Yeni Türkiye Devleti temellerini süngü ile değil,

süngünün dahi dayandığı iktisadiyatla kuracaktır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923)

Türkiyede askerlerin kabul ettirdiği Anayasa olarak isimlendirilip defalarca değişikliğe uğratılan 1982 Anayasasında geçen 41 yıl içinde değiştirilemeyen tek husus vardır. Ve bu husus anayasanın temelinde Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin yattığıdır. Türk milletinin % 92 ‘si yöneticilerine bu ülkeyi Atatürkçü kurallar ile idare edin demiştir. Bunun nasıl yapılması gerektiği de yine bu anayasada açıkça belirtilmiştir. Ayrıca bu işi yapacak kurum ve kuruluşların tamamı zaman içinde oluşturularak faaliyete geçirilmiştir.

Anayasanın Atatürkçü Düşünce ile ilgili maddeleri halen yürürlüktedir. Fakat geçen süre içinde istenildiği şekilde faaliyete geçilememiş ve Atatürkçü Düşünce Sistemi Anayasa ile yasaların tüm bağlayıcılığına rağmen Türk insanının yaşamında etkili olamamıştır. AK Parti 2002 yılında iktidara geldiği zaman yaptığı ilk icraatı Atatürkçü Düşüncenin toplum yaşantımızın her alanında etkili olmasını koordine edip faaliyetleri denetleyecek olan MGK Genel Sekreterliği Toplumla İlişkiler Başkanlığı’nı tüm bilgi birikimi ile tamamen lağv etmek olmuştur. Dolayısıyla 2003 yılından itibaren çeşitli kurum ve kuruluşlara yasalarla verilen Atatürkçü Düşünceyi oluşturma ve uygulamaya geçirme çalışmaları tamamen durmuştur.

Oysa Türkiye halâ bir hukuk devletidir. 1982 Anayasası ve ilgili yasalarımız halen yürürlüktedir. Cumhuriyet hükümetleri bunlara uymak ve uygulamakla sorumludur.

İşte benim bir seri yazı ile vurgulamak istediğim ana husus budur. Bilimsel yollarla başarısını kanıtlanmış olan Atatürk’ün Ekonomik Sistemi’nin süratle uygulamaya geçirilmesi aslında anayasanın amir hükümleri için de yer almaktadır.

Ben, Atatürk'ü sadece arkasına sığınılacak bir isim gibi gören ama yaptıklarından asla ders almayan ve uygulamalarını buna göre yapmamakta direnen eski yöneticilerimizden bir şey beklemiyorum. Ama özellikle gençliğimizin Atasına sahip çıkacağına, Atatürkçü Düşünce'nin yayacağı ışığın bu karanlık günlerimizde milletimize rehber olacağına inanıyorum.

Ben, Ak Parti iktidarının mutlak yönetimi altında geçen yirmi yıl içinde Atatürk’ü ve eserlerini yok farzetme ve her alanda Atatürk’ü dışlama çabalarını AKP’nin siyasi başarısızlığı olarak görüyorum.

Atatürk ve eserlerine yapılan her haksız saldırının özellikle gençlik üzerinde etkili olduğunu ve bu kesimin Atatürk ve Düşünce sistemini özellikle sosyal medyayı da kullanarak sahiplendiğini görüyoruz.

Nitekim çok uzun yıllar herkesin evinde olmasına rağmen kapağı açılmadan kütüphane süsü olarak kullanılan NUTUK isimli şaheserin gençlerimizce okunup anlaşıldığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Ak Parti yönetiminde Türk gençliği Cumhuriyet tarihininde görüşmemiş bir artışla Atasını ve O’nun ölümsüz eseri NUTUK kitabını sahiplenmiştir. Nitekim konuya ilişkin olarak15 yaşımdaki torunumun NUTUK’u ciddi bir şekilde okuyup anladığını görmemin beni derecesiz mutlu ettiğini de belirtmek isterim.

Anıtkabir, tarihinde görülmemiş yoğunlukta genç yığınları ile dolup dolup boşalmaktadır. Yani, Atatürke gerçekten inanmış, fikirlerini sahiplenmiş bir nesil gümbür gümbür koşarak ülkenin geleceğini teslim almaya gelmektedir. Ben bu gerçekleri ülkemin geleceği için çok büyük bir kazanım olarak görüyorum.

