Geçen hafta Perşembe günü kadınlarımız; Dünya Kadınlar Günü’nü, çeşitli platformlarda uğradıkları ayrımcılık ve eşitsizlikleri, haksızl

Geçen hafta Perşembe günü kadınlarımız; Dünya Kadınlar Günü’nü, çeşitli platformlarda uğradıkları ayrımcılık ve eşitsizlikleri, haksızlıkları ve şiddeti protesto ederek, gösteriler düzenleyerek kutladılar. Oysa çevremizde kadınlara maça gidebilme, araba kullanma gibi hakların bile yeni yeni tanındığı ülkeler arasında Türk Kadınlarının toplum içindeki yerleri, seçme ve seçilme dahil hakları ve statüleri, Cumhuriyetle birlikte yasalarla düzenlenmişti. Daha önceki dönemlerde de yüce dinimiz ve geleneklerimiz kadın-erkek ilişkilerinde Cennet anaların ayağının altındadır gibi kadına seçkin bir yer vermişti.

Buna rağmen kadınlarımızın işsizlik, düşük ücret, sigortasız ve güvensiz ortamlarda çalıştırılma gibi ekonomik sorunları ile her alanda maruz kaldıkları haksızlıklar ve giderek artan şiddet olayları artık düşündürücü boyutlardadır. Geçen yıl kadınlara yapılan saldırılarda; 290 kadın ölmüş, 417 kadın yaralanmış, 101 kadına tecavüz edilmiş, 247 kadın da taciz edilmiş. Bu yetmezmiş gibi bir de din adamı kisvesi altında bazı kendini bilmezlerin; kadınları aşağılayıcı, O’nları küçük düşürücü saçmalıkları gündeme oturuverdi. Günlerdir ipe sapa gelmez iddialar medyada habire konuşuluyor.

Türk kadınlarının bu sapık ve dengesiz eylem ve düşüncelere hedef olmasının Büyük Türk Milletinin yüksek vasıfları ile asla bağdaşmadığı apaçık ortadadır. Bunun binlerce, milyonlarca örneğini o sapıklara dengesizlere anlatmalıyız.

İşte o mümtaz Türk Kadınlarından birini, aşağıda bugün size kısaca tanıtmak istiyorum.

Geçenlerde Kadınlar Günü için Kıbrıs’tan gerçek bir Kahraman ve Mücahide Dr. Ayten Berkalp İstanbul’a gelmişti. 28 Şubat’ta TESUD Rasimpaşa Şubesi’nde Kıbrıs Gazileri ve eşlerinin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de Subay Eşleri Yakınları Derneği (SEYDER) üyelerinin katıldıkları söyleşilere katıldı, Kıbrıs anılarını anlattı.



O’nun öyküsü de aşağıda.

16 Ekim 1933’de Gazi Mağusa’da doğan Ayten Salih öğrenimine Kıbrıs’ta başladı. İstanbul’da Çamlıca Kız Lisesi’nden mezun oldu. Çamlıca Kız Lisesi’nde okulun voleybol ve basketbol takımlarında oynadı ve liseyi bitirinceye kadar hep İstanbul şampiyonu oldular.

Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenimine devam eden Ayten Salih Fenerbahçe Bayan Basketbol, Voleybol ve Atletizm takımlarının kuruluşuna hem önayak oldu, hem de bu takımlarda spor yaptı.

1955-60 yılları arasında günün yıldız sporcuları arasında yer alan Ayten Salih’in kaptan olduğu Fenerbahçe Bayan Basketbol takımı, 5 kez İstanbul, 3 kez de Türkiye Şampiyonu olmuştu.

1957 yılında Türkiye Bayan Voleybol Milli Takımı’na seçildi, Bulgaristan ve Romanya’ya karşı bir turnuvada takım kaptanı olarak forma giydi. Kıbrıs İngiltere’ye ait olduğu için resmi milli maçlarda yer alamadı. Tıp Fakültesi’nde eğitim ve Fenerbahçe’de spor devam etti.

1955 yılından beri Rum EOKA terörünün kana buladığı Kıbrıs’ta 16 Ağustos 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuş, Türk askeri yeniden Ada’ya gelmişti. Tıp Fakültesini bitirip, Kıbrıs’a dönen Dr. Ayten de, Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde göreve başladı.

Cumhuriyetle Kıbrıs’ın yönetimini ele geçiren Rumlar malumları, 21 Aralık 1963 günü Ada’yı Yunanistan’a bağlamak için Türklere saldırıya başlamışlardı. Kanlı Noel olarak anılan bu katliamda Dr. Ayten Salih de Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde görevi başında idi.

