Dr.İbrahim Pazan / MEKKE

Özellikle son dönemde Arakan’da Müslüman topluma uygulanan zulüm vesilesiyle İslam dünyasının kendinden beklenen birlik ve beraberliği gösteremediğini belirten Dr. Keleş, zulümlerden kurtuluş için zalimlerden medet ummak gibi acıklı bir tablo ile karşı karşıya kalındığını söyledi.

HAC İBADETİ BÜYÜK ÖLÇÜDE TAMALANDI
Dr. Keleş, İslam'ın güzelliklerini sadece anlatmakla kalmayıp bizzat hayata geçirmek suretiyle fiili olarak gösteren Resûli Ekrem efendimize vahyin indiği bu topraklarda, 1438 haccının en önemli rüknü olan Arafat vakfesi ile Müzdelife vakfesi, cemerata taş atılması gibi görevlerin önemli bir sıkıntı yaşanmadan eda edildiğini söyledi.
Hacılarımız bir taraftan ziyaret tavafını yerine getirirken diğer taraftan kurbanların İslam Kalkınma Bankası vasıtasıyla kesilmeye devam edildiğini bildiren Dr. Keleş, Mina'daki bir ekibin hacılarımızın kurban kesim işlemlerini takip ettiğini ve şu an itibarıyla da bütün kurbanların kesilmiş olduğunu ifade etti.
Dr. Keleş’in verdiği resmi rakamlara göre bu sene Mekke-i Mükerreme’ye 1 milyon 752 bin 14’ü Suudi Arabistan dışından, 600 bin 108’i Suudi Arabistan içinden olmak üzere toplam 2 milyon 352 bin 122 kayıtlı kişi geldi.
VATANA DÖNÜŞLER 6 EYLÜL’DE BAŞLAYACAK
Dr. Ekrem Keleş vatana dönüşlerle ilgili olarak şu bilgileri verdi:
“Hac öncesi Medine-i Münevvere ziyaretini yapmamış olan hacılarımız inşallah 6 Eylül 2017 Çarşamba gününden itibaren Medine-i Münevvere'ye intikale başlayacaklardır. Türkiye'ye dönüşler ise Cidde'den 6 Eylül 2017 Çarşamba günü Medine'den dönüşler ise 8 Eylül 2017 Cuma günü başlayacaktır.
Bugün itibariyle kutlu yolculukta vefat eden hacı sayımız 13’ü şirket, 17’si Diyanet organizasyonundan olmak üzere toplam 30'dur. Bunlardan 3'ü Arafat'ta vefat etmiştir. Suud Hastanelerinde tedavi gören yoğun bakım hastası 6 hacımız ise Arafat'a çıkamamıştır. Medine-i Münevverede vefat edenler Resulallah’a, Mekke-i Mükerreme’de vefat edenler Allah’ın evi Kâbe’ye komşu oldular.”
ZULÜMDEN KURTULUŞ İÇİN ZALİMLERDEN MEDET UMUYORUZ
Dr. Ekrem Keleş şöyle devam etti:
“Bir taraftan mübarek kurban bayramını Mekke-i Mükerreme'de Harem ikliminde hacılarımızla birlikte idrak etmenin sevincini yaşarken diğer taraftan dünyanın dört bir tarafında zulme uğrayan ve bayram sevincini yaşayamayan kardeşlerimizin hüznünü yüreğimizin derinliklerinde hissediyoruz. En başta Arakan ve Suriye olmak üzere dünyanın muhtelif bölgelerinde acılar yaşayan insanların bir an önce bu zulümlerden kurtuluşu için dua ediyoruz. Ne yazık ki Müslüman toplumların yaşanan bu zulümleri önleyebilecek ne bir birlikleri var ne de kurumları...Bu son derece üzücü bir tablodur. Yeryüzünde zulmü ortadan kaldırmak üzere vazifeli bir ümmet bırakın zulmü ortadan kaldırmayı yer yer zulmün bir parçası ve aracı olmaktan kurtulamamaktadır. Hâl böyle olunca zulümlerden kurtuluş için zalimlerden medet ummak gibi acıklı tablolar ile karşı karşıya kalabilmekteyiz.”
BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİN KIYMETİNİ BİLMELİYİZ
Dr. Keleş, bayramların neşe, sevinç ve huzur günleri olduğunu söyleyerek Müslümanlar olarak bu neşe ve sevinci olabildiğince büyütmemizin, bayramımızı anlamlı kılmanın en önemli vasıtası olduğunu ifade etti. Dr. Keleş sözlerine şöyle devam etti:
“Bayramlarımız en kapsamlı ortak paydalarımızdır. Bu en geniş ortak paydamızı muhafaza etmek, daha da güçlendirmek Diyanet İşleri Başkanlığı olarak en önemli vecibelerimizden biridir. Bu ortak paydamızın ne kadar büyük bir nimet olduğunu biliyoruz. Bu sebeple bayramlar konusundaki temel ilkemiz, bu ortak değerimizin, toplumun tamamını içine alan, hiç kimseyi dışarıda bırakmayan ortak bir sevinç atmosferi olarak yaşanması için gerekli çabayı göstermek olmalıdır. Kıymetini bilmemiz gereken en büyük zenginliğimiz birliğimiz ve beraberliğimizdir.
Bu öyle büyük bir nimet ki bu nimetin ne kadar büyük olduğu ne yazık ki ancak kaybedildiği zaman anlaşılabiliyor. Bu bakımdan birbirimizin kıymetini bilmeliyiz. En fazla ihtiyacımız olan husus, hoşgörü, müsamaha ve karşılıklı anlayıştır. En temel hedefimiz, yurdumuzun bir barış, kardeşlik ve huzur iklimi olması için çalışmak olmalıdır. Bayramların asla bağdaşmayacağı atmosfer, nefret, kin, düşmanlık ve buğzdur. Husumete ayıracak vaktimiz olmamalıdır. Dünyada fazlasıyla husumet var zaten. Adeta husumet dolu her taraf.
Böyle bir zamanda insanlığın ihtiyacı bu husumet ortamını rahmet ortamına dönüştürecek bir anlayıştır. Bu anlayış Hz. Peygamberin getirdiği ve sadece Müminleri değil, bütün insanlığı; sadece insanları değil bütün canlıları, sadece canlıları değil bütün mahlukatı kapsayan bir rahmet atmosferidir. Buna çok ihtiyacımız bulunmaktadır. Bayram vesilesi ile üzerimizde büyük hakları bulunan şehitlerimizi burada rahmetle ve minnetle anıyoruz. Gazilerimizi ve şehitlerimizin yakınlarına da Cenabı Hakk’ın sıhhat huzur ve afiyet vermesini niyaz ediyoruz.”
Editör: TE Bilisim