Gazi Mustafa Kemâl Atatürk; fikir ve düşünceleriyle 20’nci asırda Türklük Dünyası başta olmak üzere bütün insanlığa ışık saçmış ve adeta insanlığı iyiye, doğruya ve güzele yönlendirmiştir. Geçen çağa ismini altın harflerle yazdırmıştır.

TUTARLI, DENGELİ ve UYGULANABİLİR bir düşünce sistemi ile 21’inci Asırda da Türkiye’ye ve dünya insanlığına yön vermekte ve yol göstermektedir..

Bu büyük insanın her yönü incelenmiş ve fakat en kuvvetli olduğu ve en büyük başarıların kazanıldığı EKONOMİK GÖRÜŞ VE UYGULAMALARI daima ikinci planda tutulmuştur.

Oysa Atatürk; Osmanlı Devletinin tamamen sıfırlanmış ekonomik altyapısından insangücü, sermaye, bilgi, teçhizat dahil hiçbir dış destek olmadan sadece 15 yıl içinde kendi ağır sanayiini kurmuş ve planlı kalkınma dönemini başlatmıştır. Enflasyonsuz, borçsuz, kendi tankını, topunu ve uçağını yapabilen, geleceğe güvenle bakan bir Türkiye yaratmıştır.

Osmanlı'nın Düyun-ı Umumiye yönetiminden kalan borçlarını da ödeyerek çağına göre büyük bir kalkınma hamlesi sağlanmıştır. Atatürk'ün dünyanın bilinen ve uygulanan başlıca ekonomik sistemlerinin dışında Türk milletinin ihtiyaçlarına, istek ve arzularına, milletin kabiliyetlerine uygun olarak yarattığı ekonomik sistem ile geçen asrın en büyük ekonomik mucizesi meydana getirilmiştir.

Kapitalizm ve sosyalizm gibi başlıca ekonomik doktrinler üzerinde bilim adamlarınca binlerce cilt eser verilmiştir. Yıllarca üzerinde titizlikle çalışılmıştır. Bugün artık kalıplaşarak doktrin haline gelmiş bu gibi sistemler ve bunların pek çok ülkedeki başarılı uygulamaları mevcutken sadece 15 yıllık kısa bir uygulaması olduğu bilinen Atatürkçü Ekonominin bu sistemlere üstünlüğünden bahsetmek mümkün olabilir mi ?

Konunun cevabı ilk bakışta olumsuzdur. Meseleye Atatürk'ün iktidar olduğu 15 yıl içinden değilde, O'nun içinden yetiştiği Türk Milletinin binlerce yıllık geleneksel ekonomik faaliyetleri açısından bakalım.

İşte burada;" nesiller boyu birbirine aktarılarak ve daima kendini yenileyerek sistemleşen ekonomik kültürümüzün Atatürk'ün şahsında en başarılı örneklerini verdiğini" söyleyebiliriz.

Tarihi ticaret yollarını kontrol eden bölgelerde siyasi egemenlik sahibi olmaya özen gösteren atalarımız; bu coğrafi konumlarının gerekli kıldığı şartları en iyi şekilde değerlendirmişler ve ticari alandaki üstünlüklerini herzaman çevrelerine kabul ettirmişlerdir.

Tarihteki Türk Devletlerinin ortak bir vasfıda ; halkının refah ve mutluluğunu çağının şartları içinde en üst düzeyde gerçekleştirerek çok zengin bir ekonomik kültür yapısı oluşturmalarıdır.

Atalarından aldığı ekonomik kültür mirasını çok iyi kullanan Atatürk'ün ekonomik düşüncesinde fikir ve icraat arasında eşsiz bir uyum vardır. Sıfır denilecek bir seviyeden ve savaş şartları içinden on yılda ağır sanayi hamlesini gerçekleştirerek kendi tankını, topunu ve uçağını çağın gereklerine uygun olarak bizzat Türk insanının yapabileceği bir düzeye ulaşılması onun dehasının eseridir.

Yine dünyanın en gelişmiş ekonomilerine sahip ülkeler 1929 ekonomik krizi ile büyük sıkıntılar içinde bunalırken, bu durumdan etkilenmeyen ve bilakis lehine çeviren, buhranı takibeden devrede planlı ve proğramlı kalkınmanın dünyadaki en güzel örneklerinden birinin yaratılması yine onun üstün dehası ve önderlik kabiliyetinin doğal bir neticesidir.

---------------------------------

Dr.Tahir Tamer Kumkale’nin “KEMALİST EKONOMİ SİSTEMİ “ile ilgili seri yazıları devam edecektir.