Kanlı Noel’le birlikte Rum çapulcuların Lefkoşa Devlet Hastanesi’ni bile basıp, Türk avına çıktıkları gün Dr. Ayten hastanede görevli Türk hemşirelerle hastaları kurtarmak ve ayrıca Rum kesimindeki bu hastaneden Türk kesimindeki hasta ve yaralılara kan, tıbbi malzeme ve alet vs. göndermek için canla başla çalıştı. Hatta kimi zaman hayatını da tehlikeye attı.

21 Aralık gecesi Lefkoşa Devlet Hastanesi Baş Tabibi Dr. Fessa (kızı, Türk kasabı lakaplı katil Nikos Sampson’un eşidir) ile mücadelesi ilginç bir örnektir.

O gün silahlı Rum asker ve çapulcuların terör estirdikleri hastanede, Dr. Ayten de Türk hemşireler ve görevlilerle hastanede yatan Türk hastalar için koruma gayreti içinde iken, Türk kesiminden kan isteği yapılır. Bu isteğe Dr. Fessa’nın “vermiyorum” diye karşı çıkması üzerine ameliyathanede anestezi görevini yürüten ve “Ben de anestezi görevi veremem” diyen Dr. Ayten’e tokat atmak için Dr. Fessa elini havaya kaldırır. Dr. Ayten de hemen tekme atma pozisyonu alır ve araya hemşireler girer.

Aynı gün hastanede Yusuf Ahmet isimli bir hastanın kanı çekilerek öldürüldüğü belirlenir. Ve yine hastanede hasta bakıcı olarak çalışan Veli Hüseyin’le yatağı bir Rum’a verildiği için taburcu edilen Menteş Zorba’nın hastaneden ayrılmayı bekledikleri odada kurşunlanmış cesetleri bulunur.

Silahlı Rum çapulcuların baskıları gittikçe artar, ortam her gün biraz daha gerilir. Ve Rumlar hastaneden Türkleri bir türlü çıkarmazlar. Yapılan görüşmeler sonunda nihayet bir ay sonra hastaların Türk kesimine gönderilmesinde anlaşma sağlanır. Ancak 82 hastanın 10’unun cesedi ile 60’ı Türk tarafına gönderilir geri kalanı kayıptır. Yapılan otopside tüm cesetlerin kollarından kan çekildiği de belirlenir.

Dr. Ayten Salih daha sonra Lefkoşa Boğaz Sancağında ve Limasol Türk Hastanesinde görev yapar. Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra da bir yıl Limasol’da binbir tehlike içinde, Rum baskıları altında Sancaktarlık, yani Limasol’un nevama askeri valilik görevini yürütür.

Dr. Ayten bu görevi esnasında Rumların elinde esir hayatı yaşayan Türklerin hak ve hukukunu maharetle korumuş ve O’nların sağ-salim Kuzey’e geçmelerinde çok değerli hizmetleri olmuştur.



Bilahare Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı da yapan ve Soyadı Kanunu’ndan sonra Berkalp soyadını alan Dr. Ayten’in yüksek hizmetleri, kahramanlığı, kendini Büyük Türk Milletine adamışlığı ile zamanının yıldız sporculuğu Türkiye’de ve Kıbrıs’ta basında ve televizyonlarda zaman zaman yer almış, hayatı usta yazar Ahmet TOLGAY tarafından DR. AYTEN’İN ROMANI olarak ebedileştirilmiştir.

Ben Dr. Ayten Hanımefendiyi, 1955-66 yıllarında Kıbrıs’ta Lefkoşa Sancağında görev yaptığımda tanımıştım. O’nu Boğaz Sancağında görevli arkadaşlarımız anlata anlata bitiremezlerdi.

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında hiç karşılaşmadık.

Zaman zaman Türk Jeanne D’arc’ı ve Kıbrıs’ın Nene Hatun’u da denen Dr. Ayten Berkalp’in hayatı, sporculuğu, hekimliği, özgüveni, kahramanlığı, liderliği ve ülke sevgini kavrayacak şekilde Türk gençliğinin O’nu, O’na özgü, mesela KAHRAMAN DR. AYTEN gibi bir isimle anmaları ve böylece ebediyete havale etmeleri uygun ve şık olmaz mı?

Türk Kadınlarının Kıbrıs’taki yüz akı, kahraman ve büyük mücahide ve çok değerli silah ve dava arkadaşım Dr. Ayten BERAKLP Hanımefendi’ye sağlıklı, mutlu nice nice güzel günler diliyorum.

Selam ve saygılarımla.