FİRUZE… 'Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu Üzüm buğusu gibisin sen Firuze Duru bir su gibi, bazen volkan gibi Bazen bir deli

FİRUZE…
'Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu
Üzüm buğusu gibisin sen Firuze
Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne, bekle Firuze…'

1982 yılında  Kervan Plakçılıktan LP.66 katalog numarasıyla yayınlanan albüm Sezen Aksu'nun beşinci stüdyo albümüdür.
Sözleri Aysel Gürel'e ait olan bu şarkının müziğini Atilla Özdemiroğlu yapmıştır.
Kimi iddialara göre; Aysel Gürel bu şiiri kızı olan ünlü Aktris Müjde Ar’a yazmıştır.

Buradaki can alıcı durum;
‘Acelen ne, bekle Firuze’dir.
Sistem Firuze’ye;
Acele etmemesini, kendisine verilen role razı olmasını, sesini çıkarmamasını söylemekte, bir anlamda bu 'kader' i kabul etmesini anlatmakta / öğretmekte / diretmektedir.

ASİYE NASIL KURTULUR?
Vasıf Öngören'in aynı adlı tiyatro oyunundan Atıf Yılmaz tarafından sinemaya uyarlanan filmin başrollerinde; Müjde Ar, Ali Poyrazoğlu, Nuran Oktar ve Hümeyra oynamış, Hümeyra bu filmdeki başarısından dolayı 24. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde  ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ ödülünü almıştır.

Film 1986 yılında çekilmiştir.
Asiye bir fahişedir.
Ve kendi durumuna kaderin bir oyunu olarak değil, egemen erkek kültürü ve bu kültürün kendisini kuşatan kadın / emek sömürüsü bağlamında bakan / bakabilen bir fahişedir.

Ve yine fakat; Asiye de çözümü başka Asiye’leri satmak da bulmuştur.
Sistemin ona yaptıklarını, artık o da başkalarına yapmaktadır.
Aslında değişen bir şey yoktur, sadece kurban (lar) değişmiştir.

Buradaki can alıcı durum ise;
Asiye’nin kurtuluşu başka Asiye’leri satmasında görmesidir.
Sistem  Asiye’ye;
Kendi kurtuluşu (!) için başka kurbanlar / kadınlar / fahişeler  bulması gerektiğini  söylemekte,‘Seni nasıl ezdilerse, sen de başkalarını öyle ezeceksin’ diyerek, aslında kendi sürdürülebilirliliğini  sağlamakta ve asla toplu bir kurtuluşa izin vermemektedir.

Sistem Asiye’yi bir kez daha kullanmış ve kandırmıştır.

'FİRUZE' ve 'ASİYE' ÖRNEĞİ KADINLARIN ÖZ HİKAYELERİDİR.
Firuze ve Asiye örneğinde olduğu gibi sistem ya ‘beklemeyi’ ya da ’başka bir kurban bulmayı’ istemekte / emretmektedir.

Peki ama neden?
Çünkü;
Bu cinsel sömürü, bu kadın sömürüsü, bu emek sömürüsü  devam etmelidir.
Çünkü;
Pezevenklere, kapitalistlere, emperyalistlere daha çok para, daha çok sermaye,
politikacılara ise daha çok oy lazımdır.

İşte bu yüzden  kız çocuklarını okutmazlar,
İşte bu yüzden  henüz 15 yaşındayken ‘çocuk gelin’ yaparlar,
İşte bu yüzden eğitilmiş kadın / kadınlar istemezler,
İşte bu yüzden meslek sahibi olmuş, kendi ayakları üstünde duran / durabilen kadınları istemezler,
İşte bu yüzden  ataerkil sistemin ikiyüzlü ahlak anlayışını kutsallaştırırlar,
İşte bu yüzden  kendi çocuklarını dünyanın en iyi okullarında okuturken,  senin beynini, gözlerini kapatırlar,
İşte bu yüzden  seni eve kapatır, iyi anne,  anlayışlı  / fedakar eş olmaya zorlarlar,
İşte bu yüzden  şiddet, tecavüz, cinayet, toplumsal baskı, cinsiyetçi bakış, taciz, sömürü, iş yerinde ayrımcılık, ücrette eşitsizlik uygularlar,
İşte bu yüzden senin sağlık ve ekonomik durumuna bakmadan, kaç çocuk yapacağına ve hatta nasıl doğuracağına bile karışırlar,

İşte bu yüzden siyasi partilerde kadın adayların sayısı azdır,
İşte bu yüzden ülkemizde kadın Cumhurbaşkanı seçmeyecekler.

