Dünyanın en uzun destanı özelliğini taşıyan ve dünya edebiyatının şaheserleri arasına giren Manas Destanı, Türk Milleti’nin milli destanıdır. 1.5000 000 mısra olduğu kabul edilen bu büyük eser Türkler’in yani Kırgız Türkleri’nin tarihi devirlerdeki kültürlerinin izlerini taşır. Manas Destanı’nın oluşumu konusu henüz tam olarak aydınlığa kavuşturulamamıştır. Bu konuda çeşitli görüşler beyan edilmiştir; ancak yaygın bir görüş bin yıllık bir tarihten söz etmektedir.

Türk kahramanlık destanlarında kahramanlar olağanüstü hususiyetler taşır. İslamiyet’ten önceki Kök-Tengri, Buda ve Mâni dini çevrelerinde oluşan Türk destanlarında merkezi kahraman Tanrı tarafından olağanüstü güçlere sahip olarak yaratılmış ve dünyayı nizama sokacak bir yiğit olmak üzere memur edilmiştir. Kırgız Türkleri’nde Manas Destanı’nı ezbere bilme yeteneğine haiz olan ve bu yeteneği meslek edinen destan anlatıcılarına “Manasçı” adı verilmektedir.

Manasçılık, Kırgız Türkleri’nde mesleklerin yücesi sanatların en üstünü olarak kabul edilir. Bu mesleğin kendine has özellikleri vardır. Meslek icracılarının bir takım özel yeteneklere sahip olması gerekmektedir. Çünkü Manas Destanı Kırgız Türkleri’nin tarihini, kültürünü, dinini, dilini, birikimlerini aksettiren ve bir sanatkarın sahnede icra ettiği muazzam bir oyun olma özelliğine sahiptir. Manasçı’nın, Manas Destanı’nı çok iyi bilmesinin yanında geniş bir kültüre de sahip olması gerekmektedir. Manasçı ozanlar, ilk olarak destanı çeşitli yönleri ile özümserler. Daha sonra da iç alemlerine yansıyanlarla birlikte yaratıcılık kabiliyetleri ile destana kendilerinden bir şeyler katarak destanı yorumlarlar. Özgün bir söyleyişe ulaşan bir Manasçı, yeni bir Manas oluşumunu meydana getirir.

Manas’ın günümüze kadar ulaşmasında Manasçılar’ın katkısı büyüktür. Göktürk kağanlığı devrinden günümüze kadar birçok olay ve kahramanın Kırgız halkının vicdanındaki tesirleri Comokçu’nun ağzından bu destanın bünyesinde günümüze taşınmıştır. Bu özelliği ile Manas, eski, orta ve yakın çağlardaki olay ve kahramanların hatıralarını sözlü gelenekte muhafaza edip yaşatan nadir Türk destanlarından biridir.

Destana Manas’ın ataları hakkındaki hadiseleri anlatan bir masal ile başlanılan Karalayev varyantında; atalarının devrinde ülke bütünlüğünün düşmanlara karşı nasıl korunduğu tasvirler ile anlatılmaktadır. Kırgız Türkleri’ni bir bayrak altında bütünleştiren Karakan’ın vefatından sonra Kıtay ve Kalmuk hanları Molta ile Alooke’ye mağlup olup Kırgız’ın başkaldıran alpleri dağılıyor, Cakıp’la Akbalta Altay’a sürgün olarak gönderiliyor.

Manas rivayetinde Kırgız Türkleri’nin ataları Enesay’dan çıkmıştır ve Cakıp’ın babası Oruz Han öldükten sonra Kalmuk Hanı, Kırgız Türklerine savaş ilan ederek, onları her yöne dağıtmıştır. Gerek Karalayev gerekse Mamay’ın rivayetlerinde temelde birleşilen konu Kırgız Türkleri’nin değişik coğrafyalara sürgün edilmesi ve öz vatanlarından uzaklaştırılmalarıdır. Soyakbay’da Kırgız Türkleri Ala-Dağ’dan; Mamay’da ise Enesay’dan Altaylara sürülmüştür.

ve Oğuz Han’dan farklı olarak Manas’ın doğumu dua ile olmuştur. Uzun zaman çocuğu olamayan Cakıp, ormanda bir ev yapar ve kısır karısını bu evde yalnız bırakıp gider. Çünkü inanışa göre ormanda yalnız başına bırakılan kısır bir kadının çocuğu olabilirmiş. Çıyırda gebe kalır ve bir kız çocuğu olur. Bu kız çocuğuna Karlıgaç ismini koyarlar. Ancak ikinci kez Çıyırdı’nın ormana bırakılması gururuna dokunur. Çıyırdı köyüne döndükten sonra tekrar gebe kalır. Henüz doğmamış olan Manas ormandaki Çıyırdı’ya yiyeceğini götüren Magdim’ın oğluna ve yaşlı Adılbek’e görünerek gelecekteki kahramanlarını haber verir.

Destanda, Manas merasim ile liderliğe kabul edilir. Bu törende kutsal olarak kabul edilen unsurlara rastlamaktayız. Manas, Kırgız Türkleri tarafından kutsal kabul edilen Koşay Alp’in huzuruna gelir. Bu inanışına göre bu Alp’ı Tanrı’nın kanatları gölge olup korumaktadır. Tanrı’nın gölgesindeki Koşay Alp’in huzurunda Manas ve kırk yiğidi diz çöküp onu selamlarlar. Koşay Alp de altından yapılmış kuşağını onun boynuna dolar. Halk doksan kara boğa kurban eder. Manas Destanı’nın içeriğinden yer alan İslami unsurlar, Hz. Peygamber’in silahının Bakay vasıtasıyla ona emanet edilmesi Hz. Ali’nin kılıcının Ak Kojo tarafından ona getirilmesi gibi hususlar, diğer İslami motiflerle birlikte kahramanın gücünün pekiştirilmesi önemli olmuştur.

Destanda nesiller arası bağlantı kesintisiz bir şekilde görülmektedir. Destana ismini veren Manas Kırgız Türkleri’nin bağımsızlığı için mücadele vermiş sonra ise onun ülküsü, oğlu ”Semerey” ve torunu “Seytek” ve ondan doğan “Kenen”, “Alımsarık” ve “Kulunsarık” tarafından sürdürülür. Burada kahramanlara yol gösterip, gelecekteki görevini iyiyi, kötüyü anlatan, Bakay, Sarıtaz, Kanıkey gibi bilge insanlar vardır.

Sonuç olarak Manas Destanı’nda bölümleri birbirine bağlayan kuvvetli bir bağ vardır. Bu bağ halkı ve vatanı sevmektedir. Temel ülkü, halkın huzurlu, vatanın hür ve barış içinde olması için gerekirse ölmektir. Kırgız Türkleri’nin destancılık geleneğinde, Türk dünyası destancılık geleneğine paralel olarak destancılık mektepleri vardır. Bu mektepler ve bu mekteplere bağlı Manasçılar, Manas Destanı gibi bir büyük eserin bugüne kadar gelmesinde ve dünya edebiyatının sayılı eserleri arasına girmesinde büyük rol oynamışlardır. “Manasçılık” mesleği ise “Beklenen Kurtarıcı Manas” gibi yiğit Türk’ün milletininim hürriyete kavuşması ve hürriyetinin ilelebet devam etmesi için; yaptığı kahramanlıkların nesilden nesile aktarma mesleği olarak saygınlığını koruyarak devam edecektir.