Bir bahar sabahı şehirler arası otobüse binip, Rize’de çay kesmek amaçlı iş aradığımda onüç yaşımdaydım.

“Sen çocuksun uşağum çay kesemezsun” dediklerinde onüç yaşımdaydım.

Cebimdeki var olan paramı simit kardeşimle bitirip, aç ve çaresiz Rize’nin amele parkında sandalye üstünde sivrisineklerle kanımı bölüştüğümde onüç yaşımdaydım.

Ve sonra, Of’ta H. Çakıoğlu’na çalışıp bir “sağlur inek” parasını babama getirip, babamın gözlerinden yaş akıttığımda onüç yaşımdaydım!

Şimdi siz söyleyin umrumda olur mu bana O’nların verdikleri sıkıntı...

Ben hala dünyayı kuçaklayan onüç yaşımda ki çocuğum...

İşte böyle kardeşim:

Ben masa başı fantezileri yazan yazar değilim. İş bu nedenle şaşırtıyor fikirlerim.

Muhammedi vicdanı öğrenmenin yolu yokluğu bölüşmekten geçer.

Bunu görmek isteyen ise, peygamber öldüğündeki servetine baksın!

Yaşadığımız asrın güce iman eden dinci müşrikleri:

Farkındayım ki, beni ahlaka uymayan ama kanuna uyan gücünüzle secde ettirme gayretindesiniz.

Nefsim kudreti elinde olana yemin olsun ki, ne makamdan, ne paradan, ne de güçten besleniyorum.

Elimde bu Kur-an olduğu sürece korkum yok, zira ben kitabın ekmeğini değil çilesini soframa katık ediyorum.

Çileye talip olana makam ne fayda.!

Madde ne fayda.

Ben tüm maddedin sevgilinin gözlerinde kaybolduğunu öğrendiğimde onyedi yaşında bıyıkları yeni terlemiş gençtim.

Bu gerçeği sevildiğini bilmeyen, sevgilinin gözlerine dünyayı feda etmeyen zevkinin suyuna iman edenler ne bilsin!

Ve yemin olsun ekmek kavgasına düşmüş gencin umuduna ki, “bizden bu adam/kadın” mahreçli yanınıza aldıklarınızdan biri, Firavun’un sarayında Musa olacak!

Hala umudum var.

Zira biri haksızlık karşısında isyan eden, Spartaküs olacak!

Yusuf olacak....

Sizden olmayanı yanınıza çekmek için kurduğunuz, tuzaklar size tuzak olacak....

Zira ALLAH derki:

Onlar tuzak kuruyor; Allah’tan uzak duruyordu! Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.!

(Kur-an)

Doğru yolda olana selam olsun!