir. Tarihi bir yanlış yapılarak Atatürk’ün ölümü ile terk edilen bu sistem 85 ye­ni­den uy­gu­lan­mayı beklemektedir.

Günümüzde ba­zı ak­lı­ev­vel ve bil­gi­si ken­din­den ma­kul ay­dın geçinen un­van ve ma­kam sa­hi­bi en­tel­le­rin, bun­dan 85 yıl ön­ce yü­rür­lük­te olup ba­şa­rı­sı­nı ka­nıt­la­mış olan Ata­türk’ün gö­rüş ve uy­gu­la­ma­la­rı­na “Çağdı­şı ve dev­ri­ni ta­mam­la­mış olan ve sa­de­ce o gü­nün şart­la­rın­da kulla­na­bi­len şey­ler­di” de­me­le­ri­ne kar­şı is­yan et­me­mek müm­kün de­ğil­dir.

Oy­sa uy­gu­la­ya­rak bi­zi bu­gün­kü aç­maz­la­ra sü­rük­le­yen eko­no­mik sis­tem olan Ka­pi­ta­liz­min ya­şı 250’dur. Bu sis­te­min fi­kir ba­ba­sı Adam Smith bi­zim için de­ğil, için­de ya­şa­dı­ğı İn­gi­liz top­lu­mu­nun is­tek­le­ri­ne ve ka­bi­li­ye­ti­ne gö­re bir sis­tem dü­şün­müş­tür. Ata­türk dö­ne­mi­ni ta­rih­te kal­mış di­ye aşa­ğı­la­yan bu ga­fil­ler ka­pi­ta­liz­mi çağ­daş ve mo­dern ola­rak ifa­de etmek­le gaf üs­tü­ne gaf yap­mak­ta­dır­lar. Ve bun­lar akıl­la­rın­ca Ga­zi’nin Eko­no­mik gö­rüş ve dü­şün­ce­le­ri­ni aşa­ğı­la­ma­yı çağ­daş bi­lim­sel dü­şün­ce ola­rak gö­rü­yor­lar.

Çözüm yine Türk Mil­le­tin­de­dir. Çözüm; bu mil­le­tin bağ­rın­dan çı­kan Ata­türk’ün eko­no­mik fi­kir, dü­şün­ce ve uy­gu­la­ma­la­rın­da­dır. Ça­re; dı­şa­rı­da de­ğil, Sevr’i kı­rıp Lo­zan’ı ba­şa­ran be­yin­ler­de aranma­lı­dır.

—————————————

NOT: Dr. Tahir Tamer Kumkale’nin “KEMALİST EKONOMİ SİSTEMİ” ile ilgili yazıları devam edecektir.