Yatağınızın başucunda duran küçük bir komodinin üzerinde üç kitap vardır en az. Okumak sizin için uykuya dalmadan önce yapılan üç, beş sayfada

Yatağınızın başucunda duran küçük bir komodinin üzerinde üç kitap vardır en az. Okumak sizin için uykuya dalmadan önce yapılan üç, beş sayfadan ibaret bir ritüel değildir. Sizin çantanızda mutlaka bir kitap vardır. Tatilde okursunuz. Metroda okursunuz. Hafta sonu okursunuz. Uykunuz kaçar okursunuz. Merak eder okursunuz, hobinizi araştırmak için okursunuz, mutfağınızda farklı farklı yemek ve yemek kültürü kitapları vardır. Salonunuzda sehpa üzerinde konuklarınızın göz atabileceği bol fotoğraflı seyahat, moda, tekne, tarih konularında görseli bol kitaplar vardır. Gazeteliğiniz dekorasyon ve coğrafya dergileri ile doludur. Balkonunuzu çiçeklendirirken bile şu köşeye kitap okuyacağım uygun bir yer açayım diye düşünürsünüz.
Salonunuzda yada varsa bir başka odanızda mutlaka kitaplara ayrılmış duvarlar, dolaplar, raflar vardır. İmkanınıza göre bir yapı marketten aldığınız veya marangozdan sipariş ettiğiniz özel bir kütüphanenizde olabilir.
Okumak sizin için boş vakitlerinizi değerlendireceğiniz bir aktivite olamaz. Belki de bu sebeple “boş zamanlarımda kitap okurum, fotoğraf çekerim” diye başlayan cümleleri hiç samimi ve gerçekçi bulmazsınız..
Okumak bir tutku olabilir ancak, sigara gibi bir alışkanlık, sığınak…
Küçük yaşta edinilmiş bir arkadaş. Yalnızlıktan sıkılmaz kendinize yetersiniz bu alışkanlıkla. Hatta bazen samimiyetsiz bir ortamda geçen sohbetlerden sıkılıp bir an evvel yine o eski dostun kollarına atılmak için dakikaları sayarsınız. Canınız acır psikoloji okursunuz . İnsanı, hayatı, devleti, politikayı, ölümü, yaşamı anlamak istersiniz felsefeye sarılırsınız. Aşık olursunuz şiir okursunuz. Sheakspeare sonelerine bir aşkın destanını sığdırırsınız. Cengiz Aymatov’un Selvi boylum al yazmalım, Cemile ve Toprak Anasını okur; Türk kültürünün zenginliğini tanır, yazarın Dünya Edebiyatındaki tartışmasız yerine tanık olursunuz. Yer Demir olur Gök Bakır’dır…
Yaşar Kemal’le cehalet ve yoksulluğun hurafelerin peşinde sürüklenen halkları tanırsınız…
Ziya Gökalp’i, Mehmet Akif Külliyatını, Atatürk’ün eşsiz Nutuk’unu… Mevlana’nın Mesnevisi ile ruhunun yeniden can buluşunu izlersiniz.
Hayyam rubaileri ile yüzünüze müstehzi bir tebessüm yerleşir . Lübnan topraklarında doğmuş Halil Cibran’ın;
“Dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin. Ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. Oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. Bırak deliliğimle baş başa kalayım. Dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? Benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz el ele’’…
Sözleriyle “Akıllı deliliğin manasını düğümlerini çözersiniz”…
Çingeneler Zamanının: Lanetli ilan edilmiş fallarından olan Tarot destesindeki Ermiş kartını temsil eden, kendi kendine öğrenebilme yolunu açmak için insanlardan ve tüm canlılardan uzak duran münzevi misali ihtiyacınız olan yalnızlığı okuma ve bilme yolculuğunda bulursunuz…
İşte okumak böyle bir yolculuktur. Günümüz Türkiye’sinde kütüphanesiz, kitapsız okullar, evler var… Oysa Seneca’nın bilinen sözü gençliğe, çocuklarımıza okuma alışkanlığını sevdirmemizin önemini, gerekliliğini özetlemiştir.. “Her kitaplık bir cezaevi kapatır.”
Birde son yıllarda mimarlık ofislerine parasını sayarak insanların parayla “bir dekorasyon unsuru gibi, vazo gibi, abajur gibi dekoratif obje muamelesi yaptıkları içini hiç okumadıkları kitaplarla doldurulmuş oldukları kaliteli ahşaptan hazırlanan kütüphaneleri var… Bilgiye dekorasyon objesi muamelesi gösterebilen bir kafa yapısı var. Sayıları hiç de az değil.
Neredeyse hiç birinin okunmadığı bir iki hafta içinde ölçüsü alınan duvarların ebadına göre konumlandırılan alfabetik sıraya göre dizilmiş, istenen konu ve içeriğe göre düzenlenmiş olmak istediğiniz insan imajını oluşturmanızı sağlayan hizmetler bunlar. Bu hazırlıkları yapan, süreci gerçekleştiren şirketler var. Hizmet Arz ve Taleptir okunursa ne ala derler. Doğrudur…
Fakat yıllar içinde yaşanmışlıkla oluşturulabilecek bir okuma kültürünü para ile satın almaya kalkan kişilerin durumu çok acıklı bir görgüsüzlük olarak değerlendirilebilir… O paralarla ihtiyaç sahibi öğrencileri okutmak, ihtiyacı olan okullarımıza kütüphane kurdurmak gibi sosyal yardımlarla çok daha saygı duyulacak bir imaja sahip olabilirler… Kim bilir belki de bir gün faydalı işler yapmak da “Trend’’olur…