KAN DONDURAN GERÇEKLER…
Resmi veri ve kayda geçmiş kadına yönelik şiddet bilançosu aşağıdaki gibidir;
Sene; 2012
165 kadın öldürüldü,
150 kadına tecavüz edildi,
210 kadın yaralandı,
137 kadın  tacize uğradı.
Koruma talep ettikleri, tedbir kararı çıkarttıkları halde 24 kadın öldürüldü,
21 kadın ağır yaralandı.
Bu veriler yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı, toplumumuzun yaşadığı kan dondurucu gerçeklerdir.

KADINLARINKİ ACI HAYAT…
Adı 'Firuze' ya da 'Asiye' olmasa da;
Resmi Nikahlı olduğu halde kocasını sevmeyen kadınlar,  zorla evlendirilmiş kadınlar, akraba evliliği yapmak zorunda kalmış kadınlar,  tecavüze uğradığı için evlenmek zorunda kalmış kadınlar, fakir olduğu için evlenmek zorunda kalan kadınlar,  dul / evde kalma baskısından kurtulmak için  evlenmiş kadınlar…

Eşi tarafından  bir kez bile yemeğe, sinemaya, tiyatroya, dansa götürülmemiş ve cinselliği görev zanneden kadınlarla doludur etrafımız.

Ve hemen hepsinin ruh sağlığı bozuktur.
Çünkü gerçek anlamda mutlu değillerdir.
İlişkilerinin temelinde ne aşk vardır, ne de sevgi…

Ve Mutlu olmadığı için ne sanatsal  ne de mesleki anlamda üretememekte, kendilerini doğru bir şekilde ifade edememektedirler.
Bu kadar mutsuz ve sorunlu kadının olduğu bir ülkede genel anlamda bir mutluluktan, hoşgörüden, aşktan, sevgiden bahsedilebilir mi?...
Elbette bahsedilemez.

O yüzden kadınlarınki, acı hayattır,
Erkeklerinse, vahşi hayat…

Kurtuluş ise;
Eğitim, okumak, muhalif bir duruş, çalışmak ve ahlaklı / sorgulayan çocuklar yetiştirmek olabilir mi?

MÜJDE AR NE DEMİŞ ?...
Konuyla tamamen ilgili olmasa da düzene ve bu sisteme tepki gösteren bir sanatçı olarak Müjde Ar;
‘Türkiye'de evlilik kurumuna baktığınız zaman, evlilik yapan insanların yarıdan çoğu mutsuz. Çünkü o toplumsal baskı, ‘kim ne der‘ kaygısı, cinsel deneyimleri olmayışı, belli bir yaşa gelince ancak evlilikle bunun olması, bir süre sonra kadınla erkeğin birbirine bakıp ‘Bununla benim ne işim var’ demesine yol açıyor…' demiştir.

De FACTO…
Ha unutmadan nedir peki De Facto?
Kökü Latince,
‘Gerçekte’ yada ‘fiili’ demek.
Yani yasal olarak olmasa da gerçek hayatın içinde varolan demek.

De FACTO EVLİLİK…
'De facto terimi birçok gelişmiş ülkenin evlilik hukukunda kendine yer bulmuştur. Kanunen evli olmayan ancak beraber yaşayan kimselerin bir kısmının durumu bazı ülkelerde  'de facto evlilik' olarak tanımlanır.'

Yani;
Yasal olarak evli  olmayan, ama beraber  yaşayan / yaşamak zorunda kalan kadın demektir.

Bizdeki;
İmam nikahlı eşi, metresi, dostu, kuması, yollusu vs. dedikleri türden...
Yani öyle yaşamak zorunda kalmış /  bırakılmış kadın.

Neden?
Dedik ya…
Böyle yaşamazsa adının ya ‘Firuze’ ya da ‘Asiye’ olması an meselesidir çünkü...

Tanıdık geldi mi?

 

Kaynak: Wikipedia