İslâm dininde insanların ve diğer canlıların sağlığı, beslenmesi, çeşitli geçim vasıtalarının sağlanması için çok gerekli olan doğadır. Doğa denilince genel anlam da kastedilen en değerli bitki olan ağaçtır. Dolaysıyla doğanın yani ağacın korunması, lüzumsuz yere kesilmemesi konusuna da önem verilmiştir. Mekke’nin hareminde bulunan ağaçların kesilmesi, bitkilerin koparılması Hz. İbrahim’den itibaren yasaklanmıştır. Hz. Peygamber, Medine’de de belli sınırlar içinde bir harem tayin etmiş, bu sınırlar içinde ağaç kesen ve uygunsuz davranışta bulunan kimseye; “Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti üzerine olsun” diyerek bedduada bulunmuştur.

Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar Türk toplulukları arasında kutsal ağaç ve ağaç kültü çerçevesinde “Ağaç Evliya” tabiri de görülmektedir. Çam ağacı her mevsim yeşil kalma özelliği dolayısıyla kutsal sayılmıştır. Ağaca yüklenen mitolojik anlamlar farklı ağaç çeşitleriyle de karşımıza çıkmaktadır. Kayın ağacı, Çam, Servi, Huş ağacı bunlardan birkaçıdır. Divânü Lügati’t-Türk’te “yıgaç” olarak yer alan ağaç, aynı zamanda erkeklik ve diklik anlamına da gelmektedir. Kavramsal bağlamda ağacın ululuk, üstünlük, azamet biçiminde anlamlandırıldığı sözlükteki anlam karşılıklarına bakıldığında daha net olarak anlaşılmaktadır.

İslam Mitolojisi’nde ve Türk Mitolojisi’nde, kötü ağaç ve iyi ağaç efsaneleri yüzyıllardır anlatıla gelmiş bir tarihi ve dini anlatım gerçeğidir. İslam Mitolojisi’ndeki iyi olan Tuba Ağacı ile Türk Mitolojisi’ndeki iyi olan “Hayat Ağacı” ve kötü olan Vakvak Ağacı efsanesi önemlidir.
İslam Mitolojisi’ndeki ağaç efsanesinin en önemlisi Tuba Ağacı ile ilgilidir. Tuba Ağacı, Cennet’te bulunan ve ters duran bir ağaçtır. Oldukça ilginç olan bu ağacın verdiği meyveler ise sınırsızdır. Cennet’te bulunmasının sonucunda sınırsız meyve vermesi oldukça ilgi çeken bir durum olmuştur. Hadislere göre Tuba Ağacı ters durmaktadır. Normal ağaçlara göre benzer özellikleri olsa da farklı yanları ise oldukça çoktur.
İslam inancında Cennet Ağacı olarak bilinen Tuba Ağacı, Türk kültüründe çok tanınmış ve sevilmiştir. Türklere göre iyi olan “Hayat Ağacı,” yalnız ağaçtır ve kâinatın omurgasıdır. Bütün ağaçlardan büyük, gösterişli ve hepsini bünyesinde taşıyan olarak kabul görür, bu sıfatıyla “Han Ağaç” ve “Hakan Ağaç” diye de adlandırılmıştır. İnsanlar kutsal bir bağla hayat ağacına bağlıdırlar, kemik yapısıyla ağaca benzetilirler. Hayat Ağacı yer ile yeryüzü arasından gökyüzüne doğru uzanan yol olarak görülür, Şaman bu yolu ayinleri esnasında kullanır, ruhlar arasında gezinirdi. Türklerin inanışına göre Hayat Ağacı ilk insanın evi ve bütün ağaçların atasıdır. Hayat Ağacı’nın ölümle de bağı vardır, ölen kişilerin ruhları onun vasıtasıyla göğe veya yeraltına doğru yol alırdı

Türk Mitolojisi’ne göre, Hayat Ağacı, yer ile gök yaratıldığı zamanda yaratılmıştır. Dalları ve budakları gümüşten, yaprakları altındandır. Gövdesinden ve tepesinden sarı renkte bir sıvı akmaktadır. İnsanların ilk atası Kişi (Âdem) Hayat Ağacı’nın gövdesinden ve tepesinden çıkan sıvıyla beslenmiştir. Türkler, yaratılış ve türeyişlerini ağaçla özdeşleştirir, ağaca bağlarlar.

İslam Mitolojisi’nde ve Türk Mitolojisi’nde önemli yer tutan ağaçlardan birisi de Vakvak Ağacı’dır. Vakvak Ağacı ise Cehennem ağaçlarından biridir. Yani insan bedeni ya da insan kafası şeklinde meyve veren bir cehennem ağacıdır. Tıpkı Zakkum Ağacı gibi zehirlidir ve insan suretlerinden oluşur. Dünya hayatında büyük günahlar işlemiş olan kişilerin ceza olarak bu ağaca dönüştükleri anlatılır. Ancak ne Kuran'ı Kerim'de ne de hadis kaynaklarında böyle bir ağaçtan bahsedilmez. Ancak inancı doğuran efsaneler, Müslüman yazarların pek çok kitabında yer almıştır. Bir halk efsanesi olan Vakvak Ağacı nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır.

Türk Mitolojisi’ndeki Vakvak Ağacı efsanesi Osmanlı denizcileriyle ilgilidir. Sefere çıkan denizciler fırtınanın da etkisiyle kaybolurlar. Uzun zaman sonunda adı sanı duyulmamış, haritada da olmayan bir adaya çıkarlar. Bu adada ilk göze çarpan devasa boyutlardaki ağaçlardır. Anlatılan hikâyeye göre ağaca yaklaşan denizciler yaprakların insan yüzü şeklinde olduğunu görürler. Bazı hikâyelerde yaprakların elleri, gövdesi ve ayakları da vardır. Çocuk şeklinde olan bu yapraklar sadece ''Vak Vak'' sesi çıkarır. Yapraklar koparıldığında saniyeler içerisinde renkleri solar.

Vakvak Ağacı’nın en belirgin örneği ise Osmanlı Devleti’nde 1656 yılında çıkan isyanda, isyancılar Sultanahmet Meydanı’nında bir Çınar ağacına asılırlar. İşte isyancıların asılma olayı   “Vaka-i Vakvakiye (Vakvak Olayı)” olarak isimlendirilmesi ile bu ağaç Vakvak Ağacı efsanesi ile eşdeğer kabul edilerek buradaki Çınar Ağacı’na Vakvak Ağacı denilir.

Sonuç olarak: Doğa efsanelerinin en önde gelen ağaç efsanesi Tuba Ağacı ilen anlatılandır. Tuba Ağacı, eski Türk dini inançlarından bugüne gelen “Hayat Ağacı” ile birleşmiştir. Anadolu’da halk arasındaki inanca göre, Cennet’teki Tuba Ağacı’nda her insan için bir yaprak vardır. Bu yaprak bir kimsenin ölümünden kırk gün önce düşer. Merhum Yunus Emre Tuba Ağacı’nın önemini şöyle özetler:
Salınır Tuba dalları,
Kur'an okur hem dilleri,
Cennet bağının gülleri,
Kokar Allah deyu deyu.