“Dünyayı Eğitim Kurtaracak” sözü Türk ve dünya eğitimin duayeni bana göre “Eğitim Atabay’ı” Bahçeşehir Üniversitesi kurucusu Enver Yüce

“Dünyayı Eğitim Kurtaracak” sözü Türk ve dünya eğitimin duayeni bana göre “Eğitim Atabay’ı” Bahçeşehir Üniversitesi kurucusu Enver Yücel’e aittir. Enver Yücel Hoca’nın “tarihe not düştüğü” yani kendi yazdığı  “Hayatım Eğitim “ kitabını bir solukta okuduğumda:

Genç yaşında başladığı ve başarılı olduğu girişimcilik ruhundan dolayı hayranlık duydum. 

Zorlukların üstesinden akılcı bir yolla gelmesinden dolayı büyük bir heyecan duydum.

Eğitim için girdiği her yenliklerde başarılı olmasından dolayı gıpta ettim.

İnsana ve insanlığa verdiği değerden dolayı çok sevindim.

Doğduğu yere bağlılığından dolayı çok duygulandım.

Dostlarının en zor durumlarında onların ailelerine; dolaysıyla evlatlarına sahip çıkmasından dolayı hüzünlendim, hatta ağladım.

Herkese ve her düşünceye saygı duymasından dolayı övündüm.

En çok da Türk Milleti’nin bir ferdi olarak ben-bence hepimiz- Enver Hocam gibi bir değere sahip olduğumuz için büyük bir gurur-duymalıyız-duydum. 

Onun sadece ailesi, sadece milleti için değil de insanlığın kurtuluşu için çalışması ayrıca bizim için büyük bir övgü kaynağıdır. Ben Enver Hocamın “eğitim konusunda  insanlara verdiği güzel mesajları yazmadan geçemedim: İşte onun bu konudaki gençlere örnek olacak sözleri:

“Dünyanın çeşitli noktalarında eğitim kurumları kurmak amacındayız çünkü dünyanın meselesidir eğitim. Gelişmiş ülkelerin de gelişmekte olan ülkelerin de geri kalmış ülkelerin de birinci önceliği, eğitim.

Her şeyin hızla değiştiği bir dünyada eğitimin de kendi özgü sorunları var tabii. Bunların başında değişimlerin sezilmesi, takip edilmesi ve eğitimin bu değişimlere göre biçimlendirilmesi gelir. Gözünüz kulağınız dünyada olacak, hiçbir gelişimi kaçırmayacaksınız.

Sadece eğitim ve bilim kurumlarına değil, dünyanın çeşitli yerlerindeki fuarlara da gidiyoruz, katılıyoruz; oralarda Türkiye'yi, üniversitemizi anlatıyoruz. Bunlar da önemli kazançlar oluyor bizim için.

Dünyanın eğitim nabzını tutuyor ve vizyonumuzu geliştiriyoruz. Bana hep sorarlar:

"-Hocam, insanlar konferanslar yapar; genelkurmay başkanları, başbakanlar, devlet başkanları, politikacılar konuşurlar ama dünyadaki barışı huzuru sağlayacak olan eğitimdir diyorsunuz. Dünya barışının eğitimle sağlanması nasıl olur?"

Her zaman söylüyorum, ben eğitimi bir araç olarak görürüm. Eğitimin insana bir yararı olması, insana, insanlığa bir şeyler kazandırması lazım. Bu sonuçları sağlamayan eğitimin bir anlamı var mı?

Bugün dünyaya baktığımızda dünyanın pek çok sorunu olduğunu görürüz ama temel sorunları üç başlıkta toplayabiliriz:

Birincisi yoksulluk ve gelir adaletsizliği. Eğitiminizin buna çözüm bulmaya odaklanması ve cevap vermesi lazım.

