AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Rixos Oteli'nde düzenlenen AK Parti 4. Sosyal Bilimler Teşvik Ödülleri Töreni'nde yaptığı konuşmada, siyasi hareketlerin, kültürel hareketlerden bağımsız düşünülemeyeceğini belirtti.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Son 3 gün içinde, gerçekten sadece bir Başbakan ya da AK Parti Genel Başkanı olarak bunu söylemiyorum, iki siyasi partinin genel başkanının yaptığı iki tavır, ben dedim 'Herhalde bu genel başkanların evlerinde kitap eksik.' Birisi, 'Osmanlı Devleti'ni 1. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın kuklası' olmakla itham etti, hakaret etti ve bunu da 18 Mart Çanakkale Savaşı'nın 100. yılında yaptı. Bizler, Çanakkale şehitlerinin o büyük fedakarlıkları üzerine konuşurken, hissederken bir genel başkan çıktı dedi ki 'Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın kuklası.' Eleştirebilirsiniz, Osmanlı Devleti'nin o günkü yöneticilerini eleştirebilirsin. Kimse eleştiriden azade, bigane değildir ama bir devleti ve de tam da emperyalistlerin, bütün yedi düvelin yüklenerek bir kadim medeniyeti yok etmek üzere Çanakkale'ye yürüdüğü savaşın yıl dönümünde bütün o insanlara dönüp 'Siz aslında kuklaydınız' demek, ne büyük cehalettir. Bilmez ki bu genel başkan, aslında Çanakkale'de o ya da bu safta herkes centilmence bir savaş verdi, doğru ama bizim safımızda olanlar sadece İstanbul'u değil, sadece Anadolu'yu değil, sadece Türkiye'yi değil bütün mazlum milletleri, en önemlisi de kitaba dayalı bütün kadim medeniyetimizi savundular."

"'Nankör' diyen kişinin kendisi, öylesine nankörlük yapıyor ki..."

Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Diyanet İşleri Başkanı Görmez'e "Nankör" dediğini belirterek, şunları kaydetti:

"Şimdi ben, bu Anamuhalefet Partisi Genel Başkanına sesleniyorum, dünyanın neresinde, hangi görüşü savunmuş olursa olsun dünyanın neresinde bir din adamına, bir siyasi 'Nankör' diye hitap edebilir. 'Nankör' diyen kişinin kendisi, öylesine nankörlük yapıyor ki bu milletin imanının temsil edildiği bir makama bu ifadeyi kullanabiliyor. Çanakkale Savaşı yıl dönümü vesilesiyle ki konuşmasında hutbe ile duayı ve birçok şeyi karıştırdı, birçok cehalet örneği var da şimdi girmeyeyim. Birçok temel kavramı karıştırdığı konuşmasında, cehaletini sergilediği konuşmasında, Atatürk'ün hutbede yer almadığını ifade ederek, buradan hareketle hakarette bulunuyor. Örnek vermek istemiyorum ama Yunanistan'da bir siyasi liderin Atina Başpiskoposu ile ilgili ya da Rusya'da Moskova Patriği ile ilgili ya da Vatikan'da, Avrupa'nın herhangi bir yerinde Papa ile ilgili herhangi bir görüş dolayısıyla böyle bir ifadeyi kullanma cüretine sahip olan birisi, halkın huzuruna çıkabilir mi? Din ve devlet işleri ayrıdır ama devlet adamları dine saygıyı öğrenecekler, saygıyı öğrenecekler."

"Kılıçdaroğlu, hatim ne demek bilir mi"

Söz konusu hutbenin okunduğu günün sabahı 253 bin şehit için bütün camilerde 253 bin hatim indirildiğini belirten Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu, hatim ne demek bilir mi, bilmem ama 253 bin hatim indirildi ve her yerde Gazi Mustafa Kemal'e ve bütün şehitlere dualar edildi" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Çanakkale'de, 18 Mart'ta yapılan törende de her konuşmacının Gazi Mustafa Kemal'i ve bütün şehitleri hürmetle andığına işaret ederek, "Diyanet İşleri Başkanımız da duasında bütün şehitlerimizle birlikte Gazi Mustafa Kemal'i de andı. Hadi eleştirme ihtiyacı hissettiniz, hadi eleştirebilirsiniz, hepimiz eleştiriye açık olalım ama eleştirinin de edebi olur, eleştirinin hayası olur, üslubu olur. Hakareti eleştiriden ayırt edemeyenler, genellikle kitapla aşina olmayanlardır. Kitap çünkü bize seviyeli eleştiriyi öğretir" değerlendirmesinde bulundu.

"Yüzümüzün kızarmasına sebep olacak dil ve davranışlardan uzak kalalım"

Davutoğlu, eleştiri yapmak için eleştiri ahlakını benimsemek gerektiğine ve eleştirinin kitabın öğrettiği bir şey olduğuna işaret etti.

Siyaset hayatına ilmin, ilmi üslubun egemen olması çağrısında bulunan Davutoğlu, "Çağrım, miting meydanlarında halkla kurduğumuz iletişimin güzel bir dile dayanması, birbirimize yapacağımız eleştirilerin belli bir seviyede olması ve şu seçim döneminde halkımızın yüzünü kızartacak veya onlara hitap ederken bizim yüzümüzün kızarmasına sebep olacak tüm fiil, eylemler, dil ve davranışlardan uzak kalmamız. Düşüncesi olan düşüncesini getirsin ama,hakareti olan o hakaretini aynaya bakarak kendisine söylesin" diye konuştu.

Ödül alanlar

Akademisyenlerden oluşan 5 kişilik jüri, "Afrika'ya Yönelik Türk Dış Politikasında Süreklilik ve Değişim" makalesiyle Kieran E. Uchehara'yı birinciliğe, "Yapılandırmacı Perspektiften Kamu Diplomasisi ve Türkiye: ABD Yazılı Basınından Yansımalar" makalesiyle Samet Kavoğlu'nu ikinciliğe, "Globalisation as an Agent of Party Ideological Change: The case of the Turkish Religious Right" makalesiyle Hakan Köni'yi üçüncülüğe layık gördü.

Tezlerde ise Hüsamettin Aslan "Brezilya'nın Anatomisi ve Lula da Silva (İşçi Partisi) ile Recep Tayyip Erdoğan (AK Parti) Hükümetlerinin Karşılaştırılması" ile birinci, Oğuz Göksu "Siyasal İletişim Uygulamalarında Siyasal Kültürün Rolü" ile ikinci, Hüseyin Şeyhanlıoğlu da "Demokrat Parti ve Siyasal Muhafazakarlık" ile üçüncü oldu.

Törende, birincilere 10 bin lira, ikincilere 7 bin 500 lira, üçüncülere ise 5 bin lira para ödülü verildi.
Editör: TE Bilisim