Hoş geldiniz Deniz Bey. Öncelikle sizden bahsedelim mi? Kimdir Deniz Yıldırım?

Hoş bulduk Yağmur Hanım. Deniz, ismini her ne kadar denizlerden almış olsa da 12 yaşına kadar deniz görmeyen bir bozkır çocuğu... 1978 yılında Sivas’ta doğdum. Babamın işi dolayısıyla 1990 yılında İstanbul’a taşındık. O zamandan beridir de İstanbul’da yaşıyorum. Her ne kadar karşınızda bir öğretmen ve şair kimliğiyle bulunsam da etiketlerinden sıyrılabilen her insan gibi sıradan biriyim. Duygularını en yakınlarıyla dahi paylaşmak yerine kendi içinde yaşayıp onlardan şiir yapmayı tercih eden, duygusal yapısına rağmen çoğu zaman duygularıyla değil mantığıyla hareket eden ve ona göre kararlar alan, doğayla iç içe olmayı, gezmeyi, yaşayarak öğrenmeyi, mizahı seven, yer yer sivri dilli, yüzünde belki çoğu kez bozkırın o soğuk ifadesi, lakin içinde çalkantılı ve sıcak bir deniz bulunduran ve belki de hiç büyümemiş bir çocuk Deniz Yıldırım…

Yazmaya ne zaman başladınız? Sizi teşvik eden biri ya da bir olay oldu mu?

Yazma hikayem kitabımın sunuş bölümünde de ifade ettiğim üzere 20-21 yaşlarında mahalledeki arkadaşlarımın tesirinde kalarak başladı. O dönemlerde şiir yazan iki üç arkadaşımdan etkilendiğimi söyleyebilirim. Onlarla birlikte içimdeki şiire de kapı aralamış oldum. O günden beri o kapı zaman zaman kapanıp zaman zaman açılıyor…

İlk yazınızı hatırlıyor musunuz? Neydi?

İlk yazım; hayatı, evreni, varoluşu sorgulayan bir şiirdi. Sanırım o dönemde arkadaşlarla yapmış olduğumuz felsefi ve teolojik tartışmalarının bu konudaki rolü büyük…

Gelelim Denize Düşen Yıldırım’a. Deniz Yıldırım’a bağlantılı olarak koyulmuş bir isim, öyle değil mi?

Evet, ad ve soyadımdan esinlendim. Şiirleri yazarken bir taraftan da kitabıma ne isim vereceğimi düşünüyordum. Şiir yazmak denize dalmak gibi bir şey...  Ben de kendi denizime dalarak dilimin döndüğü, yüreğimin müsaade ettiği kadarıyla çıkarabildiklerimi çıkardım. Her şiir yüzeye çıkabilmek için kendi yıldırımını bekler ve her yüreğe bir yıldırım bir gün mutlaka dokunur. Bu düşüncelerden hareketle kitabımın ismini “Denize Düşen Yıldırım” koydum.

 



 

Peki kitap nasıl oluştu? Kitabın çıkmasında izlediğiniz yolu anlatır mısınız?

Her ne kadar şiir yazmaya yıllar önce başlasam da kitap çıkarma fikri ilk olarak geçen sene ortaya çıktı. Son birkaç yılda sık yazmaya başlayınca şiirlerimi kitaplaştırmak istedim. Diğer sorunuza gelecek olursak; şiirin % 20 ilham,  % 80 emek olduğunu düşünürüm. O yüzden tüm şiirlerim aslında bir emeğin ürünü… Şiir de bir sanat sonuçta… Bir heykeltıraşın oyduğu mermer ya da taş neyse ilham da odur şiirde ve o olmadan yola çıkamazsınız. Ancak bir heykeltıraş hassasiyeti ve emeği olmadan da menzilinize ulaşamazsınız. Şiirlerimi yazarken içime sinene kadar üzerinde ciddi ciddi çalıştım. Kitaba alacağım tüm şiirlerimi şiir sever dostlarımla istişare ederek belirledim, haliyle beğenmeyip kitaba almadıklarım da oldu. Bu konuda fazlaca mükemmelliyetçiyim.

Kitabınız çıktıktan sonra kitapla ilgili çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?

Tepkiler genel olarak olumluydu. Şiirlerin sevildiğini düşünüyorum. Bu konuda olumsuz bir sürpriz yaşamadım. Aslında daha açık konuşmak gerekirse şiirlerin yazılma aşamasında dahi sevilmeyeceği, beğenilmeyeceği yönünde bir endişem hiç olmadı. Bu konudaki hislerime hep güvenmişimdir.

