Bir ineği bakmak ne kadar zor olabilir ki?

Elbette kolay değil, bayramı yok, hafta sonu yok ama yani bu kadar mı zor?..

Evet doğru ineğin altının temiz tutulması lazım, suyunu yemini zamanında vermen lazım, sağlık öneli, veteriner kontrolü altında tutman lazım vs. Ha bu arada yerli inek bakıyorsan iş kısmen daha kolay... Sabah kapıyı açıp yaylaya salman lazım, ardından ahırı temizlemen lazım, sonra da akşam tekrar gelip kapıyı açıp ineği içeri alman lazım... İçeriye giren ineğin de sütünü sağman lazım... 

Lakin ülke olarak bunu dahi yapmakta zorlanırsan, süt sağma imkânlarını azaltırsan beyaz peynirin kilosu olur 210 TL, kaşar peynirin olur 220 TL, hele kaşar eski ise olur 320 TL...

Bak şimdi sözde rekabet içinde olduğumuz diğer ülkeler neler yapıyor. Öncelikle koca koca uzay gemileri yapıyorlar. Uzaya gönderiyorlar. Sonra da uzayda koca bir Asteroit’in üzerine bu gemileri koca paletler ile tutturuyorlar. Ardından başlıyorlar madenciliğe... Altın, demir, magnezyum, tungsten, rodyum, platin vs. çıkartıyorlar da çıkartıyorlar. 

Sonra başka bir rekabet içinde olduğumuz ülke çıkıyor. Koca güneş panelleri yapıyor. Bunları uzaya çıkartıyor. Dünya’nın dışında, uzayda güneş paneli tarlaları kuruyorlar. Ve gelecek nesillerine bedava, temiz ve sonsuz enerji kaynağı arıyor, sağlıyorlar. 

Bir diğeri çıkıyor, Ariane 5 roketi ile uzaya bir garip teleskop gönderiyor. Hemde ne teleskop! Maliyeti de topu topu 10 milyar dolar... Evet tam da aklınıza geldiği gibi... Bizim Osmangazi’den, Çanakkale’den, Marmaray’dan karşıdan karşıya geçmek için ödediğimiz para ile, el insanları uzayın erişilmemiş, o çok çok uzak noktalarından ışık toplayabilecek, oraları detaylıca gözlemleyebilecek, kara deliklerin sırlarını çözecek james webb adında teleskobu yapıyor. Ve gidiyor dünya yörüngesinin dışına, taaa 1,5 milyon km uzağa yerleştiriyor. 

Bu teleskobun diğer bir özelliği optik ile değil kızıl ötesi ile çalışması... Bu sayede ilk yıldızların dahi ışıklarını görmeyi sağlayacak bir teleskop yapılmış oldu. Böylece evrenin tarihçesi de analiz edilebilinecek. Bu buluş ile takip edilecek ışıkların bizi uzayda 13,6 milyon yıl önceye geri götürebileceği öngörülüyor. Bu her açıdan inanılmaz bir şey... Heyecanı anlatılmaz. Kim bilir neler öğrenebilecek insanlık? Belki milyon km ötede yaşama dair ipuçları bulacak. Ve muhtemelen bambaşka bir çağ açılmış olacak. 

Bu hissiyatı uzun zaman önce Roma İmparatorluğuna yaşatan bizler, baksanıza ne günlere geldik. Türk’ler demiri işlemeye başladığında, aynı beceriyi Romalılar gösteremiyordu. Türk’ler demiri tavında ve kararında döverek güçlendirmeyi, şekillendirmeyi hızla öğrenmişlerdi. Romalılar ise ancak bronzu işleyebiliyordu. Kıpçak Türkleri ile savaş meydanında karşı karşıya geldiklerinde iyi işlenmiş demir kılıçlar, tek vuruş ile karşısındaki bronz kılıçları paramparça etmişti. Roma askerleri sanki oyuncak tahta sopalarla gerçek savaşa çıkmış çocuklar gibi kala kalmışlardı. Ve ardından kaçınılmaz olan oldu, sersefil oluverdiler. Yenildiler. Aynı anda Roma İmpartorluğunun hızlı çöküşü de başlamış oldu. Ve çok geçmeden kısa sürede yok oldu, gitti.

Günümüzde de yabancı ülkelerde bu gelişmeler olurken insan ister istemez üzülüyor. Çünkü maalesef ki bugün bizler binlerce yıl önce, bazılarına göre evcilleştirilmiş bazılarına göre köleleştirilmiş sığırın etini bile ithal ediyoruz. Vatandaki canlı hayvanları çoğaltamadan, üretemeden kesip kesip her geçen gün biraz daha sayılarını azaltıyoruz. Sonra da süt bulamıyoruz. 

İnsanlığın binlerce yıldır yaptığını bile yapmakta zorlanıyoruz...

Ve geldiğimiz noktada en büyük itibarı paramız olan 200 TL’lik banknotun, bir kilo peynir bile etmemesi yüzünden dizlerimizi dövüyoruz... İtibarımıza neler oluyor? Falan diyoruz...

Maalesef banknotumuzun durumu bu! Bir kilo kaşar etmiyor... Hele kaşar eskiyse ancak yarım kilo ediyor...

Yahu arkadaşım toplumun büyük kesimi işsiz, çalışmıyor. Tembel ve haliyle muhtaç bırakıldı... 

Sonra da “Eee bu gençler iş beğenmiyor.” Diyorsun... Allah Allah!.. Ona bu eğitimi veren sen değil misin? Bunca özel üniversiteyi mantar gibi çoğaltmadın mı? Öğrencileri müşteri konumuna getirmedin mi? Parayı veren sağlıklı öğrenmeden mezun olmadı mı? En önemlisi de birçok Avrupa ülkesinin bizden örnek aldığı, gururumuz olmuş meslek liselerinin içini boşaltmadın mı? Evet bunlar oldu.

Madem tercih ettiğin eğitim seviyesinin, eğitimin kendisi ile ülkemizdeki mevcut iş olanakların örtüşmüyor. O zaman onlara verdiğin eğitimin denginde iş olanakları da sağlamak yine Devlet’in görevin... 

Çünkü hükmetmek budur, devlet budur. Halkına önce verir, sonra halkından bekler. Halkına vermediğini ise halkından beklemez...

Tekrar hatırlatmakta fayda var. Yaradılış yatma, kalkma ile alakalı değildir... Yaradılış Dünya’ya, doğaya, canlıya, cansıza, geçmişe, geleceğe hizmet etme, üretme ile alakalıdır...

Aman unutmayasın! 

“Tüketenin değeri tükenir. Üretenin değeri ürer.”

Değer ise; Değendir. Kabul edilebilendir. Ahlaktır, etiktir, akıldır, gönüldür, insandır, İnsan...