Yaşıyoruz işte, kalabalık aileler de, sokaklar da, şehirler de, köyler de, yaşıyoruz. Tekiz, bir kaçız, az kişiyiz yollar da, yurtlarda, tek kişilik

Yaşıyoruz işte, kalabalık aileler de, sokaklar da, şehirler de, köyler de, yaşıyoruz. Tekiz, bir kaçız, az kişiyiz yollar da, yurtlarda, tek kişilik odalar da, yaşıyoruz. Yaşıyoruz bir parça ekmeği onurlu kazanmayı hedef edinmişiz bir kere, yardan da, yurttan da ırak yerler de, yollar da. Yaşadığımız yer neresi olursa olsun dostlarımız, yarimiz, yarenimiz, arkadaşlarımız, yoldaşlarımız oluyor, olmalı da. Geçmişten edindiğimiz sevdiklerimiz, sevenlerimiz var, her gün hayatımıza girenler oluyor, sevdiklerimiz, sevenlerimiz, soyunu, sopunu, kişiliğini, doğrularını az bildiklerimiz.
Hayat, yaşadığımız ömür, süreç boyunca hep insanlarla iç içe olmayı, diyalog halinde olmayı gerektiriyor. Ailemizden başlayan bu diyalog hali komşularımız, sokakta ki, site de yakınımız da olanlar, iş arkadaşlarımız, okul, kurs, seminer arkadaşlarımız, asker, koğuş arkadaşlarımız, bir sebeple aynı ortamı paylaştıklarımız insanlar vardır. İnsan özünde saftır, ön yargısız, öngörüden sıyrılmış haliyle herkesle iyi, güzel diyaloglar kurmak ister. Diyaloglarımız bazıları için aynı ortamı paylaşma ötesin de, yakın paslaşmalar gerektirir. Koğuşu paylaşma gibi ranzayı paylaşırsınız, iş arkadaşınız çok olmakla birlikte, aynı projede yer alır, aynı ekipte, grupta görev alırsınız. Her durum, her tanımlamayı örnekleri çoğaltarak yapmak mümkün.
Başlığa isabetli yorumumuz, geçmişini çok iyi bilmediğimiz bir araya gelişler de yanılmalar, hayal kırıklıkları, üzüntüler yaşamak mümkündür. İnsan için çok daha yıkıcı ve üzücü olan ise bildiğin tarafından üzülmek, kırılmak, yaralanmaktır. Düşman olduğu bilgimiz dahilinde ki kişiler, art niyetliler bizlere zarar vermek isteseler de çok kez başarılı olamazlar. Kör nişancılardır, hassasiyetlerinizi bilmezler, isabetli yıkım da genelde başarılı olamazlar.
Dostlar, yarenler, yoldaşlar var ki, her hassasiyetimize, zafiyetimize vakıflardır. İstedikleri yerden kan fışkırtırlar, can evimizden vururlar, bilirler, tanırlar bizleri, bizimde onları tanıdığımız gibi. En zoru, en yıkıcısı da bildiğin kişi ya da kişilerce üzülme halidir. Umulmaz, yakıştırılmaz, beklenmez, yakındır, dost, yaren, yoldaş bilinmiştir. Anadolu da bir laf yaygındır;
-- Hiç vuruldun mu? Yıkıldın mı?
-- Hayır, hiç dostum olmadı…
İnsanı vuran da, yıkan da can bildikleridir. Diğerleri yıksa da yakıştırılabilir. İnsan ailesinden, akrabalarından, komşularından, yarenleri, dostları, yoldaşlarından olumsuz bir yaklaşım beklemez, bekleyemez. Güven unsuru üzerine kurulmuştur bu diyalog hali. Bir kaç yıldan başlayıp yarım asrı aşan birliktelikler, yol arkadaşlığı, yoldaşlık yapılmıştır. Yoldaşından, yarenin den bir defa dahi olsa hayal kırıklığına uğradığın zaman, güvenin zedelendiği zaman yoruluyorsun, öyle çok yoruluyorsun ki, iş yapmadan, yük taşımadan, bedenen hareketli işlerin olmasa dahi kendinde yılların birikmiş yorgunluğunu hissediyorsun, buna “yol yorgunluğu” tanımını getiriyoruz. Dostluk, yarenlik, yoldaşlık adına yürünen yolların, geri de güvenle ivme kazanmış, yolun yorgunluğu.
Bu yol yorgunluğu siz de çehreyi, yüzünüzün rengini dahi değiştiriyor. İnsanların tümüne güveniniz azalıyor. Temkinli haliniz daha öne çıkıyor. Paranoyak bir hale kapı açıyorsunuz. Arkanızda dağ, yolunuz da yoldaş, hayatınıza kardeş olmuş kişi veya kişilerden aldığınız darbe kolay iyileşmediği gibi,unutulmuyor da, sonrasındaki hayatınız bu yaralı ve ürkek halinizle devam ediyor.