Kitabın tüm gelirini bağış yaptınız. Bunun için de ayrıca sizi tebrik ediyorum. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz? Mutlu musunuz?

Teşekkür ederim. Kitap çıkarma fikri oluştuğundan beri gelirlerini çocuklarla ilgili bir yardım kuruluşuna bağışlamak hep vardı aklımda. “Bir çocuk güler, dünya değişir” dedik… Şiir yazmak ve bir eser ortaya koymak başlı başına bir mutluluk zaten. Yaptığımız bağışla bu mutluluğu taçlandırmış olduk. Kitap çıkalı 6 ay oldu. Satışlar devam ettiği sürece bağışlarımız da devam edecek. Bu konuda duyarlılık gösteren ve bağışımızda katkısı olan tüm şiir dostlarına bir kez de sizin aracılığınızla buradan teşekkür etmek isterim…

Peki şiirlerinizin ilham kaynağı nedir? Kime, neye yazarsınız?

Bir şair için aklınıza gelebilecek her şey aslında ilham kaynağı olabilir. Mesela Orhan Veli, “nasır” için şiir yazmış bir şair. Kendime gelecek olursam sanırım en büyük ilham kaynağım kendi duygusal yapım ve iç hesaplaşmalarım… Şiirlerimde genel olarak aşka, yalnızlığa, çocukluğa, toplumsal duyarsızlığa dokunmaya çalıştım.

Bir şair olarak aşkı tanımlar mısınız bizlere?

Aşk, çok komplike bir kavram. Bu yüzden çok geniş perspektiften okumak gerek aşkı… Bunun için kitabımda “Aşk Üzerine Serisi” diye bir bölüm açtım ve aşkı farklı bakış açılarından görüp tanımlamaya çalıştım. Yine de aşkı birkaç kelimeyle tarif edecek olursam “Bir Aşk Masalı” şiirinde de dediğimiz gibi  “Aşk bir tırmanıştır…”

 



 

Peki hiç aşık oldunuz mu?

Şiir ve aşk, havayla ateş gibidir… Birbirini körükler. Bir gün, yüreğinizi çok farklı hissedersiniz ertesi gün kendinizi şiir yazarken bulursunuz. Sonraki gün artık bir önceki günden daha da farklısınızdır. Sonra peşinden yine şiir… Bu böyle devam edip gider. Bir kitap dolusu aşk şiiri yazan birisi olarak sanırım sorunuzu cevaplamış bulunuyorum.

Kitabınızda kendiniz için çok özel bulduğunuz bir şiir var mı? Varsa hangisi?

Hepsinin bende ayrı bir yeri olmasına rağmen ”Bilmiyorum” şiirini tüm şiirlerimin kalbi gibi görüyorum… Bunun dışında “Gizli Aşk, Tuğ, Son Sayfa, Minik Serçem, Doğum Günü, Hayatımın Şehirleri” gibi şiirlerin de kitabımın omurgasını oluşturduğunu söyleyebilirim.

Kitabınızın sunuş bölümünde bahsettiğiniz  “Minik Serçe” kim?

Bu soru daha önce de sıkça soruldu dostlarımız tarafından. “Hatıralarıma olan sadakatimdir” dedim. Minik Serçe’nin sembolik bir değeri var aslında. Minik Serçe, denize düşen yıldırımdır. Aşkın ta kendisidir…

 



 

Yeni bir kitap çalışmanız var mı?

Kitap çıktıktan sonra da yazmaya devam ettim ve hala ara ara şiir yazıyorum. Bir taraftan şiirin dışında kalemimi deneme ya da romana yönlendirme fikrim var. Bakalım zaman gösterecek her şeyi.

En beğendiğiniz şair kimdir?

Mutlaka ki çok değerli şairlerimiz var. Ancak benim için Cemal Süreya’nın yeri çok farklı. Örneklemek gerekirse “Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme, kırk yılın hatrına sen kalayım” dizesi beş tane şiir kitabına eşdeğer benim için…

Sizce en büyük Türk kimdir? Ve son olarak ne söylemek istersiniz?

“Tuğ” şiirimden cevap vermek istiyorum bu sorunuza. Dokuz tuğ ile cihan ilinde devlet kuran başta Atamız Oğuz olmak üzere bu kutlu yoldan giden nice Türk büyüğümüz var. Alparslanlar, Fatihler, Mustafa Kemaller ve daha niceleri… Hepsi ayrı bir değer bizim için. Tarihi bir bütün içinde ele almak gerekir diye düşünüyorum. Son olarak bana bu söyleşi imkanını verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Tüm şiir dostlarına sevgi ve selamlarımla…

 

 

 

Röportaj: Yağmur Tanyıldız
Editör: TE Bilisim