Türk Deniz Kuvvetlerinin; 31 gemi, 90 uçak ve helikopter ve 26 bin kadar askerin katıldığı, Karadeniz, Marmara, Ege ve Doğu Akdeniz de, Cumhuriyet’in b

Türk Deniz Kuvvetlerinin; 31 gemi, 90 uçak ve helikopter ve 26 bin kadar askerin katıldığı, Karadeniz, Marmara, Ege ve Doğu Akdeniz de, Cumhuriyet’in bugüne kadar gerçekleştirdiği en büyük tatbikatı olan DenizKurdu-2019 geçen hafta tamamlanmıştı. Deniz Kuvvetlerinin birlik ve personeli ile gemi, uçak ve diğer harp silah araçlarının harbe hazırlık seviyelerinin artırılması amaçlanan ve yüksek bir başarı ile tamamlanan bu büyük tatbikatın zamanlamasının da özenle seçildiği apaçık ortadadır.

Malumları Doğu Akdeniz’de en uzun sahile sahip ülkemizle 45 yıldır Kıbrıs’ın kuzeyinde egemen olan KKTC dikkate alınmadan, Rum-Yunan ikilisinin başını çektiği entrikalarla Doğu Akdeniz, uluslararası kural ve kaideler dikkate alınmadan paylaşılmaya çalışılıyordu.

Rum-Yunan İkilisi; Amerikan, Fransız ve İtalyan şirketleri ile anlaşıp kendilerinin tek yanlı olarak ilan ettikleri, uyduruk Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) de, bir müddettir ABD VE AB arkasında, pervasızca doğalgaz araştırma ve sondaj faaliyetlerine girişmişlerdi. Türkiye ve KKTC’nin yaptıkları itirazlara kulaklarını tıkasalar da Türk Donanması, Rumların sözleşme yaptığı İtalyan sondaj gemisine müdahale etmiş, Rumları da uyarmıştı.

Türkiye’nin Rum-Yunan ikilisini uzun süredir uyarması sonuç vermeyince Fatih ve Barbaros Hayrettin Paşa sondaj ve araştırma gemileri bölgede göreve başladı.

Fatih’in BAF’ın batısına, Türkiye’nin ilan ettiği MEB alanına ulaşması Rumları ayağa kaldırdı.

ABD “Derin kaygı duyuyoruz. Bu adım oldukça provokatif. Türkiye’yi faaliyetleri durdurmaya çağırıyoruz.” beyanatı ile Rumları destekler tutum aldı.

AB’nin, Türkiye’nin sondaja başlamasının endişe verici olduğunu açıklamasının ardından Yunanistan’dan da, Türkiye’nin sondaj kararının yasal olmadığı iddiası geldi.

Türkiye bu iddialara, “Açıklamaların gerçeklerden kopuk olduğunu, üçüncü tarafların deniz sınırlarını tayin etme çalışmalarının kabul edilemez” olduğunu belirterek yanıt verdi.

Bu gelişmeler arasında İngiltere’de de Avam Kamarasında Rum asıllı bir milletvekili; İngiltere’nin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz sondajına başlama kararının kınanmasını teklif etti. İngiltere’nin Avrupa Bakanı Sir Duncan’ın bu milletvekiline verdiği cevapta, bölgeden şaibeli bölge olarak bahsetmesi ve şaibeli bölgelerde sondaj yapılmaması gerektiğini belirtmesi Rumları kızdırmaya yetti.

Ve ayrıca geçenlerde Belçika’da, Mons kentinde NATO Başkomutanlık görevini ABD’li Org. Wolters devralmıştı. Yapılan devir teslim törenine NATO ile hiçbir bağlantısı olmayan GKRY’nin törene davetini Türkiye kınamış, törene de katılmamıştır.

Değerli okurlarım,

Türkiye’ye karşı Rum-Yunan ikilisi; uzun zamandır sürdürdüğü Türkiye karşıtlığı politikalarını tamamen haklı olduğumuz konularda bile ısrarla sürdürmekte ve ne yazık ki bu politikalarına ortak da bulabilmektedirler.

Rumların bu tür çıkardıkları basit de olsa olayları görmezden gelmenin hiçbir faydası olmadığını ve bugüne kadar bir yararının da görülmediği apaçık ortadadır.

Birkaç aydır birbirini takip eden bu olaylar karşısında en doğru ve kolay anlaşılır cevabın, DENİZKURDU-2019 gibi faaliyetler olduğu kanaatindeyim.

NATO’da müttefikimiz ve stratejik ortağımız, ABD’nin, Rumların hak ve hukuk dinlemez bir havada şimdiye kadar faaliyetlerini görmezden gelip, bizim arama ve sondaj çalışmalarımızı provokatif bulması kabul edilebilir mi?

DENİZKURDU-2019 Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kararlılığının bugüne kadar verilen en anlamlı işareti olmuş ve ayrıca UBP Genel Başkanı Ersin Tatar’ın kurduğu yeni KKTC Hükümeti de Türkiye’nin kararlılığını güçlendirmiştir. Bu güçlü ve kararlı duruşun; Rum-Yunan ikilisinin AB ordusu teşkili, Fransa’ya Ada’da üs tahsisi gibi uçuk projelerine karşı etkili önlemler olacağı da ortadadır.

Değerli okurlarım, bu vesile ile Mübarek Ramazan Bayramınızı candan kutlar, sağlık ve sıhhat içinde sevdiklerinizle bir arada nice bayramlar dilerim.