İkinci sorun çevre ve etik değerlerdir. Çok önemli bulduğum bu konuyu biraz açayım. Sekiz milyar insan tek bir dünyada yaşıyor. Çocuklarımıza biz hangi dünyayı bırakacağız? Hepimiz burada emanetçiyiz Yaşayabileceğimiz başka bir yer yok. Dünya, bizim ortak paydamızdır. Dolayısıyla dünyayı ve yaşamı bölüşmekte her insana sorumluluklar düşmektedir. Ulusal eğimin yanında global eğitimi de gözetmek gerekiyor. Sadece bugünün konusu olmamalıydı bu, aslında çok eski tarihlerden beri dikkate alınması gereken bir konuydu ama günümüzde önemi doruğa ulaştı, zorunluluk oldu.

Dünya vatandaşlığını gündeme getirmek lazım. İnsanlık; dünyayı ve yaşamı bu çerçevede ele almayı başarırsa ahlaki değerleri de çevreyi koruyup kollama bilinci de en üst düzeyde olacak, mükemmellik kazanacaktır.

Üçüncü konu ise birlikte yaşama kültürünün olmayışıdır.

Birlikte yaşayamıyoruz.

Bugünkü dünyaya, özellikle bölgemize bir bakalım. Aynı uygarlığın içinde yaşadıkları aynı dine mensup oldukları hatta yüzyıllardır birlikte oluşturdukları bir kültüre sahip oldukları halde insanlar birbirini boğazlıyor.

Neden böyle? Herkes, komşusunun illa kendisi gibi olmasını istiyor. Kimse bir başkasının farklılığım doğal bulmuyor, içine sindiremiyor. Doğru sayılabilecek, kabul edilebilecek bir şey mi bu? İnançta, ırksal kökende, anlayışta, tutumda… Elbette farklılıklar olacaktır, kaçınılmazdır. Basit bir örnek vereyim. Bir ailenin birbirini canından çok seven insanları hep aynı takımı mı tutuyor? Biri Beşiktaşlı, biri Fenerbahçeli, biri Galatasaraylı, öteki Trabzonsporlu veya bir başka takımın taraftarı olan aile üyeleri yok mu? Bunları okurken içinden,

“Biz öyleyiz; ben ve eşim farklı takımlardanız," diyen çok sayıda dostumun olacağını adım gibi biliyorum.

Türkiye'de de hiçbir mesele yokken maalesef, insanların birbiriyle yaşamı paylaşmakta sıkıntıları olmakta. Eğitimin buna cevap vermesi, bu sorunları ortadan kaldıracak anlayışları yerleştirmesi lazım.

Bunu nasıl başaracak eğitim? Çocuğa anaokulundan itibaren öyle bir eğitim vereceksin ki yaşamı boyunca açlık ve yoksulluğa karşı duyarlı olsun, bilinçli olsun. Yaşamı boyunca sadece kendini, ülkesini değil aynı zamanda bütün dünyayı düşüneceği etik değerlere ve ahlaka sahip olsun.

Bir bakın şu dünyanın haline... Bir taraftan dünyayı küçük bir köy haline getirdik, ama gönül köprülerini kuramadık. Bunu başarmak lazım. Bunun temeli anaokulundaki empati kültürünün verilmesiyle atılır, oralarda başlar. Yani empati yaptıracaksınız. Kendini karşısındakinin yerine koyarak onun duygularını, sorunlarını, acılarını, sızılarını, mutluluklarını hissedebilecek. Bir çocuk daha o yaşlarda başka insanların ve genelde dünyanın acılarını hissederse bütün yaşamı boyunca her şeye ve herkese duyarlılıkla bakacaktır.

Hiçbirimiz

“Bu benim sorunum değil ki!" diyemeyiz.

Biz ülke olarak da

“Bu konu beni ilgilendirmez!" diyemeyiz.

Artık terör de global sorun oldu, ekonomik krizler de global sorun oldu, çevre de global sorun oldu. O zaman global düşünmek durumundayız. Hepimiz aynı gemideyiz.” (Kaynak: Otobiyografi, Görüşler ve Anılar Hayatım Eğitim, Enver Yücel, İstanbul 2018)

Sonuç olarak, gençlere diyorum ki;  Enver Yücel gibi “Eğitim Duayeni” ve “Eğitim Atabay’ı”insanların hayat hikâyelerinden örnekler ve ibretler çıkarmak sizler için bugün ve gelecekte de çok önemlidir!